usayken
 
 
Aslan'ın Yusuf ağanın çocuğu olmasını tercih ederdim. Böylesi Asi ve Demir için çok daha zor. Şimdi Asi de yara aldı. Çok güvendiği, hata yapmaz dediği babasının geçmişteki en büyük günahını öğrendi. Evet, İhsan için bazı hafifletici sebepler var ama yine de Asi için çok zor olacak. Evet, Demir'e daha fazla hak verecek ama bu hak veriş Asi'nin de Demir'e karşı duvarlarını yükseltecek. Demir git gide sevdiği kadının çöküşünü görecek. O noktada Demir'in Asi'ye elini uzatacağından eminim. İşte o durumda Asi bu uzatılan eli kabul edecek mi? Bilmiyorum.
Bu bölüm Asi süperdi. İşte dedim seven bir kadın. Sevdiğinin ruhunu dokunmuş ona güvenen. Asi Demir'in uzaklığına inanmadı. O bir anda yaşadıklarına güvendi. Sorguladı ve gerçeği öğrendi.
Demir en çok Asi'nin ona eskisi gibi tepki vermesinden hoşlandı. Zaten bunu ofiste otururken gözlerinin içine bakarak ifade etti.
Atı öldüğünde Asi suskun ve yıkılmıştı. En çok Demir'i bu korkutmuştu. Asi tepkisizdi. O zamanda Asi çemkirmeye başladığında dünyalar onun olmuştu. "Kartal kanatlarını taktımı? " demişti.
Asi 'nin tepkisi Demir için önemliydi. Onu sinirlendirmeye çalıştı Asi de tepki verdi.
tarcin / 23 Şubat 2008
denizbasak / 16.06.2009
 
 
Bölüm boyunca babasının davranışlarını anlamaya çalışan ve sonunda bununla Demir’in hareketleri arasında bağıntıyı kurmayı başaran akıllı kadın… sen bir harikasın. Seni yürekten alkışlıyorum. Bu bölüm o kadar büyüdün ki yüreğimin içine sığdıramadım seni.
Sevdiği adamın derdini bakışlarını anlayan sevdiği adamın içinde fırtınalar koptuğunu anlayan kadın sonunda dayanamadı ve gitti Demir’e ve sordu bana soğuk davranmanın sebebi yine geçmiş mi?
MİHRİMAH / 23 Şubat 2008
 
Süheyla Defneyi aşağılıyordu ama bu kadar önemli bir konuda cahil olan Ökkeş’i Aslan’a gerçekleri söylemeye zorlaması onunda ne kadar zeki olduğunun göstergesiydi. Ne bekliyor Aslan Ökkeş’ten öğrendiği gibi annecim diye kollarına mı atlayacaktı.
GULBEYAZ76 / 23 Şubat 2008
 
Ferforje... Demir
Asi dürüst ve doğru bir soru ile… tek hamlede… bükülmeyen, eğilmeyen Demir'i ferforjeye çevirdi... ''neden yalnızca gerçeği anlatmıyorsun? Böylesi çok daha kolay'' Gizli köşemde bana sardırdığın safsatayı boş ver… ben senin gözlerindeki gerçeğin bu anlattıkların olmadığını gördüm...
Hani şu tartışılan görünenin arkasındaki gerçekleri keşfedebilme yetisi... Asi de bu var ama şanslı ki İhsan'ın geçirdiği metamorfoza da şahit oldu. Zeki kız… ilişkiler arasındaki bağlantıyı doğru kurdu ve doğru kişiye can alıcı soruyu soruverdi. Korkmadan, çekinmeden, bir kez daha reddedilmekten yüksünmeden. Çünkü bu işin ucunda Asi için kurtarılması gereken iki aşk var. Biri daha taptaze… Demir'e yönelik. Diğeri ise bir kız evladın babasına duyduğu en derininden olan hayranlık ve aşk...
Asi'nin yüreği çok daha fazla sevgiyi barındıracak kadar geniş ama Demir de doğru yolda ilerliyor. Teyzesinin hikayesini anlatırken gözlerindeki yaşlar onun da işlenmeye ne kadar müsait olduğunu gösterdi...
Bu yüzden benim için Demir artık demir değildir,,. ferforjedir...
meline / 23 Şubat 2008
I*EfSaNe*I / 14.08.2009
 
   
İhsan evli barklı olduğu için Süheyla İhsan’ı korumak adına, adının bebek olayına karıştırmadan, bu sırrı kendisine saklayarak, oğlunu bulmayı düşündü. Çünkü İhsan’la aralarında hala bir sevgi bağı var. Hem bir teyzenin yeğeni ile bu konuları konuşması çok zor, hem olayın dallanıp budaklanması, dedikoduların çıkması riski olduğu için saklamaya çalışmıştır...
Zaten Süheyla yaşındaki bir kadının böyle davranması gerekir ..
söğüt / 23 Şubat 2008
 
Süheyla köprünün üstünde neler düşündü... öyle bir bakış var ki yüzünde... sanki sudan yanıt bekliyor. Su "gel" dese gidecek... İlk defa, çaresizlik içinde baktığını gördüm. Sonra sanki bir kararlılık geldi yüzüne... işte o zaman, suya bakışı değişti gibi... Eskiler derler ya, "derdini suya anlat" diye... belki de öyle yapmak, içinde, öz oğluna karşı o güne kadar beslediği kinini temizlemek istedi.
qsawe / 23 Şubat 2008
usayken
 
 
Vee Asi o ise acı hayal kırıklığı ve mahcubiyetle baş başa kalacak.
Acı çekecek çünkü Demir’le arasında asla bir şey olamayacağını düşünecek.
Hayal kırıklığını ise babasına duyduğu güvenin yerle bir olması ile yaşayacak. Her fırsatta hayatta babasının dürüstlüğünü kendisine örnek aldığını vurgulayan Asi gencecik bir kızı yarı yolda bırakan babasına karşı neler hissedecek onu kestirmek zor.
Demir'e karşı ise kendisini ilk kez suçlu hissedecek. Annesinin intiharı ile ilgili dedesini suçlamıştı babası onun gözünde sadece kuklaydı ama şimdi öyle değil babası belki de aralarında ki en çok suça sahip kişi. Bence gençliğin bununla bir ilgisi yok.
alperim / 23 Şubat 2008
 
İhsan'ın Süheyla'nın çocuğunun babası çıkması sizleri olduğu gibi beni de hayrete düşürdü. Çünkü bu zamana kadar Yusuf Ağa'nın baba olduğuna, kendimizi o kadar kaptırdık ki bu gerçekle biz bile yüzleşemedik. Kaldı ki İhsan yüzleşsin... Bu zamana kadar göremediği gerçeklerin bir oğul olarak karşısında durması ve bu oğulun yıllar boyu kendine bu kadar yakınken aslında bu kadar uzak olması, belki de İhsan'ın aldığı en büyük darbe oldu... Sevdiğimin beni sırtımdan vurduğunu düşünmeseydim, bana hediyelerin en güzelini verdiğini bilseydim, ona kol kanat gerebilseydim hayatım nasıl olurdu sorusuna cevap arıyor şuan İhsan... Bu soruya verilecek cevabın geç olduğunu ve hayat notunu etkilemeyeceğini bile bile...
Kara İnci / 23 Şubat 2008
kmnç2 / 01.03.2008
 
 
Bu dizi beni aptala çevirdi. Hani ben sanmıştım ki İhsan Bey’le Süheyla arasında son derece platonik bir ilişki var. Hatta sanki tek taraflı sadece Süheyla'nın aşık olduğu İhsan Bey’in de dostça sevdiği. Hatta biri tarafından tecavüze uğradığı hatta bu kişinin kötülüğü ile nam salmış İhsan'ın babası olduğu. Şimdi merak ediyorum: Beraber olduğu kadının akıbetini, onur abidesi İhsan Bey’in neden hiç sorgulamadığını merak etmediğini. Bunun vicdan muhasebesini neden o zamanlar yapmayıp (babasıyla ilişkisi olmuş olduğuna inanmış bile olsa) şimdi yaptığını.... Anlatıldığı kadar dürüst ve onurlu biri olmadığını...
siyah-beyaz / 23 Şubat 2008
nehir17 / 19.07.2009
 
 
Gerçekleri öğrenen Asi'nin, gerçeklerin soğukluğundan çok, bu gerçekler karşında aşık olduğu adamın tavrına bozulacağını düşünüyorum. Yani olması gereken bu... Aslında ortada öyle büyük bir imkansızlık göremiyorum ben. Asi'nin babasının oğlu yani Asi'nin abisi, Demir'in teyzesinin oğlu... Ortada kan bağı yok. Evlenmeye engel hukuki bir sorun yok. Süheyla, zaten İhsan'ın tüm olanları onlarla birlikte öğrendiğine inandı. Süheyla mutluluk sarhoşu... İhsan acı çekiyor ama kendi pasifliğinden, iletişimsizliğinden. Bu durumda Asi'nin babasına destek olmak için onun yanında yer alıp, taraf olma durumu yok. Olmamalı. Kalıyor sadece Demir'in İhsan Bey olan kızgınlığı. İyi de Süheyla İhsan'ı affetmişken, Demir'in hala kızgın olmasının bir anlamını göremiyorum ben... Neriman'ın kırılan gururu desek. Evlilik dışı gebelikler onunda hayat tecrübesinde olan, olmaması gereken ama bazen de, öylesine gelişen olayların neticesiyse, fazlaca didiklenemeyecek bir durumken, ortada öyle anlamlı bir imkansızlık yok. Ben tüm geçmişte yaşananları ikisi arasında sorun yaratacak ciddiyette görmezken, Asi'nin Demir'in duruşuyla ilgili yaşayacağı sıkıntıyı oldukça anlamlı buluyorum.
Gerçi sevgili Meline'nin yazdığı ferforje Demir tanımlaması uyarınca Demir'in ferforje olacağından bu ilişkiden oldukça umutluyum...
Asi ve Demir cephesinde birbirilerini yeniden tanıma süreci olacağını düşünüyorum. Şu ana kadar izlediğimiz ilk görüşte aşk'ın yerini daha bilinçli bir aşk alacak... Demir; doğal, güzel, hazır cevap ve güzel inatlaşan bir Asi'den çok. Zeki, çalışkan, vefalı, dürüst, net, açık görüşlü, sevgi dolu olan Asi'nin de farkına varacak. Daha büyük bir aşkla bağlanacak..
Neriman kısa süreli olarak Madam’ın da yokluğundan faydalanıp, baba evine dönse de Gonca'nın aşk maceraları ve babasının Madamına duyduğu özlem, nişanlı kız annnesi olarak eşinin ondan önceki geçmişinde yaşadığı ve son aylara kadar asla aralarında sorun teşkil etmeyen bir ilişkiyi fazlaca önemsemeyeceği için konağa dönecektir. Üstelik İhsan'a kendisinin vermediği erkek çocuğu vermiş olan Süheyla'ya meydanı bırakmak, Neriman gibi bir kadın için söz konu bile değildir.
Olur da, Defne'nin babası İhsan değilse İhsan’ın da Demir gibi, ne düşündüğü, ne hissettiği ne de seviştiğinin farkında olmadığını düşüneceğimden bu kadarı da olmaz herhalde diyorum... Umarım yanılmam.
duar / 25 Şubat 2008
usayken
 
   
Süheyla'nın bölüm sonunda Ökkeş'le konuşurken ki tavrı bence de çok çirkindi.. "Bu işi bir an önce hallet" ne demek, karpuz almaktan mı bahsediyor bu bir iş değil ki hemen halledilsin. İnanılmaz hassas bir konu.
""Ben nasıl dayandıysam Fatma da dayanacaktır" da bence çok bencilce bir cümleydi. Süheyla'nın çektiklerini küçümsemek gibi bir amacım asla yok, kadın kendi elinde olmayan sebeplerden dolayı oğlunu öldü bilmiş yıllarca. Ama bunda Fatma'nın suçu ne? Sen acı çektin diye Fatma'nın da çekmesi şart mı? Senin acılarının sebebi Fatma değil ki ben dayandıysam o da dayanacaktır diyorsun. Ayrıca bu karşılaştırma yapılacak, "ben dayandım o da dayanır" denecek bir konu da değil. Sen oğlunu öldü biliyordun, Fatma ise o çocuğun 25 yıldır kendi oğlu olduğunu sanıyor en ufak bir kuşkusu bile yokken şimdi sen bu iş bi an önce hallolsun dedin diye kadına ve de Aslan'a pat diye "siz ana-oğul değilsiniz" nasıl denir? Dendiğinde ne olduğunu da gördük işte, Aslan kendini yaktı. Ben en azından bir kuru teşekkür beklemiştim Ökkeş'e, "Sağ ol oğlumu ağandan aldığın emirlere uyup öldürmemişsin, bakmışsın büyütmüşsün sevmişsin" diye.
Ökkeş de yine ikili oynadı ha… "Senin annen Fatma değil, Süheyla" diyor ama "Baban ben değilim" demiyor... Bari "senin annen baban biz değiliz" deseydi, daha fazla cümle kurma zahmetinden kurtulsaydı. Şimdi Aslan hala babasının Ökkeş olduğunu düşünecek mi acaba ?
oyuncak bulut / 25 Şubat 2008
funda
 
 
Demir tek taraflı olarak edindiği bir bilgiyle hayata verdiği yönü değiştirmeye çalıştı. Demir iyiniyetli olabilir ama bazen iyi niyet yeterli olmuyor...
Demir sevdiği ve zarar görmesini istemediği kadına yalan söyleyerek onu zaten üzdü. Bu üzüntü diğerinden daha mı az yaraladı Asi'yi ya da daha az yaralayacağına dair bir tüyo mu aldı?
Ben Demir'in bu manevrasını başından beri bencilce buldum. Asi'nin karşına çıkıp tüm olanlar bundan ibaret bu aşk için ben savaşmaya kararlıyım sen de yanımda mısın? diyemedi... Yenilerek bu yenilgiden sevdiğine zarar gelememesini sağlamak için yaptığı o basit oyun Asi'den döndü...
Eski Türk Filmlerinde de olur. Esas kız ölümcül bir hastalığı olduğunu öğrenir, sevdiği adam onun ölümüyle üzülmesin diye onu terk eder. Hiç düşünmez sevdiğini asıl üzecek şeyin ne olduğunu. Karşısındakinin iradesini hor görür. Ona seçme şansı vermez. Esas oğlanın, 3 günlük ömrü kalan sevdiğine hayatının en güzel 3 gününü yaşatma fırsatını elinden alır. Ne için, onu üzmemek için...
Sevdiklerine güvenip, neye üzülüp neye üzülmeyecekleri konusunda sevdiklerine şans tanıyan ilişkiler izlesek de daha hoş olmaz mı?
duar / 25 Şubat 2008
denizbasak / 16.06.2009
 
 
Süheyla’ya İhsan’dan başka kimse dokunmamış, böyle bir kadın yani bize gösterilen güçlü bir Süheyla İhsan’ın verdiği parayı alır mı acaba? Çünkü Emine’nin kardeşinin eline para sıkıştırdık dediler. İlk zamanlarda Süheyla ve İhsan arasında böyle bir ilişki beklemezken sonra neler çıktı ortaya! Bu tamamen senaristlerin karar verememesinden kaynaklanıyor.
Süheyla’dan sonra İhsan’ın hayatına Neriman girmiş ve İhsan Neriman’ı etkilemek için çabalamış (anlatılanlara göre ) köşe başlarında Neriman’ı beklemiş vs. Süheyla’yı bu kadar seven bir adamın hemen onu unutup yeni bir ilişkiye başlaması da tuhaf görünüyor. Dizide kötü kurulmuş bir zamanlama var… Ya da İhsan Bey amcanın gönlü çok geniş
sinem* / 25 Şubat 2008
funda
 
   
İhsan ve Süheyla’nın köprüdeki konuşmaları…
Ben bu konuşmanın yapılmaması konusunda ikisinin de ortak hatalı olduğu görüşündeyim. Tamam, kabul, İhsan’ın ki biraz daha fazla olabilir ama Süheyla da kendini anlatmaktan sorumludur. İletişim dediğimiz şey, bizim ne anlattığımız değil, karşımızdakinin ne anladığıdır. Yalnızca budur hatta... Kendimizi anlatabildiğimiz kadarız, maalesef... Anlatamıyorsak da sonuçlarına katlanmak durumunda kalırız, maalesef... İhsan, sormamıştır, konuşmamıştır, sorgulamamıştır, babasına inanmıştır vs... çok fazla hatası var ama Süheyla da hamile olduğunu söylememiş, neden İhsan’ın uzaklaştığını sorgulamamıştır. Her ikisi de suçlu bence... Ama hep diyorum ya, ikisi de çok gençmiş, ikisi de hayatta acemiymiş... İnsanın olduğu yerde, hata da eksik olmuyor maalesef... Onlarınki çok acı tabi, ama gerçek bu, yapacak bir şey yok...
ZEMFIRA / 25 Şubat 2008
usayken
 
 
Köprü sahnesi mesela... 25 senedir konuşulmayanlar konuşuldu. Hayatın nasıl da aslında 5 dakika bile sürmeyecek bir konuşmaya bağlı olabileceğini gösterdiler Süheyla ve İhsan bizlere. İhsan’ın doğru sandığı gerçeği “Bunu nasıl yaptın? Babamın yatağına nasıl girdin?” diyerek haykırışı, Süheyla’nın attığı haklı tokat, o tokadın İhsan’ın sadece yüzüne değil aynı zamanda hayatına da inmesi, Süheyla’nın “O gece ahırda ben senin çocuğunu doğurdum” derken yaptığı vurgu, bakışları, ses tonu... Ama özellikle İhsan ve Süheyla’nın köprüde ayrılışları... Süheyla arkasını dönüp giderken İhsan’ın sanki tekrar o genç İhsan oluşu... “Ben bunları bilmiyordum. Ben hiçbir şey bilmiyordum. Süheyla dinle... Ama babam! Ben hiç bir şey bilmiyordum. Ben sevdiğim bir kıza bunu nasıl yaparım? Bilseydim seni bırakır mıydım?” sözleri... Pişmanlık, acı... Büyük bir yalana inanmış olduğunu öğrenmenin getirdiği duyguların hepsi bu sözlere sinmişti. Süheyla’nın arkasını dönüp giderken “Neden gitmeme izin verdin? Neden bu şehirden kovulmamıza izin verdin?” deyişi... Süheyla’nın da bunları söylerken o 17 yaşındaki kız oluşu. Sevgili Duar da belirtmiş bu sahnede Süheyla ve İhsan’ın o yaşlarına geri döndüklerini ve bunu çok güzel yansıttıklarını... Ben de aynı şeyleri düşündüm bu sahneyle ilgili. 25 yıl kadar gecikmiş bir konuşmayı, hesaplaşmayı öyle güzel yansıttılar ki mantık hatalarını unutup sadece o sahnenin keyfini çıkardım.
Asi ve Demir cephesine gelirsek... Asi’yine anlamaya çalıştı, sorguladı. İşin içinde babası da olunca hem Demir’i hem babasını anlamaya çalıştı ve cevabı doğru yerde aradı. Böylece Asi en çok takdir ettiğim karakter oldu bu bölümde. Demir’in aslında teyzesinin ve İhsan’ın hikayesinden alması gereken çok ders var. Hayatlarından sadece 5 dakikayı birbirlerine ayırıp konuşsalardı, ikisinin de hayatı çok başka olacaktı. Ama sessiz kalmaları, konuşmamaları, yüzleşmemeleri tüm hayatlarını değiştirmiş, aşklarını altüst etmiş. Demir de maalesef konuşmak yerine susmayı tercih eden bir karakter. Sessizlik birşeyi, birisini korumak için kullanılabilir ama çok kullanıldığında artık altında neyi bıraktığını bilmediğin bir örtü olabilir. Bir bakmışsın konuşmamak mutluluğuna mal olmuş. Demir ile ilgili korkum da bu açıkçası. Hadi bu sefer Asi’ye söyleyemezdi, kendi de ne yapacağını bilemedi diyelim. Ben artık Demir’in Asi’ye dediği anlıktı kelimesinde, Asi’den şu son yaşanılanlardan dolayı uzaklaşmasında değilim. Bundan sonra yine bir şey olursa ne olacak? Demir hep susmayı ve konuşmamayı tercih ederse Asi daha ne kadar görünmeyenin ardındakileri aramaya devam edebilir? Çünkü görünenle görünenin ardındaki farklıysa, görünen aslında bir bariyerdir, engeldir demektir. Demir sevdiğinin önüne bu engelleri koymaya devam ederse Asi daha ne kadar onları aşabilir? Engeller sonunda aşılmayacak hale gelirse ne olacak?
Asi'nin Demir ile konuşmaya gittiğinde söylediği söz aslında herşeyin özetiydi. “Neden sadece gerçeği anlatmıyorsun? En kolayı bu.” Konuşabilmek, anlatabilmek, anlayabilmek... İletişim... En doğrusu buydu. Susmak çoğunlukla zarar getirir. Evet, anlatılması zor gerçekler vardır. Pat diye söylenemez, söylenmemesi gerekir ( bkz. Aslan’ın annesinin Süheyla olduğunu öğrenişi ). Ama saklamak ve konuşmamak da çözüm değildir. Asi de anlamak ve anlatmanın önemli olduğunu düşünüyor ve ona göre davranıyor. Asi bariyerlere ihtiyaç duymuyor. Ona göre saklamaktansa açıklamak daha iyi. Bunu davranışlarına da yansıtıyor. Sinirliyse, kızmışsa veya kıskanmışsa başka bir tavır takınmak yerine belli ediyor. Bu bölümde Asi çok soğuk ve uzak davranabilirdi, Demir’e tepki bile vermeyebilirdi, Demir ile konuşmaya çalışmayabilirdi. Ve ben sonuna kadar onu haklı da görürdüm. Fakat Asi, evet, o konuşma için çok kızmıştı ama bir şeylerden de şüpheleniyordu. Kızgınlığını çok güzel belli etti, gerekli mesafeyi ayarladı ama şüphelerini de unutmadı. “Seninle iletişim kurmak imkansız” derken aslında yine Demir’e konuşsa, anlatsa onu dinleyeceğini söyledi. Asi araya mesafe koydu ama hiçbir şeyi anlamayacak kadar uzaklaşmamayı tercih etti. Zaten en sonunda da yine Demir’e gidip açıkça şüphelerini söyledi ve cevap istedi.
Demir için de kolay bir bölüm olmadı. Onun da nur topu gibi bir kuzeni oldu. Aslan'ın kuzeni çıkması Demir'e neler hissettirdi? Bunu daha net bir şekilde bilmek isterdim. Özellikle Aslan, Süheyla Hanım’ın birdenbire ortaya çıkıveren hamilelik resmine bakarken arkadan Demir’in Aslan’ı izleyişi beni etkiledi. Gerçekten neler geçti acaba aklından? Gözlerine yansıyanların kelimelere dökülmüş halini bilmek isterdim.
Ofis sahnesi de sevdiğim sahnelerden oldu. Hem Asi’nin ofisten çıkarken söylediği sözlerden hem de Demir’in bu uzak durma halini çok devam ettiremeyeceğini anlamamdan dolayı. Demir’in beklettiği kişinin Asi olduğunu anlayınca, Asi’nin onu yanlış anlayacağından korkması ve “izah etmek” istemesi güzeldi. Demek ki Demir araya mesafe koymak istiyor ama Asi’nin hiç ulaşamayacağı kadar uzaklaşmasını da istemiyor. En azından kalbi buna engel oluyor. “O kadar uzaklaşmasına izin verme, sonra istesen de yaklaşamazsın” uyarıları beyninde ve kalbinde dolanıyor. Fakat Demirciğim aşk bu. Araf’ta bırakılır mı hiç? Ne dokunacağın kadar yakın ne gidecek kadar uzak... Bir bakarsın sen aradaki mesafeyi kapatırım dersin, en sonunda tekrar yaklaşmak istediğinde sevdiğin orada olmaz. Allah’tan Asi akıllı bir kız. Seni anlamaya çalışıyor. Ama hep bu taktiği uygularsan bakarsın ondan uzağa attığın tek bir adım Asi’yi senden çok daha fazla uzaklaştırır. Bunun için sen bu taktiği artık kullanma. Bu son olsun.
Bölüm sonunda Demir’in Asi’nin sorduğu soruya cevap vermesiyle rahatladım. Neyse ki daha fazla uzamadı bu. Ama Demir Adam’ın da hakkını yemeyelim. Konuşmak isteyince güzel konuşuyor. Olanları anlatış şekli, yani bir hikaye anlatıyormuşçasına anlatışı gerçekten hoştu. ...“Çiftliklerden birinde işçi olarak çalışan bir kız varmış...”... Duyguları hikeyeyi anlatırken gözlerinden sesinden belli oluyordu. Özellikle “17 yaşında bu kız Asi” derken ve sonrasında Demir’in duyguları yoğunlaşarak gözleri ve sesine yansımaya devam etti. Asi’nin bir genç kıza bu insafsızlığı yapabilecek adamı Demir’in ağzından öğrenmek isterken sesindeki tereddüt, aslında kim olduğunu tahmin edip konduramama hali de hoşuma giden bir başka şeydi bu sahnede.
FarAndAway / 25 Şubat 2008