leylanermin / 26.10.2012
Süheyla Aslan’ı, sanki 3 yaşındaki bir çocuğu geri ister gibi istedi. Aslan’ın neler düşüneceğini, neler hissedebileceğini, nasıl tepki vereceğini hiç düşünmedi. Fatma ve Ökkeş de nasıl olsa alışırlar, kabullenirler, başka çareleri yok dedi.
söğüt / 28 Şubat 2008
Fragmanın son sahnesi ve muhtemelen bölümün de son sahnesi olacak evde yaşanacaklar konusuna geri dönecek olursak fragmancı bizi ters köşeye düşürmeye çalışıyor ama düşmeyeceğiz. O gece o evde bir şey olmayacak ama çok şey olacak. Arzu, aşk, sevgi, şefkat, anlayış, paylaşma, birliktelik duyguları tek tek ortaya dökülecek. Çocukluğunu sevdiği kızla paylaşmak isteyen Demir... artık onu daha iyi anlayan geçmişin yüküne rağmen sevdiği adama sevgi ile bakan Asi... Dokunmak istemek ama dokunamamak, sarmak istemek ama saramamak... İki sevgilinin bakışları ile birbirlerine dokunmaları... bir adım daha atmak için cesaret bulamamaları... Asi’nin söylemiş olduğu sözlerin aralarında asılı durduğu yakıcı kavurucu anlar... “Bana dokunmana izin verdiğim için kendimden utanıyorum” İşte bu sözler nedeniyle Demir duruyor. En son isteyeceği şey sevdiğini utandırmak... en son isteyeceği şey onu kırmak, üzmek, yaralamak. Duruyor bekliyor ki sevdiği kadın ona bir adım atsın, atsın ki o da gözlerinde biriktirdiği sevgiyi ona sunabilsin. Onu huzursuz etmemek için gitmeyi teklif bile ediyor kalbinin yarısını orda bırakacağını bile bile. Ve beklenen cümle Asi’den geliyor “Gitmene gerek yok.” İşte bu aralarındaki tüm duvarların yıkıldığı an oluyor. Artık tenleri özgür. İsterse dokunabilecek tekrar o kadife tene parmaklarını o saçlarda çekinmeden korkmadan gezdirebilecek. Ama vakit var şimdi sadece sarmak zamanı. İşte böyle bence Asi’nin bu cümleciği... gitme kal... eğer bana dokunursan bir daha asla utanmayacağım ve bundan pişmanlık duymayacağım... sana güveniyorum... aşkına güveniyorum... sen bir daha pişman olmama neden olmayacaksın biliyorum demek oluyor. Hay Allah! Fragmanda gördüğüm 2-3 saniyelik bakışlar üzerine methiyeler yazacağımı düşünmezdim. Her halde fragmancı bizim yazdıklarımızı okudukça “yine başardım yine başardım” diye timsah dansı yapıyordur. tarcin / 28 Şubat 2008 |
crane moon / 26.10.2012
Asi dizisinde senaryo değişti mi değişti... bunu artık hepimiz biliyoruz. Arkadaşlar ne olursunuz Emine Doğan'ın intiharında mantık aramayalım. Eğer senaristler Yusuf Ağa, Emine Doğan'a tecavüz etmişti de o nedenle intihar etmişti diye bir senaryo yazarsa... bu büyük acı, Asi ile Demir'in aşkı ne kadar büyüleyici olursa olsun, bu aşkın önüne geçer. Demir ve Asi işte bu gerçekle savaşamazlar... bu aşk biter. Kavuşamayan aşık olurlar. Bizim de izleyici sıfatıyla önümüzdeki yıllarda bu diziyi hatırladığımızda psikolojik olarak ilk aklımıza gelen Emine Doğan'ın, Asi'nin dedesi tarafından tecavüze uğradığı gerçeği olur... 25 yıl önceki ülkemiz şartlarını düşünürsek Emine Doğan'ın intiharında hiç bir mantıksızlık yok... Kocası ölmüş, iki çocuğu var, maddi zorluklar içinde gencecik bir kadın... çalışmak zorunda... kız kardeşi çiftlik ağasının oğluyla maraba olmasına rağmen aşk yaşıyor ve hamile kalıyor... Yusuf Ağa'nın namı zaten meşhur... kötü kalpli ve herkesin ahını alan bir ağa. Oğlunun işçi bir kızla evlenmesini istemediği için Emine Doğan'ı hırsızlıkla suçluyor. Dul bir kadın ve hırsızlık damgası yiyor. Bu arada kız kardeşi de 25 yıl öncesinin Türkiye'sinde namussuzlukla suçlanan bir kadın. Bu baskıya ve söylentilere dayanamıyor ve zayıf bir anında intiharı seçiyor. Yaşananlara ve olayların gelişimine bakınca aslında o zaman tüm yaşananların sorumlusu, Doğan ailesini çökertenin Süheyla ve Yusuf Ağa olduğu ortaya çıkıyor. Çok acı tabi. … ... bu tecavüz lafını duyunca dayanamıyorum... böyle bir gerçek olsa Asi&Demir aşkı kesinlikle imkansız bir aşk olur... Ha birde unutmadan bir şey daha eklemek istiyorum... bence tecavüz konusu öyle bir derin yara ki senaristler her iki aileyi de yaralamamak adına, Süheyla'ya yapıldığını düşündüğümüz tecavüzü ortadan kaldırdılar. Böyle bir olay yaşansaydı eğer en büyük yarayı yine Demir alır, Demir karakteri de affeden ama unutan, erozyona uğrayan bir karakter olurdu. Yeni senaryo değişikliği ile ileride Asi dizisini hatırladığımızda aklımıza sadece çok hoş, büyüleyici bir aşk hikayesi gelecek... Her ne kadar mantık hatası yapılsa da senaristlere benden teşekkür Asi&Demir aşkını lekelemedikleri için… ayşe ıraz / 28 Şubat 2008 |
leylanermin / 26.10.12
Tamam, Asi’nin Demir’i anlaması iyi hoş da ben yine de hala Demir’in Asi’ye söylediklerinde takılı kaldım… Hayır, senaristler hiç değilse “bir anlıktı” falan dedirtmeselerdi… Yok eğer söylendiyse hiç değilse bir özür dilese yani... Bilemiyorum yine Demir’in yanında kaldı olaylar öyle bir gelişti ki… Beklediklerimin hepsi suya düştü. Her ne kadar Asi&Demir sahneleri harika muhteşem de olsalar yine de içime sinmiyor doğrusu Demir’in söyledikleri aklıma gelince. hem Demir’e söylediği için hem de Asi’ye hemen affettiği için sinirleniyorum… daha doğrusu sitem ediyorum. medsul / 28 Şubat 2008 |
|
TARA / 26.10.2012
Asi, neden acele etsin Sevinç… Artık yan yana değiller... Hiç değilse nefesini yanında hissetsin... Demir’i bilmiyor musun, o bir türlü kendini fark ettirir... Bak ettirdi bile korna çalarak... Asi’nin damarına basmayı seviyor Demir... En çok öfkelendiği zaman gözleri ateş gibi parlıyor... Öfkelensin ki Asi Demir’in gözlerine baksın... Orada kendini görsün... Evet desin ben Demir’deyim ne kadar uzak durmaya çalışsa da ben ordayım... Demir de bunu göstermek istemiyor mu...
Asi izah istemiyor... Neden istesin ki onun dileği kaldıkları yerden dokunuşlara devam etmek... Unutmak istiyorum ikimizi de karanlıklarda bırakmanı... Eskisi gibi bak yeter bana... O yağmurlu akşamdaki dokunuşlarını istiyorum diyor... CEYHAN / 31 Ocak 2010
Öylesine bakarken dosyalara, atarken imzaları, sevdiğinin karşısına çıkmasıyla, 'vazgeçemediği' ile baş başa kalan Demir... Hani genellikle sırt üstü uyur ya Demir... Sanırım o geceyi sol tarafına dönük geçirdi... 'Hiç' uyuyabildi mi, bilinmez... Ama ertesi gün yolda, sürüsünün başında Asi'yi çakmak çakmak bakmaya kışkırttığına göre, ruhuna dokunan bu kızdan vazgeçemeyeceğini anladı gibi geliyor... 'Hep' onunla olmak istediğini...
usayken / 1 Şubat 2010
“Hiç!”
…bu kayboluşların tarifi... zaman ve mekanın kıyılarında varlık ve yokluğun bu iç içeliği... köprünün kıyısında "hiç"liğe hazırlanıp Demir’in bir el verişiyle "her şey"liğine geri döndürdüğü Asi’yi anımsattı bana.... yine kavuşuverdim asidemir'in varlığına... psikofat / 1 Şubat 2010 |
Asi i Demir / 28.09.2012
…‘müthiş acıyorum’ yine bu aralar... ondan yüreğim hassas ‘halsiz hiç’lere... ondan hep bu zamanlar, mekanlar... kara odalarda yorgan altına saklanmalar...
Bir besteciden bahsederler... yaşamının ilerleyen dönemlerinde, beste yapmanın onun için yapmamaktan daha kolay olduğunu fark ettiğini söyleyen... Yakından bakıldığında, bunun acılarla kıvranan bir insanın hüzün dolu sözleri olduğu anlaşılır aslında... Asi-Demir’de öyle... O bestecininki gibi bizi içimizden iten bir malzeme... bitmek tükenmek bilmeyen o çok tanıdık ‘söz’ler art arda gelmiş ve bir şeyler söylemekte. Onları fark etmek benim için, senin için, dostlar için olağan... direnmek zor alan aslında. e.min / 1 Şubat 2010
Gecesinin yalnızlığında Demir acaba hayatını, kalbini dolduranın resmini yastığına mı yoksa ait olduğu yere koyarak mı yani yüreğinin üzerine mi koymuştur dersiniz? Belki de sabah onu bu kadar kışkırtmasının nedeni de buydu. 'Bütün gece kalbimin üstünde uyudun, şimdiyse hiç bunları yaşamamışız gibi karşıdan bakıyorsun ' diye kızmış olabilir mi? Asi, Demir’in çiftliğine Demir'le konuşmak için geldiğinde konuşmaları bitince Demir'in Asi'nin arkasından bakışını da çok acıklı bulurum ben. Hani elinde olsa alıp elini eline, hiç kimsenin onlara ulaşamayacağı, aralarına hiçbir geçmiş meselelerinin giremeyeceği bir diyara götürüp orada mutlu mesut yaşam sürebileceklerini sonsuza kadar, gönlünün bu delice isteğini öyle derinden hissetmiştim ki. alina / 3 Şubat 2010 |
leylanermin / 26.10.12
…her bir versiyonu... yüreğimizi ayrı çarptırıyor değil mi... Demir’in Asi’nin saçlarını saçlarına karıştırma hayali acaba bu gecenin bir uzantısı mıydı? Dediğin gibi belki de o resim Demir'in yüreğinde sabahladı... Asi daha o zamandan mı Demir'in kalbinin üzerinde uyumaya başladı? Ve... elbette bahsettiğin sahne... size de oluyor mu bilmiyorum, takılıyorum onların bazı sahnelerine... sahneyi seyretmekten yorgun düşüyorum... tıpkı usayken'in hazırladığı görseller gibi, minik tıklarla sürekli aynı karelere geri dönüp onları gözlüyorum. O kadar anlatılmaz ki orada olup biten... doğru anlatamama korkusuyla geçiyorum. Demir teyzesinin hikayesini anlatırken Asi'ye sürekli bakamıyor... 'bana hak vereceksin' dediği andan itibaren zaten Asi gözlerini çeviriyor. Demir'i tanır... onunla yaşanmışlıkları var... Demir'de boş konuşmaz, bilir... belki de kendini daha fazlasını duymaya hazır hissetmediği için öğrendiklerinin dalgınlığı içinde... neredeyse Demir'i geride bıraktığının bile farkında olmadan öylece yürür. Demir Asi'nin korkularına bakıyor gibi orada... e.min / 3 Ocak 2010 |
nehir17 / 14.07.2009
Anlatılan İhsan-Süheyla hikayesiydi ama Demir-Asi’de vardı o hikayede... Demir hikayesini yere dönük anlatırken... bilmiyordu kendi hikayelerine ne kadar yakın bir yerde durduğunu o anda. Tıpkı sabun merasiminden sonra Arif Efendi’nin, gelip sabunları komşu çiftliğe götürüp götüremeyeceğini sorduğu an gibiydi... O zamanda farkında değildi ama ‘emanet’iyle birlikteydi. Bu anda da farkında değil ama geleceklerinde birliktelerdi. “Gözümün görebildiği tek şey... gözümüzün göremediği pek çok saklanılmışlıkta saklı oluşu hayatımızın.” diye yazışımı hatırladım bu anlarda... Sonraları Asi'nin adeta alışkanlıkla kendiliğinden sokulduğu ve hatta uykusunda bile 'ellerini bulduğunda huzur bulup sayıklamalarının kesildiği ' ruh uyuşmalarının artarak devam ettiği bölümlerin başlangıcıydı bu bölüm bana göre de… Demir Asi’ye ait bir yemeniye sahipti aslında... O hiç işlenmedi dizide, ne olduğunu da bilmiyoruz. Ama bu bölümler artık onların birbirlerine ait maddesel şeylere de sahip oldukları bölümler... peş peşe geliyor. 16 altın, 17 resim, 18‘de de Demir’in evinde giydiği kazak Asi’de kalacak... Evet, bir çeşit hayatları sokuluyor adeta birbirine... artıyor paylaştıkları şeyler her yeni günle. Birbirlerine geçirdikleri her madde ile kendilerinden de bir şeyi geçiriyorlar. Aidiyet duygusu böyle böyle yerleşiyor Asi-Demir’e... e.min / 3 Ocak 2010 |