funda / 31.10.2009
Bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama Demir bana aşırı güven veren bir adam. Yaptığı hiç bir hareketi ya da söylediği hiç bir sözü yabana atmamak lazım. Her şeyi ölçülü yapmaya çalışıyor, otokontrolünü çok zor bırakıyor elinden. Kışkırtma olduğu zamanda ne yaptığını hepimiz gördük (ya tokat ya da öpücük) bu çocuğu kızdırmamak lazım. Bu durumda hep Asi ile gelişti yani bu huyu onunla ortaya çıktı... ona özel.
Hani, Kenan Defne’yi arayıp da telefonu Kerim alamayınca Nida'nın elinden, arkadan Demir'in ağırca hareket edip telefonu alması… kapatıp, insanları rahatsız etmeyelim gibi bir şey söylemesini bile taktir etmiştim.
Asi annesiyle ve Defne’yle içeri girerken fark ettiniz mi? Saçını düzeltirken yanağına elini gezdiriyor... Şokkkkkk... annesini doğru düzgün dinlediğini hiç sanmıyorum ben o an. Adam Asil adam... ‘senin yasının bitmesini bekliyorum’ tarzında bir laf söyledi Asi’ye... Vayyy beee... aşka bak! Ama kapama be şekerim kendini bu kadar, değil mi ? Elaaya / 9 Şubat 2008 |
Denizlaboss
14. ü öpüşme ile bitirmiştik... doğal olarak öpüşme ile başladık... Kısa ama çok etkili olmuş ki, bizim aşıklar, ne ayrılabildi ne sarılabildi. Bu sahnedeki sorun, ne müzik ne de öpüşmenin kısa sürmesi... Çünkü zorla yapılan ama birilerinin görebileceği bir ortamdaki öpüşme ancak bu kadar olur... ...Evet, bu sahnedeki sorun Defne ile Kerim... arabaya dönülmeseydi, öpüşmenin de sonraki sahnelerinde etkisi çok fazla olurdu. Sahneden koptuk ne yazık ki... Oyuncuların, gerçekten hoş olan görüntüleri olmasa, arabadan sonra ayrılmalarını izlediğimiz haller bizi saramaya bilirdi... aynı duyguları aşılamaları güçtü gerçekten... O sahneye geri dönelim... neler yansıdı bana... uzun zamandır istediği bir şeyi yapan, ama yaptığının neticesinden korkan bir erkek. İlk durduğu anda, sitedekilerin birçoğunun istediği, meşhur tokadı bekledi. Asi ise, hem sevdiği kişi tarafından zorla da olsa öpülmenin, hem de, bu öpücükten etkilenmenin yoğunluğunu verebildi. (20-25 kişinin önünde bu sahneleri çekmek de, bu hisleri verebilmek de güç... ama, genç yeteneklerimiz bunları artık Türk seyircisine yansıtabiliyor... tebrik etmek şart oldu) Nefes nefese, ama birbirlerinin gözlerinin içine bakmaları, ayrılamamaları... yanağın okşanması... çok şey söylemek istemek, ama hiç bir şey söyleyememek… devam etmek istemek ama yapamamak. Hepsini aldım ben. İnsanın, aşık olduğu kişi ile ilk öpüşmesindeki heyecan başka. İlk öpücük hep başka zaten ama aşk varsa bambaşka. İşte bu aşkı izlemek, onların midesinde uçuşan kelebeklere kadar hissetmek güzeldi. "Gitmem lazım" Ben bu kızın gitmem lazım... bırak... gibi kelimelerin anlamını bildiğini sanmıyorum. Gitmem lazım diyorsan gitmelisin. Yok, hala oradaysan... "gitmek istemiyorum" desene..." kaçır beni buradan" desene... deli kız.( bunları da diyecek yakında) "Anneni endişelendirdik... hadi git artık" Sen, öyle bakarken o kız nereye gidecek. Yazık zavallım, biri git derken "gitme kal" diyor... öbürü gitmem lazım derken" kal de" diyor. Ama iç sesleri böyle dediği için dış kulakları duymuyor... yazık... çok yazık Demir'in... dumur bakışı çok iyiydi ardından... kalbi de gitmiş Asi ile. Demir'in balkonda volta atışı, İhsan'ları gördüğünde meraklanması, Asi'yi görmeyince bozulması, yüzünün düşmesi üzücüydü. Yine bir iç ses olabilirdi... ya da, "gelmedi" gibi tek kelimelik ama beklentisini yansıtan bir tepki. "Asi yok mu, bugün?"... patladı sonunda... ölecekti meraktan... İhsan'ın açıklaması, yerinde ve rahatlatıcı oldu. Kendisinden kaçmadığını anladı. Aslan'ın, bakışı da çok iyiydi. ‘Ne bu ilgi?’ der gibi. İhsan'ın "anneleri kızlarla konuşacakmış, ciddi bir meseleye benziyor" demesi, Demir'i yine bozdu. Kendisi yüzünden, Asi'nin üzülmesi, en son isteyeceği şey ve nedense hep kendisi yüzünden üzülüyor Asi. Özet de diyordu ki... duyguların ifadesi sayılabilecek bir hediye... ufak bir şey. Tarak güzel ve hoş düşünülmüş bir hediye... saçlara olan ilgiyi de gösteriyor. "Asi, sen at üstünde olmalısın"... doğru... attan düşen hemen binmeliymiş... bu da benzer bir uygulama. "Demirrr"... zorlama yapamam ifadesi var, ama öyle bir söylüyor ki... kızgın değil... belki biraz üzgün. "Yeniden denemen gerek"... bir doğru daha. Elin uzanışı, karar verilişi, ellerin bilekten kuvvet alışı... ata biniş... beline yavaş, ürkek ama, isteyerek sarılış... mecbur değil sarılmaya... ceketinin yanlarından da tutabilirdi... motora binen biri olarak, rahat söyleyebilirim, sarılmadan da dengede durmak mümkün... ama sarılması, bunu istediğini gösterdiği için o sahne mükemmeldi... sarılan ellere dokunuş... hani bölüm başında yanağa dokunuş vardı... etkisi aynıdır emin olun. Olamadınız mı? O kısmı bulun ve Asi'nin yüzüne bakın... qsawe / 9 Şubat 2008 |
fable /18.01.2009
O sahneyi beğenmeyen çok kişi oldu... Kısaydı, garipti, acemiceydi gibi şeyler okudum... Ama bence çok şey ifade eden bir sahneydi. Kıskançlık ve sinirle ona olan aşkı zirveye tırmanıyor ve fazla karmaşık duygularla sevdiğinin dudağına yapışıveriyor. Kısa ama etkili. Ne hissettiğini gösteriyor. Ayrıldığında da devam etmek istediğini belli ediyor ama olmaz… evin önündeyiz. Yine de birbirlerinden ayrılamıyorlar. İlk ayrıldıklarında aynı anda birbirlerine bakışı çok hoş. Nefesler kesilmiş. Uzun uzun nefes alma ihtiyacı var. Demir'in eli uzanıyor Asi'nin yanağına. İşte budur “Seni seviyorum” demek.. İlla söylemeye gerek yok. Araya gereksiz bir sahne giriyor dediğin gibi, Defne ve Kerim... Asi ve Demir sahnesini bölmemeliydi. “Neydi şimdi bu” dediğimi hatırlıyorum. Sonra da Neriman Hanım’ın seslenişi. Yine beğenilmese de verilen tepkiler çok hoş. Gitmem lazım... Ama burada kalmak isterdim... Anneni endişelendirdik... Git hadi... Burada kalmanı istiyorum... Dediğin gibi İç Ses eksikliği var. Sonraki sahnelerde çok iyi. Eli yanakta parmakları dudakta gezdirmeler gerekenin olduğunu ve gerektiği kadar etkilenildiğini gösteriyor. Asi' nin Defne'yle arasında geçenler şahane... Gitmem lazım dediyse ne olmuş. Kız sanki hala orada. Ablaya tepki yok. Işığı kapatalım mı artık? Hayal kuracağım... Demir'le aranızda ne oldu? Yüzünden anlaşılıyor gibi cümlelere verilen tepkiye bayıldım... Yorganın altına saklanmak... Bir şeyler oldu söylemem demek. Ee ablamızda yanına gelir o zaman... Defne yorganı açtığında Asi çok tatlıydı. İlk defa bu kadar güzel güldüğünü gördüm. Defne'yi önemsemez gibi yapıp yatması ama suratındaki sırıtmayı yok edememesi de güzel bir ayrıntı. Demir'in Kerim'e tepkisiz kalması o an aynı şeyi hissettiğinden emin ediyor beni. znr / 9 Şubat 2008 |
funda / 01.11.2009
Demir'in teyzesinin yaşadıklarını görünce, onu yalnız bıraktığı için suçluluk duyması ve kendisine kızması doğal. Süheyla’nın o hali gerçekten üzücüydü. Bunu fark edememek, çocuğu ile konuda onu yalnız bırakmak Demir için kolay affedilir bir hata olmasa gerek. İşe el atması ve meseleyi araştırmaya koyulması yerinde eve güzeldi. Süheyla 'ya İhsan ile yakınlığını sorup imada bulunması da aklında büyük soru işaretlerinin oluştuğunun göstergesi. Böyle bir yakınlıktan hatta bunun fikrinden belli memnun olmayacağı muhakkak. Duyduklarından, öğrendiklerinden sonra İhsan'a kızması ona karşı tavrının değişmesi de beklenilen ve olması gereken. Ama Asi'yi bunun içine dahil etmesi kabul edilemez olan... Tamam, tarlada ki gibi kendini kaybetmiş bir vaziyette Asi'ye bakmasını yaklaşmasını beklemiyorum ama kızgın öfkeli ve sorumlu tutar gibi olan bakışları da Asi haketmiyor... Demir, annesinin ölümünden Kozcuoğlularını (İhsan'ı) sorumlu tutuyor. Kardeşinin sakat kolundan, yaşadığı acılardan sorumlu tutuyor, teyzesinin başına gelenlerden yaşadıklarından yine sorumlu tutuyor. Öfkesi kızgınlığını geçmiyor bunu da ifade ediyor ama buna rağmen Asi'ye yaklaşıyor, sürekli yanında bulunsun diye bir şeyler icat ediyor. Geçmişe rağmen seviyor. Hiç bir şey değişmediği halde, Kozcuoğlularını hala sorumlu tuttuğu halde seviyor... Teyzesine karşı çıkma pahasına. Şimdi de duydukları yüzünden Asi'ye bakışları değişiyor, mesafe koyuyor, yanında iken umursamaz davranıyor, görmezden geliyor. Ne Süheyla ne İhsan bu ikisinin arasında sorun olacak. Demir bu tavrına devam ettikçe asıl sorunun kaynağı kendisi olacak. Zira bu şekilde davrandıkça Asi de haklı olarak aynı şekilde tepki koyacak. Hal böyle iken başlangıçtaki düşünceli adam gidiyor siliniyor aklımdan ve bu anlamsız tavırları sergileyen kişi geliyor. Bu anlamsız tavrından bir an önce kurtulup sap ile samanı birbirine karıştırmaz umarım. sude9 / 9 Şubat 2008 |
seerose / 26.10.2010
“Senin yasının bitmesini bekliyorum” ne demek… çok önemli aslında. Asi’nin atı öldüğünden beri ikisi de ata binmemişti ama Demir birden atına atladı ve Asi’nin duygularına da güvenerek gitti ve onun da çağırdı atın üstüne. Bence zaten Asi’nin de bu teklifi kabul edeceğinin biliyordu.
Ki Demir bu… emin olmadığı bir şeyi yapar mı? MİHRİMAH / 9 Şubat 2008
At sahnesi ile ilgili, olumsuz bulanlar olmuş… olabilir elbette ama burada senin yazdıkların, yani o sahnenin açıklaması işte... Sevgisinden emin, sevdiğinden emin... O el, boşuna uzanmadı. O sahnede, müthiş bir güven yansıtıldı. Karşılıklı güven vardı ama ağır basan taraf Asi'nin güven duygusuydu. İnandı Demir'in kendisine destek olacağına. O inançla, en büyük üzüntüsünü aşacak dayanak buldu. Gün gelecek, Asi'de, Demir'in üzüntülerine aynı güven hissiyle karşılık verecek. Basit hareketlere yüklenen yoğun anlamlar, ilk izlemede de belki bize ulaşıyor... zaten onları hissetmezsek, bölüme çok farklı yorumlar yapabiliyoruz... ama bakıyorum da bugünkü yorumlar, çok daha güzel ve dizinin özüne çok uygun... qsawe / 9 Şubat 2008 |
seerose / 26.10.2010
İhsan Bey, Cemal Ağa tarafından çok sıkıştırılıyor, üstüne çok geliniyor. Tamam, saklamak istedikleri var, geçmişte ne olduğunu bilmiyoruz ama susuyor ve kaçmayı tercih ediyor. Cemal Ağa’nın Ökkeş'i aradığını bile bile içeri girdi. Arif kahyayla bulaşacağını duydu, içeri girdi. O da gitse ya Cemal'in peşinden. Sürekli olanları seyrediyor... susuyor. Bu bana tuhaf geliyor. Bir şeylerden de korkuyor olabilir ama Ökkeş'i yalnız bırakıyor. Hem Süheyla'ya “seni benden başka kimse anlayamaz!” dedi! Nereye çekersen çek...
Özette yazıyordu, Cemal Ağa herkesin ezberini bozar diye. Bu ne demek, yani herkesin bildiğinin yanlış olduğunu, gerçeğin farklı olduğunu ortaya koyar ya da, bilinenleri değiştirir, ya da tavırların değişmesine sebep olur mu demek? Bir sürü açıklaması olabilir gibi... (Demir, sonuçta bir karar almıştı ama ‘seni çok yalnız bıraktım teyze’ diyerek bu işe girdi. Kararını olaya el koyarak değiştirdi) ezber bozmak... umarım aşkın ezberi bozulmaz. Elaay / 9 Şubat 2008
Kenan neden öyle sessiz sedasız gitti. Demir'e Asi'ye ben gidiyorum demeliydi… en azından Asi'ye. Olmadı hiç böyle. Demir'in haberi var mı acaba gittiğinden? Riyankaa / 9 Şubat 2008 |
funda /01.11.2009
Demir Asi'yi gördüğünde hiç de tepki vermedi değil bence. O sahnede çok başarılıydı Murat Yıldırım. Asi'yi ilk gördüğünde nasıl bir tepki bekliyorsunuz ki. Böyle donup kalsaydı, gözlerini alamasaydı şeklinde filan herhalde ama o zaman da fazlaca Yeşilçamvari olurdu... Vardır ya Türk Filmlerinde öyle şeyler. Bakımsız kız bir gece muhteşem bir şekilde giyinir ve katıldığı davette odak noktası olur.
Neyse, Demir Asi'yi ilk defa makyajlı ve güzel elbiseli gördüğünde hafif de olsa bir bakış sergiledi. Kafası başka şeylere yoğunlaşan bir kişi de ancak bu kadar bakabilirdi ve ilgilenebilirdi bana kalırsa... Se.Sa.61 / 9 Şubat 2008
Kenan’ın gidişi bence de tuhaftı. Adam, Almanya’dan geldi. Birden aileye dahil ettiler. Mahkeme işlerinden sonra, kapı dışarı edildi. Defne’nin nişanında bulunmadı. Defne’yi tebrik ettiğinde sert bir dille ''sen de mi duydun'' şeklinde bir cevap aldı. Dönüyor. Kızlara veda etmiyor. İçkimse geçirmeye gitmiyor. Bu bana ters… o kadar gelenekleri var, misafiri yolcu etme gibi adet yok herhalde onlarda. aasiii / 9 Şubat 2008 |
usayken / 2010
Kenan - Asi konusundaki gerçekleri ne zaman Demir öğrendi?
Hadi öğrendi diyelim, niye bu konuda en ufak bir sahne ya da replik yazılmadı? medsul / 10 Şubat 2008
Asi elektrik faturasını öğrenmedi, işçilerin maaşlarını Demir’in ödediğini öğrenmedi. Hayır, anlamadığım mademki Asi öğrenmeyecekti, Demir’in bunları yapmasının ne mantığı vardı ki? Demir’in bize mi iyi görünmesi gerekiyor Asi’ye mi? Biz zaten biliyoruz Demir’in nasıl bir karakter olduğunu, burada önemli olan bunları Asi’nin öğrenmesi. Gerçi bu havada kalan ne ilk olay ne de son olacaktır.
BestFan / 10 Şubat 2008
Yeni bir haber; Gonca artık daha ön plana çıkacak, çünkü Gonca için diziye yeni biri giriyor. Bu da Gonca’nın sevgilisi olacak. Neslihan 17 / 10 Şubat 2008 |
ante / 26.10.2008
Bu tüyodan sonra aklıma gelen ilk şey Aşk ve Gurur. Orda da küçük kız kardeşlerden biri sevgilisiyle kaçıyordu... sonra Mr.Darcy, yani bizim Demir olur kendisi, bu sorunun çözmüştü. Ailenin itibarini kurtarmıştı. Ama tabi ki de bizim dizide böyle şeyler olmaz, yani kaçma falan... hiç uymaz... ama belki bu karakter yüzünden sorunlar çıkar, Demir halledebilir. Zaten Demir’imiz maşallah ailenin ne problemi varsa çözüyor. Belki de gene çok uçtum. Ama aklıma gelen ilk şey buydu. Gonca’da var böyle bir potansiyel… ama evet, saçmaladım biraz. Asicik / 10 Şubat 2008 |
funda / 22.08.09
Bölümün belki de en çok sevdiğim sahnelerinden birisi, Cemal Ağanın 4 adet çeyiz sandığı getirip, adetler gereği kızların önünde birer öncü kişi seçilerek çeyiz paylaşımı daha doğrusu değiş tokuşu yapıldığı sahneydi. Çok ama çok eğlenceli bir sahneydi benim için, ilk kez belki de Cemal Ağa da dahil o ailenin çok mutlu olduğunu gördüm, sinirden, stresten, kinayeli sözlerden, kötü bakışlardan uzak, son derece samimi ve içten bir sahneydi. O yöreye bir adet miydi bu bilmiyorum ama gerçekten çok keyif alarak izlediğimi söylemek istiyorum. En küçük kızın bir büyüğünün babasını adil olduğu için seçmemesi, kurnazlığından dolayı Defne'nin dedesini seçmesi, ufaklığın surat asması, Asi'nin babaya kalması, yaptıkları pazarlığa bittim diyebilirim. Süheyla'nın önceki akşam yıllar önce yaşamış olduğu olaylardan sonra o konağa gitmesi onun için bir yıkım oldu, yalnız bu yıkımı görmek nedense benim hoşuma gitti, neden mi? Çünkü o kendini kalından duvarlar örmüş kadının zaaflarını görmek, onu çaresiz izlemek, insani yönlerini görmek hoşuma gitti. Üstelik dipnot olarak saçları açıkken çok daha güzel ve genç göründüğünü söylemeliyim, toplu saçla çok itici ve sert duruyor. Fakat Süheyla ile İhsan'ın her sahnelerinde ben geriliyorum, çünkü hep söylüyorum, İhsan'ın eşine bağlı ailesiyle mutlu mesut geçirdiği dakikaları gördükten sonra, eski aşıklar olarak anlamlı anlamlı bakışmaları hoşuma gitmiyor. Aslanselda / 10 Şubat 2008 |
[duygu] / 13.02.2008
Öpüşen kişiler ertesi sabah nasıl o kadar soğuk olabilirler diye yazılıyor... Bana, lütfen birileri yazsın, ertesi sabah, kızın babasının yanında, hatta 4. kişi varken, bir araya gelen iki aşık ne konuşabilir? Ben, Demir'i cüretkar bulurken (gözlerini alamamasını), sizler konuşma bekliyorsunuz... Her şeyin yeri ve zamanı var... Amerika'da yaşamıyorsunuz... o ailenin kızları da, hoppa kızlar değil... neyi nerde yapması gerektiğini bilen kızlar... utanma duygularını yansıtıyorlar. Hadi bana, önceki geceyi konuşabilecekleri replikler yazın... ama bu konuşma ilk karşılaştıkları yerde yani babasının yanında olsun. qsawe / 10 Şubat 2008 |
benim / 15.02.2008
Çoğunluğun aksine bu bölümü beğenenlerdenim. Beklentimin de üzerinde bir bölümdü diyebilirim. Öncelikle geçen bölümün bitiş sahnesinin, yani öpüşme sahnesinin şimdiye kadar izlediğim dizilerin içinde en başarılı öpüşme sahnesi olduğunu söyleyebilirim O kadar alışmışım ki tam çiftler öpüşecekken bir anda ekranın kararmasına, dudakların bir türlü isabet etmemesine, yanakların iki elle tutulup dudakların birleşmiş havası verilip izleyici kandırmacasına, hatta tam öpüşme sahnesi gerçekleşecekken bölüm biter ve gelecek bölüm ertesi sabahtan başlar. Asi yine farkını koydu, bu tutkulu öpüşme sahnesiyle bence… Uzun zamandan beri dolup dolup taşmayı bekleyen duygular bu elektriğe daha fazla dayanamadı. Asi-Demir kavgası ve ardından gelen beklenmedik öpüşme ve bir anda ikisinin öylece birbirlerinin gözlerinde eriyip kalması, bana toplanan yağmur bulutlarının büyük bir gök gürültüsüyle boşalmasını anımsattı. Zaten yağan yağmur da sahneye ayrı bir büyüleyici hava vermişti. Hem yönetmen, hem de oyuncular bana o sahnede iki kişinin arasındaki olağanüstü çekimi aktarmakta çok başarılıydılar. Demir ve Asi sanki yüksek gerilim hattına tutulmuşlar, ayrılmaları gerektiğini biliyorlar ama bir türlü kendilerini birbirlerinin kollarından koparamıyorlar. O sahnenin tek katili araya giren Defne’nin mızmızlanmalarıydı. Yoksa dört dörtlük bir sahneydi bana göre. Ertesi gün aşk itiraflarının olmaması bazılarımızı hayal kırıklığına uğratmış ama ben bu ilişkinin normal seyreden aşklardan farklı olmasını daha çok seviyorum. Onlar, Defne ve Kerim gibi bir aşk yaşamayacaklar. Hep fırtınalı olacak onların ilişkisi. Hani şimşekler çakar ya bazen… hani gök gürler ya ardından… işte öyle bir şey… Yeri gelecek birbirlerine zarar verecekler ama asla kopamayacaklar. Zaten benim için Demir'in ertesi sabah çiftliğin balkonundan İhsan Beyler gelirken kafasını uzatıp uzatıp arkadan Asi'nin gelip gelmediği kontrol etmesi, gelmediğini görünce ki hayal kırıklığı, değme 'Seni seviyorum'dan daha hoştu. Aynı şekilde, Asi'nin atının kaybına sebep olmaktan dolayı Asi'yi yaralamış olmanın verdiği üzüntüsünü dile getirirken, Demir'in de en az Asi kadar içinin yandığını hissetmem onun Asi’ye ne kadar değer verdiğini görmeme yetti. Ne yapayım klişe aşk sözcüklerini? Bunlar beni daha çok doyuruyor bu dizide. Asi'yi tekrar atın üstüne bindirmeyi başardığı andaki mutluluğu benim Demir'in aşkını iliklerime kadar hissetmeme sebep olmuşken aklımdan niye dün geceyi konuşmuyorlar diye bir düşünce hiç geçmedi. İlk defa birlikte ata binmişler, eller kavuşmuş, Asi Demir'e tutunma bahanesiyle kollarını beline dolamış. Daha ne isterim? Elbet bir gün konuşacakları zaman gelecek ama bana bu aşka beş kala durum çok daha büyüleyici geliyor. bimkolik / 10 Şubat 2008 |
funda / 09.02.2008
Bence aşkın yanında en önemli olanı bu durumda Demir'in Asi’ye verdiği DEĞER. O gece kalmasını istediği o kadar belliydi ki yüzünden. Kerim sormuştu Suriye'de “Bu işi Asi için yapıyorsun değil mi?” diye. “Evet” diyemedi, “belki de kendim için” dedi, evet kendim için demek Asi için demekti aynı zamanda. Demir, Asi'ye çok değer veriyor, sakınıyor, üzülmesin istiyor... aslında içinde fırtınalar kopuyor ama dışa vuramıyor... duvar örmüş etrafına ve kırması da kolay değil, yavaş yavaş yıkmaya başladı o duvarları zaten... Elaaya / 10 Şubat 2008 |
alıntı
Birçok arkadaşımız tarafından beğenilmemiş öpüşme sahnesi. Ama benim aksine en beğendiğim sahne oldu.
Eğer gerçek anlamda tutku istiyorsak; bence susup sadece onların sahnelerini izlemek yeterli. Beğenmeyenler için de belki dediğin gibi "yalandan" öpüşmelere o kadar alışmışız ki; gerçeğini birçok arkadaşımız kaldıramamış durumda. Cidden tam anlatmak istediklerimi yazmışsın. İzlediğim bir sürü dizi oldu şimdiye kadar ama hiçbirinde bu kadar gerçekçi ve başarılı bir öpüşme sahnesi izlememiştim ne yalan söyleyeyim. Aşk ve tutku. Hele de tutku. Yani ben ilk defa bir TV dizisinde bu kadar yoğun hissettim bunu o öpüşme sahnesinde. Dibine kadarda verdiler yani o duyguyu. Ayrıca şunu da söylemem gerek… Ben ilk defa iki oyuncuyu bu kadar birbirine yakıştırıyorum. İzlediğim tüm diziler içinde kesinlikle duyguları bana en yoğun şekilde verebilen, kimyalarının ilk defa bu kadar birbirine uygun olduğunu gördüğüm Murat ve Tuba'dır. İkisini de tebrik ediyorum ben.
Ayrıca şu meşhur "seni seviyorum" sahneleri neden bu denli şiddetli isteniyor anlamış değilim. Arkadaşlar Demir o kadar güzel ve anlamlı ifade ediyor ki aslında Asi'yi ne denli çok sevdiğini ve ona aşık olduğunu. Sevgili Bimkolik'in dediği gibi bu değme itiraf sahnelerine taş çıkarır benim nezdimde. Ama tabi ki bunun da sırası gelecek. Aşıklarımızın itiraf sahnelerini de izleyeceğiz yüzden ben korkmuyorum. Benim korkacağım şey, bir gün bu büyülü aşkın büyüsünün bozulması olacaktır. Ama bunun olmayacağını da biliyorum en azından böyle düşünmek istiyorum. Çünkü bu aşk ve çift bana hiçbir film ya da dizide duyamadığım güveni veriyor. Ben bu aşka güveniyorum. nilyum / 10 Şubat 2008 |