usayken / 2010
Asmayın artık şu Asi’nin Demir’ini… Asi’si affeder onu…
Forumda çok tartışıldığı için ben de yazmasam olmaz… Demir’in, Asi’den şu anda uzak durmasının tek nedeni, Süheyla ile İhsan Bey’in arasında geçmişte bir ilişki yaşandığını ve teyzesinin kaybolan çocuğunun babasının da İhsan olduğunu düşünmesinden kaynaklanıyor. Üstelik çocuğun ortadan yok olmasını sağlayan, bulunmasını istemeyen kişinin de İhsan olduğundan neredeyse emin.
Bazı arkadaşlarımın da yazmış olduğu üzere yineleyerek yazmış olacağım ama Demir’in Asi’den uzaklaşmaya başlaması, kumsal sahnesinden sonra İhsan’ı kendi evinden çıkarken görmesiyle başladı. Demir’in o sahnedeki mimikleri incelenirse o kadar belli ki, Demir, İhsan Bey’i evden çıkarken görünce irkiliyor. Sonrasında Ebe Yasemin, Cemal Ağa ve hatta Ökkeş’ten duyduklarıyla, Asi’den uzak durma ailelerin tanışma yemeğine taşınıyor. Yemekte teyzesiyle, İhsan Bey’i fısıldanırken görmesiyle kuşkuları iyice artıyor ve nişana giderken teyzesine bu yakınlığı soruyor. Ama Süheyla’dan yine doğru cevabı alamıyor. Hatırlarsanız bu yakınlığı ilk defa sormuyor daha önce de teyzesine hapishaneye neden gittiğini sormuş asıl doğru cevabı yine alamamıştı… ve nişan gecesinde kapıda duyduklarıyla İhsan Bey’i iyice suçlar hale geliyor.
Aslında Demir şu anda hem öfkeli, hem gergin, hem çaresiz hem de çok üzgün… her ne kadar artık geçmişte yaşamak istemediğini söylese de Melek’ten ve Teyze’sinden sorumlu olan O… Doğan Ailesi’nin reisi diyebiliriz.
Demir Asi’ye çok aşık… hatta sevdalı. Örneğin nişanda Asi’yi ilk gördüğünde bir bakışı var… gözleri Asi’siyle buluşunca yine kocaman kocaman açılmış her zaman olduğu gibi. Yüreğinin sahibi karşısında… ama sonra başını yere çevirmek zorunda hissediyor kendisini ve üzgün bir şekilde yere bakıyor. Sanki “geçmişte yaşanan bütün bu olumsuzluklara rağmen biz birlikte yeniden hayata başlayabilir miyiz?” der gibi…
Benim tanıdığım Demir, Demir Adamlığını yine gösterir… olayları çözecektir… Asi’sinden de asla vazgeçmez/vazgeçemez.
İki aşıktan bahsettim… "Sevgililer Günü" Asi ve Demir için anlamlı geçiyor mudur ki… (henüz sevgili olma sözü vermediler birbirlerine ama olsun) Günlere anlam yüklemek güzeldir… gönül ister ki yaşadığımız hiç bir gün anlamsız olmasın… yaşadığımız her gün sevgi ve aşk dolu olsun… sevelim… sevilelim… forumumun “Sevgililer Günü Kutlu Olsun” Forumda bu hafta birçok Sevgili Arkadaşım William Shakespeare’den bahsettiler… hatta bu haftayı neredeyse "Shakespeare Haftası" ilan edebiliriz… Sevgililer Günü'nde ben de iki düşman ailenin çocuğu, iki sevgiliden Romeo ile Juliet’ten bir alıntı yapayım sizlere. Okurken, sonları R&J gibi olmasın diyerek dua edelim ve Asi’yle Demir’i hayal edelim…
JULİET:
Benim düşmanım olan adındır yalnızca sen sensin, Montague* olmasan da. hem Montague nedir ki? Ne eli bir erkeğin ne ayağı, ne kolu, ne yüzü, ne de başka bir parçası. Ne olur başka bir ad bul kendine. Adın ne değeri var? Şu gülün adı değişse bile kokmaz mı aynı güzellikte? Romeo' nun da adı Romeo olmasaydı, kusursuzluğundan hiçbir şey kaybolmazdı. Romeo, bırak, at bu adı! Senin parçan olmayan bu ada karşılık al bütün varlığımı…
ROMEO:
Alıyorum öyleyse sözünü dinleyerek "sevgilim" de ki, doğayım, kutsanmış olayım yeniden; Romeo değilim bundan böyle ben.
*Montague: Romeo’nun ailesinin soyadı…
Demir Doğan’ın da, Asi’siyle birlikte yeniden doğması dileğiyle… ayşe ıraz / 14 Şubat 2012 |
ANTE / 16.02.2009
''Birine dokunmak onun ruhuna dokunmaktır. Bana dokunmana izin verdiğim için kendimden utanıyorum. Seni asla affetmeyeceğim. Hiçbir zaman!''
Tahmin ediyorum ki Demir Asi ile bir ilişkilerinin olamayacağını ya da onunla o gece paylaştıklarının bir hata olduğunu söylemekten ya da onun gibi bir şey den bahsediyor o sahnede. Bu cümle söylenirken Asi'nin içini sızlatmış. Demir’in de ikinci kez Asi'yi hayal kırıklığına uğratmaktan ötürü kalbini kırmıştır. zinedn@h / 14 Şubat 2008
Öyle karışık bir durum var ki! Süheyla gerçekte çocuğunun babasının kim olduğunu söylemiyor. Aslında Süheyla çocuk İhsan dan da olsa bunu direk söyler miydi? Bence hayır söylemezdi. Çünkü en başta herkesi ayağa kaldıracak daha ortada bir çocuk yok; Ayrıca İhsan evli ve dört tane çocuğu var. Sonra Demir zamanla bundan şüphe duyuyor. Avukat bulmasına falan hiç kızmadı. Karşı çıkmadı. Demir’in bu işine geldi ama ne olursa olsun istediği kadar İhsan haklı çıksın o kadar yardım yapması gerekmiyordu. Sonra Süheyla açısından bakarsak eğer baba İhsan olsaydı söylememesinin bir başka nedeni İhsan’ın babası tecavüz etmiş. Böyle bir olayı söylemek çok da kolay olmaz. Hem çocuk içinde... Veya çocuğu bulduğunda pat diye senin annen benim demesi babanda İhsan (mesala) bu kadarını söylemek gereksiz. Ortalığa dağıtmadan ilk etapta çocuğunu bulmak istedi. Yani Süheyla için bunu itiraf etmek daha çocuk ortada yokken söylemek o kadar kolay olamaz... Sonuçta İhsan’la mutlu olamamış ama şuan evli ve mutlu olmasını ister. Bir zamanlar sevdiğiydi. Ama tabi Demir olayın gerçeğini bilmediği için yani Yusuf Ağanın çocuğu olduğunu bilemediğinden sadece bakışmalardan, konuşmalarından İhsan’a karşı bir zaafının olduğunu düşünüyor. pas.si.on79 / 14 Şubat 2008 |
funda / 18.08.2011
Birinin sevgi anlamında ruhuna dokunmak... Ve bu dokunuşa izin vererek kalbinin kapılarını sevdiğine açmak... İçeriye aldığının aşk olduğunu zannederken ve onunla buluşmayı beklerken, buluşma yerine aşkın yerine hayal kırıklığının gelmesi... İşte Asi'nin yaşadığı tam da bu oldu... Demir her zaman ikilem içerisindeydi. Daha Asi'yle ilk karşılaşmasından itibaren kalbi ikiye bölündü. Bir tarafı aşk için atarken bir tarafı da intikam diye bağırıyordu. Bir ara bu intikam duygusundan kurtulup kalbini bir bütün olarak Asi'ye sunmayı denediyse de, son yaşananlar onu yine başladığı noktaya getirdi. Ama bu noktaya dönüş biraz yıkıcı oldu. Çünkü dönüş yolunda bu sefer, Asi'nin bu zamana kadar gerçek aşk adına kurduğu dünyası vardı ki Demir bu dünyayı ezip geçti... Demir kendince haklı sebepleri olduğunu düşünüyor olabilir. Çünkü bu zamana kadar yaşanmış olan olayların onların peşini bırakmayacağını anladı. Bu anlamayla birlikte de belki de daha mutsuz olmamak ve karşısındakini daha fazla incitmemek adına şuan için sevgisinden ve dolayısıyla hayatından vazgeçti. Aslında bu durumda acı çeken tek kişi Asi olmayacak. Her ikisi de acı çekecek. Biri sevgiye inanmanın ama aslında olmadığını düşünmenin acısını çekerken, diğeri mutluluğunun ellerinin arasından kayıp gitmesinin acısını çekecek bir süre... Bir süre diyorum... Çünkü gerçek sevgiyi oluşturan iki parça onlar ve birbirlerini er geç tamamlayacaklar... Kara İnci / 14 Şubat 2008 |
ante / 2008
Demir… “benim için bir önemi yoktu, bir anlıktı” gibi saçmalamaz inşallah.
Aklımdan böyle bir senaryo geçiyor. medsul / 14 Şubat 2008
DEMİR'i bahanesi ne olursa olsun faturayı Asi'ye kesmesinden dolayı çok hatalı buluyorum. Kendinden emin değilse, geçmişiyle karmaşa yaşayacak ve en küçük bir olaydan etkilenip aşkından tereddütte düşecekse Asi'ye dokunmakta acele etmeyecekti. Sonuçta duygusal olarak açılan yaraların kapanması zordur. Ben de Asi'nin yerinde olsam aynı şekilde düşünür ve kendimi affetmezdim. Zaten bence Asi Demir'den yediği tokadı, Atı'nın Demir yüzünden ölmesini çok kolay affetti. Steella / 15 Şubat 2008 |
alıntı
Demir'in, ketum olduğu, konuşmayı bilmediği konusunda, defalarca yazdım. Bunu, durumu kontrol altına alana kadar susmak olarak da yorumlaya biliriz. Çok doğru bir tarz değil, ama, aksini Demir'den beklemiyoruz artık.
Her ikisinin de, huyu suyu ortada. Bu durumda, birbirlerini anlayana kadar geçecek olan uzun bir süreç var. Ana hatlarıyla inatçı, gururlu, güvensiz, ketum, konuşmaktan çok, hareketleri ile hislerini anlatmaya çalışan iki kişi var elimizde. Senaristler ne yapsın? Yazdılar bu kadar olumsuz iki tip... Biraz karakterlerde oynasalar, özellikle bu forumdakiler, kendilerini mutlaka bulur, canlarına okur diye korkuyorlar. Biz, ne karakterlerde değişim istiyoruz, ne de, ayrı kalsınlar istiyoruz. Olmaz canım arkadaşlarım. Bu yapıdaki insanlar, algülüm ver gülümlerle, canım cicimlerle yürütemez ilişkilerini.
Yıpratıcı bir aşk yaşayacaklarını zaten biliyorduk. Aşk, ilk önce güven ister. Henüz iki tarafta da bu oluşmadı tam olarak. Güven duymaya başladıkları zaman, aşkları yıpranmayacak. Hatta o zaman geldiğinde, o kadar sağlam bir temeli olacak ki aşklarının, hiç bir şey yıkamayacak. Bizlere de o güne kadar, karakterlerin analizlerini yapmak kalacak. Özellikle, genç ve bekar arkadaşlara sesleniyorum. Lütfen bu diziden ders alın... Gerçek hayatta, benzer olaylarla karşılaşabilirsiniz. ne yapmamanız gerektiği görün. Gurursuz olmak gerekmez, hatta tam tersi gururlu insanlar olmamız lazım... ama gururumuz, gözümüzü kör etmemeli. qsawe / 15 Şubat 2008 |
alıntı
Sır konusu bu bölüm bilemedin öbür bölüm otaya bütün açıklığı ile dökülür.
Aslında Aslan gerçeği ortaya çıkınca asıl bomba Kozcuoğlu çiftliğine düşmüş olacak. Çiftliğe resmi olmasa da bir mirasçı demek bu. Süheyla'nın oğlu Aslan Demir'e bile ortak sayılır. Gerçi eğitim düzeyi düşük ama akraba akrabadır. Demir'in bunu bile kabullenmesi zor. Neriman İhsan ilişkisi bile değişecek. Bence de sorunlar yeni başlıyor. tarcin / 15 Şubat 2008
Kerim & Melek çiftinde çok sıcak abi-kardeş ilişkisi açıkça görülüyor. Demir & Leyla da ise asla bu tarz bir yaklaşım ya da yakınlaşma yok. Bana göre Demir Leyla’nın hislerinden haberdar ve yakın olarak ona umut vermek istemiyor ve araya bir mesafe koyuyor. Kerim nasıl fark edemiyor kardeşinin durumunu? Hadi şimdi aklı bir karış hava da Defne’den başka bir şey görecek hali yok ama Leylanın durumu da yakın tarihte oluşan bir durum değildir. GULBEYAZ76 / 15 Şubat 2008 |
DEMOC
Tabi Demir Leyla'ya bir kardeş gözüyle bakıyordur eminim. Yani sonuçta hep beraber büyümüşler küçüklükten. İleriki bölümlerde Leyla dayanamayıp duygularını Demir'e açıklarsa (ki bana açıklar gibi geliyor bu bir dizi klişesidir) Demir de tepkisini ve mesafesini koyar. Ama Demir bir an önce Leyla'yla arasına mesafe koymalı. Tavrı ve tutumu Asi'yi yeterince üzdü. Bir de etrafında Leyla'nın dolaşması sürekli kızı çileden çıkartacak iyice (fragmanda görüldüğü gibi).
*bahar* / 15 Şubat 2008
Asi'nin 15. bölümü beni duygusal anlamda fazlasıyla doyurdu. Aşkı yeni yeni tanımaya başlayan çiftin sanki henüz kucaklarına doğmuş bebeklerini nasıl tutacaklarını, ne yapacağını bilemez acemi, çekingen halleriydi beni büyüleyen. İkisinin de aşkı daha önce tatmamış olmalarının ürkek, çekingen bakışlarıydı benim ruhumu okşayan. Biliyorum ki bu bebeği büyütürken birçok hatalar yapacaklar, kim yapmadı ki? Önemli olan ne olursa olsun o bebeği sevmekten hiç bir zaman vazgeçmeyecek olmaları. bimkolik / 15 Şubat 2008 |
|
DEMOC
Bu bölüm her Asi severin birkaç cümle de olsa yorumda bulunmasını çok hakkediyor. Demir'in o çok beyefendi ve sabırlı halinin onu ne kadar cazip ve tüm erkeklerden farklı kıldığını bilmez miyim…
SerapSU/ 16 Ocak 2010
14 ve 15 kolay kolay vazgeçemeyeceğimiz bölümlerden gerçekten de... Dediğin gibi yorumda bulunmadan geçemeyeceğimiz bölümlerden. Demir'in ruh halleri de neredeyse topluca bu bölümde... Tutkusu, duygusallığı, geri çekilişleri... düşünceliliği, vicdanı... ve de tabi ki beyefendiliği ve sabrı... bir Demir karması. Çok haklısın, o farklı bir karakterdi. e.min / 16 Ocak 2010 |
ante / 2008
İlk öğretmenimiz kalbimiz değil midir... Asi ve Demir'ın ilk öğretmenlerine nasıl karşı durabilirlerdi... İyi ki de ilk öğretmenlerini dinlediler... Bizi de çok beklettiler ama beklediğimizi de değdi... Bu mühür (sevgili usayken ''mühür'' asi dağarcığımıza yeni bir sözcük kazandırdığın için teşekkürler) aralarında artık ne geçerse geçsin birbirlerinden kopamayacaklarının mühürüydü... ''Ruhların örtüşmesi'' Bu tanımlamayı sevdim. Artık birbirlerinin ruhuna dokundular. Birbirlerini elleriyle gözleriyle, dudaklarıyla hissettiler. Artık birler. Artık tek ruhları var. Asidemir ruhu... Birbirinden ayıramıyoruz... Ayrılamazlar da... Çünkü biri olmadan diğeri nefes alamaz. Asidemir ruhu bizi de birbirimize bağlamadı mı? Kimse buralardan ayrılamıyor... CEYHAN / 16 Ocak 2010 |
DİLOS
Asi-Demir karşı gelemedi kalplerine, içten gelen seslerine. Çok hırpalandılar onlar dizi boyunca ama bu seslerine kulak vermemek çok daha hırpalayacaktı onları hayatta. Aşk'ı reddetmek insan ruhunu eksik bırakır diye düşünürüm 'hep'. Hiç doldurulamaz bir boşluk bırakır insanda. Kimi bu boşlukla yaşamaya razı gelir kimi gelmez... kimi bu mücadeleye girer, kimi giremez. Bazen insanın iradesi kendiyle apaçık olmaya yetmez... eğer o 'aşk'sa... önünde hiç bir şey duramaz. Asi-Demir'in önünde de hiç bir şey duramadı zaten... Zaman duramadı... mesafeler duramadı... 'bitiş' duramadı... kimse ayrılamıyor buralardan.
e.min / 17 Ocak 2010
"...benim bu mağrur, güçlü adam" diyen utangaç bir sevinç yüzünde...
psikofat / 17 Ocak 2010
'Benim' diyebileceği biri oldu o gece hayatında Asi'nin... ve onun sevincini gördük bölüm boyunca... Yine kaygılar, yine bir ayrı düşüş dönemine kaymaları pahasına... 'benim' deyiş hiç silinmedi Asi'den. Bu çok güzeldi. e.min / 17 Ocak 2010 |
alıntı
Ne güzel bir paylaşımlar bunlar insanın dönüp dönüp okuyası geliyor. Hani hiç bitmesin istediğimiz kitaplar vardır ya işte öyle. Ben bitmesin hemen diye rastgele sayfa açar birkaç sayfa okurum kitaplarımı. Tekrar ederim daha sindiririm içime. Aynen öyle işte… bu sayfalarda dönüp dolaşıyorum.
selen35 / 18 Ocak 2010
Genellikle kitap bağımlılarının klasikleşmiş bir tarzı diye düşünürüm hep bu dediğini. Hele bazı kitaplar vardır ki...'başucu kitabımız' olmuştur. Okunmaktan onlar yorulmuştur da biz yorulmayız okumaktan. Tekrar tekrar bize o gün açılan sayfasından ruhumuza dolan tek bir cümlesiyle parmağımız kitabın arasında, sıkı sıkı göğsümüze bastırır yaşarız takıldığımız cümleyi... bazen bir kelimeyi... Asi-Demir'in bu keyfi aratmayan doyurucu benzerliği bazen şaşırtıyor beni. Burada da hep şaşkınlıkla bahsettiğimiz... nasıl aynı keyfi ve 'yeni heyecanlar'ı buluyor oluşumuz onları irdelerken, inanılmaz. e.min / 21 Ocak 2010 |