dream / 20.04.2009
 
 
Asi’yi ilk bölümünden beri seyrediyorum. İzlerken sanki tüm negatif elektriğimi Antakya toprağının çekip aldığı, haftanın yorgunluğunu alıp götüren bir dizi Asi. Çok iyi bir kadroya sahip ve ekran kimyaları çok iyi olan bir de çifte (Asi ve Demir’i kastediyorum ama Defne ve Kerim’i de unutmamak gerekir tabii ki). Dizilerdeki çiftlerin ekran kimyasının tutması çok önemli. Asi-Demir çifti de bu konuda çok başarılı. T. Büyüküstün onu ilk izlediğim Çemberimde Gül Oya’dan beri hep Zarife’ydi benim için. Onu ekranda nerede, kiminle görürsem göreyim hep Zarife oldu. Yanlış anlaşılmasın oyunculuğuna sözüm yok. T. Büyüküstün’ü çok severim. Sadece Çemberimde Gül Oya’daki Sultan-Zarife, anne-kız ilişkisi benim için çok özeldi. Yer aldığı diğer yapımlarda bunu hiç unutamadım. Ama Asi’yi izlerken unutuyorum. Asi’deki baba-kız ilişkisi de çok özel fakat bana Zarife’yi unutturan Asi-Demir ikilisi oldu. Asi’yi izlerken evet bu kız Asi ve karşısındaki Demir, bu iki insan birbirine aşık diyebiliyorum. Önemli olan da budur.
(devamı aşağıda)
funda / 18.06.2009
 
 
15. bölümle ilgili de biraz yorum yapayım. Öncelikle ilk sahneyi beğenenlerden biri olduğumu söyleyeyim. O öpücüğün nasıl gerçekleştiğini düşünürsek başka türlüsü de olamazdı zaten. Kavga esnasında Demir Asi’yi kızgınlıkla, kıskançlıkla kolundan çekti ve öptü. Asi de aynı duygular içindeydi. Kızgındı, kıskanmıştı. Demir hiçbir şeyi düşünmeyerek evinin önünde kolundan çekip öptü Asi’yi. O durumda ancak o şekilde öpebilirdi. Birincisi öpücük sertti, çünkü Demir Asi’nin her an kendini geri çekip tokat atmasını bekliyordu. İkincisi Demir Asi’nin yalnızca koluna hakimdi. Yani Asi’nin vücuduna ya da kafasına hakim olsa daha rahat öpebilirdi. Daha fazla analiz etmeyeyim ama kısacası o durumda Demir Asi’yi kısa ve sert öpebilirdi ve öyle de yaptı. O sahnede benim için önemli olan daha evvel de değinildiği gibi öpüşüyormuş gibi veya dudakları birbirine değiyormuş gibi yapmamaları oldu. Genelde dizilerde yapılan budur çünkü. "muş" gibi yapmak... Ama Asi'de öyle olmadı.
Öpüşme sonrası da çok güzel sahneler içeriyordu. İkisinin de gidememesi, birbirine kilitlenmesi, Demir’in Asi’nin yanağında ve saçında dolanan elleri... Özellikle Asi’nin saçından bir tutam alıp parmaklarıyla o saçın ucuna kadar gitmesi... Asi’nin daha fazla dayanamayıp mahcubiyetle yere eğilen gözleri... Neriman’ın sesine rağmen biri “gitmem lazım”, diğeri sevdiği kızın iyiliği için “git” derken bir türlü ayrılamayış... Evet, gerçekten güzel sahneler izledik. Fakat ben de bu sahneyle ilgili bundan bahseden arkadaşlara katılıyorum. Bu sahnenin katili maalesef Defne ve Kerim oldu.
(devamı aşağıda)
usayken / 2010
 
   
At-sahil sahnesi yine Neriman tarafından kesilmesine ve kısa sürmesine rağmen çok güzeldi. Demir’in Asi’nin ellerini hafifçe okşaması, at üzerinde ikisinin de “kalbim hızlı hızlı atıyor ve ben çok mutluyum” diyen gözleri... Az konuştular ama o kadar çok şey anlattılar ki...
Öpüşme sonrasında ikisinin de tepkisi, diğerine yaklaşımı beklediğim gibiydi. Hatta Asi’nin biraz daha uzak olmasını, kaçmasını bekliyordum ama Asi kaçmadı, kaçamadı. Bu öpüşmenin getirdiği yakınlıktı. Demir’de çevresindeki herkesi -hatta bu herkesten biri Asi’nin babasıyken- yok sayan cüretkar bakışları, Asi'nin elini okşamak gibi ufak dokunuşları, daha evvel aralarına set ören Asi’nin atı gibi konulara el atması ile gece olanların onu Asi’ye bir adım daha yakınlaştırdığını gösterdi. Daha doğrusu Asi’nin öpüşme sonrası tepkilerini gördü ve zaten hep atmak istediği adımı atma fırsatını kaçırmadı. Fakat bundan fazlası beklenemezdi. Önceki gece kavga edilmiş, aniden hiç hesapta yokken birbirlerine o kadar yaklaşmışlar. Bu iki insan inatçı ve gururlular, yıkılması zor duvarlara sahipler. Böyle bir olaydan sonra ikisi de bir adım geri çekilip birbirlerine bakacaklar ve tekrar o geceki kadar yakınlaşmak için bu sefer adımlarını temkinli atacaklar. Tıpkı iki kale gibi... Duvarları sağlam ve yüksek iki kale karşılıklı birbirlerini top yağmuruna tutup durdular. Aslında birleşince yenilmez olacaklarını ilerde görecekler ama ikisi de 14. bölümde kendi sınırlarını koruma aşamasındaydı. En sonunda birbirlerine öyle bir bomba attılar ki ikisi de duruverdi. O bombayla yıkılan duvarlarda her ikisi de birbirinin içini gördü. 15. bölüm başında hemen birleşivermeleri beklenemezdi. Önce birbirlerinin içindekileri daha da görmeye ve emin olmaya çalışarak temkinli bir şekilde köprülerini uzatmaya başladılar birbirlerine. Ama aralarına maalesef Cemal Ağa girdi.
(devamı aşağıda)
CAPTAN(Ö) / 12.05.2009
 
 
Öpüşme sonrası o geceye dair bir konuşma veya “Evet, biz artık öpüştük. Daha yakın olalım” gibi bir yaklaşım ve ruh hali ancak gençlik veya çocuk dizisi adı altında verilen bir dizide olabilirdi. Ama Asi o kategoride bir dizi değil. Tüketmeden aşkı yaşamak günümüzde o kadar nadir rastlanılan bir şey ki dizilerdeki aşklarda bile ne yazık ki her şeyde görülen o tüketim hızını ister olduk ve göremeyince de garipsemeye başladık sanırım. Öpüşülsün, bu her şeyin çözümü sayılsın, hemen yakınlaşılsın, sevgili olunsun, vs... Halbuki güçlü duyguların ifadesi zordur. Hissedilenler o kadar güçlüdür ki konuşamazsın, tarif edemezsin. Bazı şeyleri konuşmaya da gerek yoktur aslında. Konuşulursa büyüsü kaçar, kutsallığı bozulur, sıradanlaşır. Asi ve Demir için de ilk öpüşmeleri öyle bir şeydi.
(devamı aşağıda)
funda / 11.08.2009
 
 
At üzerindeki sahil romantizminden sonra olanlar hepimizi hayal kırıklığına uğrattı. Demir’e kızmadım dersem yalan olur. “Sen bu kızın peşinde dağ, tarla, bayır dolanırken düşmanın bellediğin İhsan Kozcuoğlu’nun kızı olduğunu bilmiyor muydun?” diye çok söylendim. Fakat onu da anlıyorum. Süheyla teyzesinin o halini görünce Asi’ye kendini ne kadar çok kaptırdığını ve teyzesine 6. ve 7. bölümde verdiği sözü tutmadığını anladı (o bebeği bulacağına dair olan sözü). Öğrendikleri ile sarsıldı. Fakat bu olanlarda Asi’nin suçu olmadığını idrak edeceğini ve ona göre davranacağını umut ediyorum. Kısacası Demir’e kızıp kızmamak konusunda kararımı vermek için 16. bölümü bekliyorum. Umarım ona kızmama sebep olacak şeyler yapmaz Demir.
(devamı aşağıda)
denizbasak / 16.06.2009
 
 
Hep Asi ve Demir hakkında yazdım ama 15. bölümde İhsan-Ökkeş-Süheyla ve Demir için ortalık epeyce karıştı. İlk bölümden beri bize hissettirilen şeyi acaba diğerleri ne zaman öğrenecek? Aslan’ın üvey kardeşi olduğunu İhsan biliyor mu? Aslan İhsan’ın üvey abisi olduğunu öğrenince ne yapacak? Asi-Defne-Gonca ve Ceylan’ın üvey amcası olduğunu öğrenince ne düşünecek? Ve tabii ki Süheyla’nın öz annesi, Demir ve Melek’in kuzenleri olduğunu öğrenince ne yapacak, nasıl tepki verecek? Bunları da merak içinde beklemekteyim.
İlk mesajım olduğu için eleştiri yapmak istemiyorum ama kılık kıyafetler, mantık hataları, kurgu hataları, sahne devamlılığını mahveden hatalar ( Kerim’in aniden kısalan saçları ) benim de dikkatimi çekiyor. Çünkü dikkat çekmeyecek gibi değil bu hatalar. Böyle bir diziye bunlar yakışmıyor. Ayrıca bir sorun da bence replikler, özellikle de Asi ve Demir replikleri... Repliklere daha özen gösterilirse, ayrıca yapılan konuşmalarda konu geçişleri daha doğal yapılırsa veya bir şey anlatılmak isteniyorsa bunu bir bölümde izleyiciyi bombardımana tutar gibi değil de yayarak ve doğal bir şekilde yaparlarsa Asi izlenmesi çok daha güzel bir dizi olacaktır. Ve tekrar ediyorum lütfen Asi-Demir repliklerine özen...
(devamı aşağıda)
DNZLB / 12.08.2009
 
   
Eleştirilerime ekleme yapmak istedim. Karakterlerimizin iç dünyası bize hiç yansıtılmıyor. Ne düşündüklerini, ne hayal ettiklerini bilmiyoruz. İnsanların kendileriyle başbaşa kaldıklarında düşündükleri çok önemlidir. Demir ve Asi'nin birbirlerinin aklında yalnızca yanyana iken değil, her zaman olduğunu anlamamız için hayallere, düşüncelere, iç seslere ihtiyacımız var. Bir şeye kızmışlarsa, sevinmişlerse, şaşkınlarsa ve en önemlisi aşıklarsa bunu bize karakterlerin iç dünyaları ile de anlatmaları gerekir. Demir öfkeliyse ve kendiyle savaşıyorsa, Asi ona öyle "Ne duruyorsun? Gelsene yanıma... işte buradayım" der gibi bakarken Demir gidemiyorsa, onun içinde bir savaş varsa bunu bize göstermeliler. Karakterlerin iç alemini bize açmalılar. Bu ekrandaki aşkı, karakterleri, olayları derinleştirir. İzleyicinin dizideki karakterleri bir dizi karakteri değil insan olarak, gerçek olarak görmesini ve onları anlayabilmesini kolaylaştırır. Umarım bu konuya bir çözüm bulurlar ve iç alemleri bize açarlar.
Dawntime / 10 Şubat 2008
funda
 
 
Aslında tarlada İhsan gidip baş başa kaldıklarında ikisi de resmen hala dün gecenin etkisindeydiler. Aralarında geçen olayın ilişkilerini ne boyuta taşıdığını adlandıramıyorlardı bence. Onlar Defne ve Kerim gibi birbirlerinden hoşlandıklarını daha önce itiraf etmeden, her an zıtlaşırken, kavga ederken bir anda kendilerini fiziksel temas içinde buldular. Bu yeni durum ikisinin de ertesi gün bocalamasına, normalde konuşacakları iş meselelerini bile rahatça konuşamamasına neden oldu. Asi'nin devamlı bakışlarını kaçırması, utangaç halleri, Demir'in bir şey söylersem acaba hata mı yaparım düşüncesi bence konuşmamasına sebep. Zaten konuştuklarında da, ne olur Demir Demirce konuşsun. Lütfen yalvarırım Demir karakteri başka dizilerde gördüğümüz eblek aşık durumuna geçmesin. Ben Demir'i böyle seviyorum.
Yazacağım deyip atladığım konuydu iç sesler.
Bu bölümde tek eksikliğini hissettiğim şeydi mesela öpüşme sonrası hem Asi'nin hem de Demir'in yatağında olanları düşündüğü bir sahne. Hoş Asi Defne'ye 'Işığı kapatalım mı artık?' dediğinde, daha fazla bir şey dinlemek istemediğini, biraz evvel yaşadıklarını düşünmek istediğini anlatmak istedi bize sanki. Keşke orada Asi'nin Demir'i düşündüğünü görebilseydik. Veya Demir'i odasında Asi'yi düşünürken görebilseydik. Ama arabadaki şoka girmiş Demir sahnesinin atlanmamış olması güzeldi.
Neyse bu aşk beni hala büyülemeye devam ediyor, böyle giderse de büyülemeye devam edecek. Allah nazardan saklasın, daha doğrusu senarist gazabından demek daha doğru galiba.
bimkolik / 10 Şubat 2008
irinalove / 11.11.2011
 
   
Ben Demir ve Asi çiftinin "Seni seviyorum" diyebileceğini bile düşünmüyorum. Hayal ediyorum olmuyor. Zaten dedirteceklerini de sanmıyorum ancak bakışlardan bir şeyler çıkarmaya çalışırız ya da ikinci kez uygulamalı anlatımda görürüz.
Asi’yeDemir / 10 Şubat 2008
 
Bir kavga esnasında, engellenemeyen çekim ve tutkunun etkisiyle gerçekleşen bir öpüşme... Bence gayet iyi yansıtılmış...
Ama bence, aralarındaki aşkı ve daha da çok sevgiyi anlatan, öpüşme sonrasındaki duruşlarıydı.
Yani yüzü okşama, saçlara minicik dokunuşlar bence daha anlamlıydı.
Sarılmama, nefessiz bırakmama, zorlamama... Öpüşme tatminsizdir çünkü, daha fazlasını ister, sarıp sarmalamak ister...
Bunun yerine incinmesinden, ürkmesinden korkarak yapılan minik dokunuşlar...
Pamuklara sarıp sarmalama gibi... Bana öyle geldi işte...
Çok şey söylendi bu konuda, tekrar olmasın ama ben çok beğenenlerdenim.
At sahnesindeki ele dokunuşlar bile çok özenli, dikkatli, bence de çok hoştu...
Bazı şeylerin konuşulması büyüyü bozar arkadaşlar... Konuşulmaması daha anlamlıdır.
ZEMFIRA / 10 Şubat 2008
kmnç2 / 23.02.2008
 
 
Hızlı tüketmekten hoşlanmayanlar, o sahnelerin hepsini çok beğendi. Ne söze ihtiyaç duyduk ne de, tekrar öpüşmelerine... Zaten, o bakışlar, dudağa takılan gözler, canlarının ne istediğini ama neden yapamadıklarını gösteriyordu. Bana ve ben gibi düşünenlere yetti de arttı bile...
Küçük dokunuşlar, romantizmi ispatlar... abartılı hareketler genelde gösteriş için yapılır... Özel günlerde alınan çok pahalı hediyeler mi? Herhangi bir gün alınan, pahalı olmayan hediye mi, düşünüldüğünüzü ispatlar?
qsawe / 10 Şubat 2008
funda / 20.04.2009
 
 
Bu bölüme kadar sanırım hiç bu kadar ikiye ayrılmamıştık. Beğenenler ve beğenmeyenler olarak biraz bölünmüşüz gibi. Ben ise iki tarafta da olamıyorum. Hem çok beğendim hem de çok kızdım.
Benim açımdan Asi-Demir sahneleri tam istediğim gibiydi. Benim yazdıklarımı daha önce hatırlayanlar hep bu tür kelimelerle bir şeyleri itiraf etmeden, mini dokunuşlar, kaçamak bakışlar istediğimi bilirler. Çünkü bu iki karakter kelimelerle alenen yapılan aşk itiraflarının kahramanları olamaz! Karakterlerine ters! İkisi de gururlu. Kendilerine itiraf edemezken birbirlerine nasıl itiraf edecekler. Ama yine de kendilerini alamıyorlar birbirlerinden. Asi’nin tarlada Demir’e bakışı bence Demir’in bakışından çok daha önemliydi. Çünkü ben açıkçası belki hiç bakamaz bile diyordum. o yüzden bence Asi’nin yapmış olduğu bir itiraftır benim için o bakış… yarı gülümser yarı utangaç…  süperdi bence. Demir zaten kopmuş, onu uyandırabilene aşk olsun. 
Demem odur ki öpüşme ve sonrası, tarla, at sahneleri beni çok ama çokkkk tatmin etti. Demir öyle ufak ufak el dokundurmaya çok meraklı canım. Daha önce de Süheyla’nın ortadan daldığı sahnede saç bandını verirken de hem de aynı el ve parmakla okşaması vardı. Bence inanılmaz naif bir hareket... çok yakışıyor Demir’e.
Gelelim kızdığım noktaya. Bir kere nişan sahneleri çok basitti. Ben Demir’in gerçekten Asi’yi gördüğü anda -bazı arkadaşların abarttığı kadar olmasa da- biraz daha fazla tepki vermesini isterdim. Aslına bakarsanız ilk izlediğimde Demir’in o anda Asi’yi gördüğünü bile anlamadım.  Hiç iyi kurgulanmamıştı. Cemal Ağa’nın oyununa bu kadar kolay gelmesini de yadırgadım. Benim Demir’im cin akıllıdır, kanmamalıydı hemen! Ayrıca Asi gözleriyle onu ararken o Asi’yi gördüğü anda gözlerini çevirdi. Demir’in itirafı ile Asi’nin itirafı arasına bu Cemal Ağa’nın oyununun girmesinden korkuyordum. Çünkü Asi de Demir’den cesaret alıp itiraf ettiğinde Demir kızgınlığını ondan çıkarır diye korkuyordum. Ama bu Allahtan olmadı. Bu oyun daha hiç itiraf olmadan geçekleşti. Demir’in bir anlık öfkeyle sinirini Asi’den çıkaracağını zannetmiyorum.
Vamos / 10 Şubat 2008
usayken / 2010
 
 
Demir’in Asi’ye göstereceği en büyük romantizm herhalde dansa kaldırmak olur, bu da bizi çok mutlu eder. Demir’in bakışları olayı bitiriyor zaten… o bakışların serenat yapması imkansız dendiği gibi…
Aslında Demir her şeyi yeri ve zamanı geldiğinde yapıyor. Birkaç arkadaş Demir’in güven verdiğinden bahsetmişti. Bana kalırsa da öyle, Demir güven veren bir karakter. Çok fazla parası olmasına rağmen neyi nerde yapması gerektiğini bilen bir karakter. Asi’de böyle olduğu için birbirlerine aşık oldular belki de.
ecemsi / 10 Şubat 2008
 
Demir'in tavırları vicdan azabından kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Asi'yle ilgilenip teyzesini unuttuğu için. Bence Asi'den uzak durmasının sebebi ise ona kızması değil. Belki de ona yakın olursa yine bütün dikkatinin ona kaymasından, diğer önemli şeyleri unutmaktan korkması. Çünkü ona karşı hissettiği şeyin çok güçlü olduğunu o da fark etti. Ben yazılanları okuyana kadar bakışlarındaki kızgınlığın Asi üstüne olduğunu düşünmemiştim. Hala da aksini düşünüyorum. Son sahnede duyduklarından dolayı kızgınlık vardı bakışlarında belki ama tam o sırada Asi karşısına geldi diye, bakıştılar diye Demir Asi'ye kızgın diyemiyorum ben. Demir geçmişte yaşananlar için Asi'yi suçlamayacaktır bence. Bunun için bir kere pişman oldu bir daha yapacağını düşünmüyorum. En azından senaristlerin böyle bir şey yazmamasını umuyorum.
NuMuNeE / 10 Şubat 2008
nur(g) / 26.08.2009
 
   
Her ne kadar, sık sık, keşke şu replikleri söyleyeceklerine hiç konuşmasalar desem de ertesi gün Asi ve Demir'in ruhsuzluğunu hiçbir şey olmamışçasına zaman geçirmelerini anlamlandıramayanlardanım ben de...
Elbette Demir'in Asi'ye "akşam seni nasıl öptüm, güzel miydi?" gibi kuru sözleri değildi beklediğimiz. Birbirlerine olan hislerini dolaylı olarak ifade edebilirlerdi. Mesela Asi, Demir'in bazen Demir gibi olduğunu söyleyebilirdi. Gözlerindeki kinin asıl duygularını nasıl gizlediğini, böyle anlarda Ona ulaşmanın mümkün olmadığını söyleyebilirdi. Demir ise, içinde Kenan geçen cümlelerin kendisi deli ettiğini, Ailesi sözkonusu olduğunda Asi'yi tanıyamadığını hele söz konusu babasıysa bambaşka biri olduğunu ifade edebilirdi. Yani o tutkulu öpüşmeden sonrakilerden çok önceki duygularını konuşabilirlerdi. Birbirilerini yıpratma sebeplerini yaklaşımlarını dile getirebilirlerdi.
Senaristler 50 kelimeyle yazıyorlar sanırım tüm replikleri bu sebeple birbirinden kopuk fakat hoş sahnelerle götürüyorlar diziyi...
Sanki görüntü yönetmeni bana şöyle at üzerinde Asi Demir anı yazın diyor. Senaristlerde gidişata böyle bir sahne ekliyorlar. Sahne gayet hoş ama altıda içi de boş... Asi'ye yarım saat önce artık asla ata binmem dedirtip, sonrada ilk teklifte Asi'yi atın üzerine atmak kimin fikri doğrusu merak ediyorum...
Bu boşluklar ne yazık ki izleyenden hoşluk değil kendisi gibi boşluk hissi uyandırıyor...
Sevgili Bimkolik, Asi ve Demir aşkının Defne ve Kerem aşkı gibi olmayacağını yazmış. Katılıyorum kendisine ama Asi ve Demir'in aşkına senaristler, Defne ve Kerem aşkı kadar özen göstermiyorlar. Daha gerilimli ve gelgitli bir aşk olacak belli... Ama eksik olan bir şeyler var sanki...
Gelelim hediye tarak meselesine... Bence Demir tarağı hediye edecek. Tarak Demirlerin evine ilk geldiğinde herkes merakla tarağa baktı. Tarak herkesin gözüne sokuldu. Şimdi sıra tüm ailenin o tarağı Asi'nin saçında görmesine geldi...
duar / 10 Şubat 2008
funda / 2008
 
 
Var olan kurt dedemiz Cemal Ağa dizimizin başından beridir gerçekten çizilen Cemal Ağa çizgisinden çıkmadı ki, zaten bizleri de şaşırtmadı. Şahsım adına gerçekten ben Cemal Ağa’yı seviyorum (kızmayın ne yapıyım).
Cemal Ağa’nın evdeki çeyiz paylaşımı ile ilgili bölümünde, sanki her şeyi unutmuş, torunları için İhsan’la pazarlık eden mütevazi bir aile büyüğü, gerçek bir büyük baba. Aynı Cemal Ağa hiç bir fedakarlıkdan kaçınmadan hazırlamış olduğu nişan merasiminde gitti, yerini damadına her fırsatta elinden gelen bütün kötülüğü yapmamaktan çekinmeyen bir Cemal Ağa geri geldi. Konunun bütününe bakacak olursak Cemal Ağa’nın İhsan’ın hapishanedeki günlerinde yapmış olduğu her şey çok çabuk unutuldu. Tamam, Neriman’a bir şey demiyorum diğer kızlara da bir şey demiyorum ama Defne ve Asi için aynı şeyleri söylemiyorum, daha doğrusu söyleyemiyorum.
Demir yaradılış icabı daha doğrusu yazılan senaryo icabı kesinlikle içine atamıyor.  7. bölümde köprüde annesinin atlaması Asi’ye söylediğinde bunu gösterdi. Kininin neden kaynaklandığını neden böyle olduğunu ama bunca zamandır olup biten her şeyi Asi’ye fatura etmesini beklemeyin. Kesinlikle ters köşede olacağımı zannetmiyorum ki eğer öyle bir şey olursa, olup bitenleri sırf Asi İhsan’ın kızı diye ondan çıkarmaya kalkarsa, işte o zaman diziler tarihi boyunca yapılmış en büyük mantık hatası olur.
Birinin diyet ödemesi lazım ki bu diyeti ödeyecek en son kişi Asi’dir.  Ki bunca yaşanan her şeyi elinin tersi ile itecek birisi değildir Demir. Zaten yakışmaz kendisine de Demir’in böylesi bir davranış.
Ben ilerleyen bölümlerde Demir’in kurt dede Cemal Ağa ile birçok konuda karışılacağını düşünüyorum. Cemal Ağa’nın yaptıklarının yanına kalacağını zannetmiyorum. İhsan ailesinin bu büyük ayıbını kapatmak için elinden geleni yapmış, babasının yapmış olduğu şeylerin diyetini ödemiş ki vicdan azabından da kurtulmamış. Bölümler boyunca bunu gördük. Bütün gerçekler su yüzüne çıktığında 'damat ben hata etmişim kusura bakma ' derse Cemal Ağa, işte o zaman gözümden düşer.
Bundan sonra bu çocuk meselelerinin içinde artık Demir gibi birisi daha var. Olayların su yüzüne çıkması biraz daha hızlanacak gibi duruyor. Demir’in nişanda ki pişmanlığı teyzesine inanmamaktı. Bunca zamandır ölü olan bir çocuğu biliyordu Demir ama gerçeklerin daha farklı olduğunu düşündüğü için çok pişman oldu. Bence tavrı kesinlikle Asi’ye karşı değildi. Teyzesini annesi kadar çok seviyor ve teyzesine kıyamıyor Demir, onun zarar görmesini istemiyor.
Olaylar Demir’in kontrolünde ilerleyecek gibi düşünüyorum. Beraber oyunun kuralını değiştirecekler. Asi ve Demir aralarındaki büyük aşkında yardımı ile sırt sırta verip bu olayların üstesinden gelecekler. Kolay olmasını bende beklemiyorum çok sıkıntılı olacak, çok sorunlar çıkacak ama üstesinden gelmesini de bilecekler.
unutulmayan / 10 Şubat 2008
ÖZLEM / 10.09.09
 
   
16. bölümde Demir Asi’nin onu amacından uzaklaştırdığını düşünüp uzaklaşabilir mi? Evet bu olabilir maalesef. Demir bir konuda pişman olduğunda ya da bir şeyi kendi hatası saydığında pişmanlığını ve üzüntüsünü derinden hissediyor ve unutmuyor. Teyzesini ihmal ettiği için de çok pişman. Bunun için de Asi’den uzaklaşmak isteyebilir. Öyle yaparsa vay halimize.
16. bölümde İhsan’a olan kızgınlığından dolayı Asi’ye soğuk davranabilir mi? Bu da olasılık dahilinde ne yazık ki.
Açıkçası 15. bölümün yarısından sonraki Demir yoruma çok açık. Bence Demir Asi’ye uzak davranabilir ama nedeni daha çok öğrendiklerinden sonra nasıl davranması gerektiğini bilememenin verdiği bir şey olacak. Bütün bu bilgiler ışığında "Asi’yi nereye koymalıyım? Nasıl davranmalıyım?" diye düşünecek. Evet evet... Uzak davransa bile bu sebeple olacak. Demir’e kızmak istemiyorum, bunun için de diğer sebeplerle, özellikle de kızgınlığının acısını Asi’den çıkarmak için Asi’ye soğuk davranmayacağını düşünmek istiyorum.
Her ne sebeple olursa olsun Demir Asi’ye olan duygularını dizginleyebilir mi peki? İşte bu olamaz. Demir Kenan yüzünden kızgınken kızın suratına bakamıyordu. Bakamıyordu çünkü Asi’ye kızgın kalmak istiyordu. Çünkü Asi’ye her baktığında hani ikisine ait bir müzik var ya ( 7. bölümde traktör sahnesinde eller birbirine değdiğinde de çalmıştı ), işte o devreye giriyor Demir’in bünyesinde de ve Demir bu dünyadan kopup gidiyor. 14. bölümde direndi ama Asi’ye bölüm boyunca ilk doğru dürüst bakışında onun bir gülümsemesini görünce tüm kızgınlığı uçtu gitti ( Defne’yi ikna sahnesi ). İkinci bakışta da ne olduğunu gördük. Fakat Demir uzaklaşırsa Asi bu sefer dikenlerini çıkarmaya başlar ve kim bilir sular ne zaman durulur.
En iyisi güzel şeyler düşünmek. Üstelik henüz o odadaki hesaplaşma da bitmedi. Bölüm sona erdiğinde herkes hala odadaydı, Demir hala kapının dışındaydı. Belki İhsan veya Ökkeş bir şey der, birinin dilinin bağı çözülüverir, biri İhsan’ı aklayacak bir şey söyler ve Demir biraz sakinleşir. Belki Demir her şeye rağmen Asi’yi olayların dışında tutar ve ona öyle masum masum “Yanıma gelsene... Neden duruyorsun orada?” bakışları atan Asi’nin yanına gider. İntikamı, öfkesi ve aşkını birbirine karıştırmamayı becerir. Zaten bunu beceremezse o bunu yapabilene kadar herkes özellikle de Asi ve kendisi çok acı çeker. Yok yok... Demir’e güveniyorum. Öfkesinin ve intikamının aşkını yakmasına izin vermeyecektir. Asi’ye zarar vermeyecektir. Birlikte yılların öfkesine, intikamına karşı koyacaklardır. Onlar elele verip birlikte hareket ettiğinde de kimse onları delip geçemez. Tersine akan Asi nehri bile...
Dawntime / 10 Şubat 2008
nur(g) / 10.09.09
 
 
Hani Asi-Demir kumsalda durmuş güneşin batışının o eşsiz güzelliğini izlerken Demir Asi'ye "artık ata bineceksin değil mi" diye sorduğunda Asi'nin verdiği tek kelimelik "belki" cevabı... Asi o kelimeyi o kadar güzel telaffuz etti ki hafifçe şımarmış ve mutluluktan mest olmuş bir ses tonuyla bana çok romantik geldi o laf… öyle bir belki dedi ki sanki hani "Demirciğim sen benimle birlikte olduğun sürece ben tabi ki her zaman ata binerim" gibisinden" 
cave77 / 10 Şubat 2008
 
Demir'in "Asi, sen at üstünde olmalısın" "Yeniden denemen gerek" dedikten sonra aniden kararlı bir şekilde durması… Asi'ye elini uzatması (o sahnede çalan müzik çok hoş, el uzatılmasıyla birlikte aniden başlıyor) ve "Gellll"  çağrısı, daveti o kadar hoş ki...
Murat Yıldırım, "Gellll" kelimesini söylerken "g" harfinin üzerine baskı uygulamış... ses tonu o kelimede çok seksi... sadece "Gellll" demiş ama insanı çarpıyor... Asi'nin reddetmesi mümkün değil... aynı zamanda oradaki ses tonu Asi'yi de çok sahiplenici.
brnnn / 10 Şubat 2008