denizbasak / 16.06.2009
 
 
Kenan'ın yaptığı, geçici çözüm. Kalıcı çözüm, Demir'in, getirdiği Bülent. O nedenle, Demir'in yaptığı, paha biçilemez bir iyilik. Helal olsun demez, derse de büyüklüğündendir.
Yanlış anlamalar ve çözümleri.
Ne hoş bir sahne olurdu, bağırış çağırışlar arasında yapılan bir aşık kavgası. Bunlar da bağırana kadar ben deliririm. Yavaş yavaş konuşan, yavaş yavaş kavga eden iki kişi. Şöyle duvarlar falan inlemeli sesten. Camlar zangırdamalı. Of offff.
Bu yanlış anlamalar, en iyi ihtimal bölüm sonunda çözülür. Çok umutlu değilim gerçi. Sadece beklentim bu. Ama bu hafta olmazsa, haftaya keyifli sahnelerle çözülecektir.
Fragmanda, Halep sahnelerinin olmaması, çekimlerin o kısmının yetişmemesinden sanırım. Çünkü özette oldukça geniş yer verilmiş.
Süheyla, hala tırmalamakta ortalığı. Neriman ile karşılaşmaları, Cemal Ağa’nın yanında ne konuşulacağına göre, iyi de olabilirdi kötü de. Neriman, kocası ile arasında geçmişte olanları belki öğrenir. (zaten cazip bir erkek olduğunu biliyor gençliklerinde) Süheyla ile ilgili tavır alabilir. Ya da, eşini aramasının nedeninin, kayıp oğlu olduğunu anlar daha müsamahalı olabilir. (ikinci kısım çok mantıklı değil ama o da Neriman yani. Ne yapsa yeridir)
qsawe / 23 Ocak 2008
 
Sanırım bir fragman yanıltması daha izleyeceğiz çünkü özette Asi'nin Demir'i arayacağı yazıyordu. Eve gidiyor, kapıyı Leyla açıyor, Asi Demir'i soruyor fakat Demir Suriye'de. Leyla, Demir'in bir iş için il dışına çıktığını söyler ama o arada da laf sokmayı ihmal etmez. Yani Demir'in Asi'yi kapıdan göndereceğini zannetmiyorum. Farklı sahneler birleştirilmiş gibi. Umarım böyledir. Yoksa ben de Demir'e kırılacağım.
Kenan, İhsan'ı kefaletle çıkarsa da İhsan tamamen bu beladan kurtulmuyor. Hala mahkemesi sürüyor olacak. Ama o dönemi İhsan Bey hapiste değil de dışarda geçiriyor. Yani İhsan'ın tamamen kurtulması Bülent'in getirilmesine bağlıydı, onu da Demir yapıyor zaten.
Neslihan17 / 23 Ocak 2008
 
Yaa allah rızası için bunlar hala birbirlerine aşık olduklarını fark etmediler mi yoksa? Etraflarındaki herkesle bu mesafede mi davranıyorlar?
Demir Asi’yi balkonlara çekip beline sarıp 'böyle mi tutuyordu seni' diyor; Demir Asi ye köprü başında 'seni kaybetmek istemiyorum' diyor ve yine Demir en son Asi’ye 'beni bekle ben gelmeden hiçbir şey yapma' diyor.
Tamam, akıcılık şu bu konu falan filan anladık ama dudak dudağa gelip hala bir isabet yapamamaları gibi…
Evet yaa… niye cam çerçeve inmedi, niye kapılar çarpılmadı… artık şöyle şiddetli bir kavga ve ardından barışma sahnesi bekliyoruz…
hemenn
çabukk
acill
şimdii
s.eren / 23 Ocak 2008
 
Demir ya!
“Bekle beni” dedin ama
“Bekle beni, seni seviyorum” dedin mi?
“Bekle beni, Bülent’i bulacağım, tüm sorunları çözeceğim” dedin mi?
“Bekle beni, Kenan tanıdığın gibi biri değil” dedin mi?
“Bekle beni, Kerim’le her şeyi halledeceğiz, zaman ver” dedin mi?
…en önemlisi “Bekle beni, bana güven lütfen” dedin mi?
Tün bunları dememişken, Asi öyle çaresizken, kendinden çok babasını ailesini severken, her şeyi göze alabileceğini bilirken, bir iki tane açıklayıcı söz söylemeden onu bu kadar üzmeni anlamıyorum!
Sen ona tokat attığının ertesi günü Kerim yaralandığında nasıl da yardımcı olmuştu size. Her şeye rağmen ben olsam asla konuşmadım ama o, o kadar asil ki.
Asim üzülme… Demir kaybeder senin gibi güzel yetenekli asil birini, arasında bulsun… bulamaz çünkü senin gibiler çok ender var.
Hele de senin gibi sevebilen. Demir hiç düşünmez misin, Asi’nin babasını ailesini bu kadar seviyorsa ya seni nasıl severdi? Onun tarafından sevilebilmek muhteşem bir şey olurdu, en güzel sevebilendir Asim.
tuba-ece / 23 Ocak 2008
usayken
 
 
Demir için bir sürü şey saymışsın. O dediklerini yapmış olsa, o da Demir olmaz. Demir ketum biri. Bu yaptıkları bile, Demir'in kendini aşması demek. Asi'nin genel çizgilerinin dışına çıkması nasıl hayal kırıklığı yaratırsa, Demir'in her ağzına geleni sayıp dökmesi de en az o kadar hayal kırıklığı yaratır. Biz değil miyiz, bangır bangır karakterleri bozmayın diyen.
Ayrıca, yazdıkların olsa dizi kaç bölüm daha uzatılır. Kısacık bir süre sonra final görürüz. Bırakalım bu yanlış anlamalar belli dozda devam etsin. Bakışsınlar, kaçışsınlar, öpüşsünler, yine kapışsınlar. Ooo tadından yenmez bu halleri. (Eğer, gerçek hayatta, hiç kavga etmediğiniz, hiç atışmadığınız, farklı fikirler savunmadığınız bir ilişkiniz var ise, lütfen bu ilişkiyi sorgulayın. Hayat tozpembe değil. Siyahlar beyazlar ve grilerle dolu. )
qsawe / 23 Ocak 2008
 
Senaristlerin Asi karakterine de, Demir karakterine de hata yaptıracaklarını sanmıyorum… Geçen hafta da, babasını çok sevdiği için Asi’nin Kenan’ın evlilik teklifini kabul edeceği yazılmıştı ama Asi tam tersini yaptı. Evlilik teklifi yaptığı anda Kenan’ı ortada bıraktı ve aşık olduğu adama koştu. Hepimiz “Bu mudur budur” dedik…
Bu haftaki bölümde de bence Asi Demir’ini bekleyecek. Hem de Neriman ve Cemal Ağa’nın tacizine rağmen Kenan’ın teklifini kabul etmeyecek/cevap vermeyecek… ama forumda da bazı arkadaşlarımızın yazdığı üzere Neriman’ın destekleyici sözleriyle Kenan gaza gelip kefalet parasını yatıracak.
Demir, Bülent’i paket yaparak emniyete teslim ettiğine göre, sorunu kökünden çözdüğüne göre Kenan yatırdığı kefalet parasını geriye alabilecek. Kozcuoğluları Kenan’a parasal olarak borçlu değiller yani.
ayşe ıraz / 23 Ocak 2008
 
Asi’nin duyguları önemli değil o babasının beyniyle babasının duyguları ile hareket ediyor. Asi sadece fiziksel anlamda var, düşünce vs. hepsi babasına kalmış, o ne derse o.
Sumiyen / 23 Ocak 2008
 
Dünya güzeli öyle güzel bir saptama yapmışsın ki arada kaynaşın istemedim. Evet, Asi kendi değil daha babasının küçük bir kopyası. Babasının beyniyle düşünüyor ve duygularını da o yönde hareketlendiriyor, bence tabii. Ama ben Demir’e güveniyorum duygusal açılımları manasında. Asi’den daha cesur, ilk o fark etti Asi’ye hislerini ama Asi’nin de hakkını yemeyelim Kenan evlenme teklifi etiği sahnede Kenan’ı hamamböceği gibi çiğneyip deli kadirine gitti. Yok yok bunlar çok şeker… yerim ben onları.
s.eren / 23 Ocak 2008
 
Asi de artık eline bir fener alsın ya da daha orijinal bir şey bulsun, girsin o eve. Demir’in gönlünü almadan da çıkmasın. Demir o kadar peşinden koştu sıra Aside
sinem* / 23 Ocak 2008
 
Ben, genel olarak başrolün karakterini sevmezsem, yan rol ağzıyla kuş tutsa izlemem. O nedenle hem Asi-Demir ikilisini, hem de Tuba-Murat ikilisini (diğer dizilerde de izleyip sevdiğim kişiler oldukları için) severek izliyorum. Bazen Demir'i bazen Asi'yi eleştiriyorum. Asi'deki en büyük kusur, fazla gururlu ve duygusal olması. (ben gurursuz ve duygusuz değilim ama daha az kullanırım bu özellikleri gerçek hayatta). Öyle olduğu için suçlamıyorum. Yorumlarımı bu özelliklerini öne çıkartarak yapıyorum. Hareketlerine mantıklı diyemiyorum. (ben mantılıyımdır ama bu duygularımla karar vermem anlamına gelmiyor).
Gelişim böyle bir şey. Doğruyu nasıl yakalayacağını bilmek. Bunun için çaba harcamak. Dizide bize verilen de bu. Duygularla, gururla inatla verilen kararlar, her geçen gün daha çok batağa sapladı aileyi. Hala bunu doğru bulmak, yine mantıksız. Ama ben o durumda olsam ne yapardım diye düşünmediğim hiç bir sahne yok.
Empati yapıldıkça, kişileri suçlamak haklarında karar vermek güçleşir. Ailesi için çok şey yapmış biri olarak, o hallerini anlıyorum. Devamında yaşadıklarımı bildiğim için de mantıklı olsa diyorum.
Hemen hemen her ciddi yazım bu yönde oldu. Hiç Asi'yi yerden yere vurmaya çabalamadım. Ne de Demir'i ulaşılmaz yapmadım. Demir'de ketum ve kapalı halleri ile daha çok debelenecek. Düşünen ama konuşmayan yapısı, karşısındakinin kendisini koşulsuz şartsız kabullenmesini beklemesi başına daha çok çorap örecek. Ketum dedim ya. Konuşsa hallolacak işler. Ama onun da yapısı ve eksisi bu.
Demir’in artısı, her ne kadar kin ve nefretle saldırsa da, kişilerin yapılarını, Kozcuoğlularından önce algılaması. İhsan'ın karakterini çok daha önce çözdü. Asi'ye olan duyguları işin diğer tarafı. Asil, ailenin kötü insanlar olmadığını anladığı için, yaptığından da utandığı için, doğru yolu bulmanın çabasında. (Dizide Demir borçtan dolayı fazlaca suçlu gösteriliyor. Buna katılmıyorum. Suçu gösterildiği kadar çok asla olamaz)
Asi'nin artısı, ne kadar gururluda olsa, Demir'e bulduğu her fırsatta bağırsa da (çemkirse de seviyorum bu kelimeyi), güveneceğini biliyor. İnanmak istiyor. Demir'in değişmeye başladığını anlıyor (ama gururundan burnunu kırmıyor.)
Her ikisi de, duygularını önce kendilerine itiraf etseler, aralarındaki genel sorun yok olsa, aşık kavgaları nasılsa çözülür. Ama bu kabullenme ne zaman olacak, ne zaman itiraf gelecek. Oooo daha çok var.
qsawe / 23 Ocak 2008
[duygu] / 21.01.2008
 
   
Asi'nin Kenan'a evet dediğini düşünmüyorum açıkçası. Her ne kadar babasının düştüğü bu zor durum onun elini kolunu bağlasa da, Demir'e olan hisleri ve içinde yaşattığı doğruları bu bağların çözülmesine neden olacaktır. Kenan’ın parayı ödemesini Asi'nin evetinden çok yapacağı böyle bir hamlenin, kesin sonuca gitmek olarak görmesine bağlayabiliriz. Yani bir nevi şah ve mat. Ama işler umduğu gibi gitmeyecek sanırım. Çünkü fragmanda Kenan'ın yüz ifadesi evlenme teklifi kabul edilmiş insan profiline pek uymuyor. Ama Demir'in bu kırgınlığı şunu gösteriyor ki ortada büyük bir yanlış anlama var ve Leyla'nın da bu yanlış anlamaları körükleyeceği düşüncesindeyim.
Olaya bambaşka bir pencereden bakarsak eğer şöyle bir senaryoda gelişebilir. Bir an için Asi'nin teklifi kabul ettiğini düşünürsek eğer, bu yükümlülükten kurtuluşunu Demir'in Bülent'i son anda mahkemeye getirmesine bağlayabiliriz. Demir'in kırgınlığını ise kendisinin, pes etmeden verdiği onca çabaya rağmen Asi'nin kolay yolu seçmesi ve tabi ki ona güvenmemesi olabilir.
Kara İnci / 23 Ocak 2008
 
Şimdi bu özet müsveddesinde ne diyordu? Asi Demir'i arar bulamaz, köşeye sıkışmıştır falan filan diyordu değil mi?
Hımmmmm…
Demek ki, en başta bir olumsuz yanıt vermesi lazım bu durumda.
Sonra Kenan ısrarlarını, Cemal Ağa ve tarla sınırları ile, Neriman Hanım cephesinde ise, her renk rahibe işi örtü vaadi ile devam ettirmiş olmalı.
Her iki paragöz "Sen merak etme, biz onu ikna ederiz" demiştir. Nasıl edeceklerse o keçiyi.
Üç koldan sıkıştırılan Asi, Demir'i arar bulamaz. Karamsarlaşır. Acabaları başlarken, Kenan kefaleti yatırır. Asi, ne evet, ne de hayır demeden işler çözülür. Ama diğer taraftan hepten karışır. Bunu bilmeyen Asi, Leyla bacısının kapı aralığındaki fiskoslarına maruz kalır.
Demir, ise dört duvarına sıkışmış, " Nasıl beklemezsin. Senin için o kadar yol gittim geldim. Tüm yaptıklarım yetmedi, dünya benzin harcadım" der ve üzülür.
Bu kadar üzüntü cilde zarar olduğu için ise, bölüm sonu tatlı bağlanmalı. Asıl işte burada hayal kırıklığı yaşayacağım sanırım. Diğer hiç bir sahne sonu kadar etkilemeyecek belki de beni. Ya küs ayrılırlarsa bu hafta. Yok ya. Yazık zaten hep mutsuzlar. Bari barışsınlar.
qsawe / 23 Ocak 2008
 
Asi’yi düşündüm de bir an…
Aileniz her şeyini kaybetmiş. Dibe vurmuşsunuz. Babanız hapiste. Tanıdığınız hiç kimse yanınızda yok. Dedeniz bile yardım etmiyor. Kardeşleriniz ancak kendilerine yetebiliyor. Anneniz! Onun için hiç bir şey yazamayacağım (sesi hala kulaklarımı tırmalıyor çünkü). Velhasıl çaresizsiniz. Her şeye rağmen, tüm çaresizliğinize rağmen “Bekle beni Asi, bekle beni” diyen sese/yüreğinize kulak vermişsiniz. Beklemişsiniz.
Aşıksınız. Henüz kendinize itiraf edemeseniz de, çok ama çok aşıksınız. Beklediğiniz halde yanlış anlaşılmışsınız. Aşık olduğunuz adam size kırılmış, yaralanmış. Bir de üstüne üstlük sizinle konuşmuyor.
Tüm gücünüzü topluyorsunuz ve her şeye rağmen o zifiri karanlıkta aşık olduğunuz adamın evine gidiyorsunuz. Karşınıza sevdiğiniz adam değil de, size zafer kazanmış edayla bakan, hafiften hafiften kıskanmaya başladığınız Leyla çıkıyor ve neler söylüyorsa artık sizi sevdiğiniz adamla görüştürmüyor.
Asi’nin merdivenlerden inerken omuzları nasılda düşmüştü gördünüz mü?
ayşe ıraz / 24 Ocak 2008
 
Ne yani… İhsan amcaya işkence mi yapıyorlar, kalsın birkaç gün içerde. Neriman da Asi de sabrediversinler. Neriman nasıl bir anne ki kızını para karşılığı evlendirme planları yapıyor!
aasiii / 24 Ocak 2008
 
İhsan’ın suçsuzluğu ispat edilmeden dışarıda işi ne? Herkesin birbirini tanıdığı o yerde bu aile nasıl başı dik gezecek. Hele de gururlu İhsan!
Kenan kefaleti yatırınca, bir de Asi babası için kendini harcayanınca Neriman’la İhsan’ın başı göğe mi erecek? Sanki hemen her şey düzelecek!
pelikan / 24 Ocak 2008
DEMOC
 
 
Özgür olmak suçsuz olmak demek değil. Hepsi sabretmeli.
aasiii / 24 Ocak 2008
 
Bu mu yani bize reva görülen… fragmanda sadece bir Asi Demir sahnesi var. Karakolda. Orda da küstüm al bebeklerini ver bilyelerini durumumu var.
eleren / 24 Ocak 2008
 
Yeni bir fragman daha çıktı.
Başını kaçırdım. Ama sonu süperdi.
İhsan ve Asi, Demir'in yanına gidiyor.
Asi de vardı. Demirlerin evin önünde karşılaşıyorlar.
İhsan Demir'i yanına çekip;
İhsan: Seninle konuşabilir miyim?
Demir: Evet
İhsan: Senden bir şey isteyeceğim.
diyor ve bitiyor.
taril_naz / 24 Ocak 2008
 
Hımmm. Forum olarak Sevgili Nivea'ya bir özür borçluyuz galiba. Nivea tüyolarında,
"13. bölümün sonunda İhsan Demir'in yanına gidiyor, "Sana bir şey söylemem lazım" diyor ve bölüm orda bitiyor.
14. bölümün başında da "Senin çiftliğinde çalışmama izin ver" diyor.
demişti. Hatta "Kozcuoğlu Ailesi'nin Demir'in Çiftliği'ne taşınacağını" söylemişti. Yazdığım son cümle nedeniyle de verdiği tüyolara inanılmıştı.
Görünen o ki Demir, satılaşa çıkarılacak Kozcuoğlu Çiftliği'ni de satın alacak. Fragmanda İhsan Bey'in böyle bir cümlesi var çünkü. Daha önce de yazmıştım. Kozcuoğlu Ailesi, bundan böyle artık Demir'e ait olan Kozcuoğlu Çiftliği'nde hem yaşayacaklar, hem de çalışacaklar sanırım.
ayşe ıraz / 24 Ocak 2008
 
Ben hala ihtimal bile vermek istemiyorum. Gururlu İhsan, yok bilmem ne İhsan dedikten sonra gidip düşman kabul ettikleri insanların yanında kalacaklarsa, pes derim hele de gidip bunu İhsan Bey amcam teklif edecekse… vayy haline ki ne vayy! İş istemek neyse de o evde kalmaları tuhaf olur. Cemal Ağa’da kızının o evde kalmasını istemez kızı da kocasının kızlarının o evde kalmasını istemez. Gerçi İhsan Bey amcam kimseye sormadan, danışmadan karar alır uygulatır.
sinem* / 24 Ocak 2008
 
Arkadaşa inanmadık değil, sadece mantıksız bulduk. hala da söylüyorum, Kozcuoğlularının Demirlerin çiftliğine taşınması gibi absürt bir senaryo olamaz. Çok saçma olur. İhsan Bey’in Demir'in çiftliğinde çalışmak istemesi mantıklı ama Demir'in buna ne diyeceğini düşünen yok. Bakalım kabul edecek mi?
Neslihan17 / 24 Ocak 2008
 
Demir'in Çiftliği’ne taşınmayacaklar. Demir tarafından satın alınan Kozcuoğlu Çiftliği'nde yaşayacaklar. Ve de çalışacaklar
ayşe ıraz / 24 Ocak 2008
 
Arkadaşın ilk verdiği tüyo bu şekilde;
"Finalde kaldığımız yerden devam ediyoruz:
İhsan Demir'e senin için çalışırım diyor, Kozcuoğlu ailesi de, Demir'in çiftliğine taşınıyor."
neden aynı çiftliğe taşınmak zorunda kalsınlar ki. Eşyalarını dışarı çıkarıp tekrar mı eve mi sokacaklar. nivea'nın verdiği tüyo direk "Demirlerin çiftliğine taşınıyor" a çıkıyor. Neriman, Süheyla, İhsan, Demir, Asi, Leyla aynı evde hiç böyle bir şey mümkün mü?
Neslihan17 / 24 Ocak 2008
 
Eğer satış olur ve Demir alırsa, kendi çiftliklerinde Demir'in kiracısı durumuna düşerler ki, bu olmayacak bir şey değil. Ama aile Demir'in çiftliğine taşınmalara bana hala çok abartı geliyor. Kiracı olmaları bile hoş değil. Ben olsam, satar giderim.
qsawe / 24 Ocak 2008
 
Demir’in Kozcuoğlu Çiftliği’ni satın almasını anlarım zaten dizinin konusunda da "el değiştiren burjuva sistemini" diyor, bu kesin. Kozcuoğlu ailesi meteliksiz kalıyor ama Kozcuoğlularının Demir’in çiftliğinde yaşamalarını kabul edemem, bu çok saçma olur.
Diğer yandan Cemal Ağa çok sevdiği kızının ve torunlarının bu şekilde yaşamalarına göz mü yumacak yani pes yani ne inat adammış!
Hadi İhsan Cemal Ağa’nın yardımını kabul etmedi diyelim peki Neriman buna nasıl göz yumup sığıntı yaşamayı kabul eder? Bu Neriman’ın doğasına aykırı bir kere.
eleren / 24 Ocak 2008
usayken
 
 
İhsan Bey, Demir'in kötü biri olmadığını anladıktan sonra, en sevgili, değerli, kıymetli, biricik kızını pekte hoşlanmadığı Kenan'a yar etmek yerine, gururunu ayakları altına alıp, Demir'in ayağına, ondan yardım istemeye gidiyordur.
Bir yanda en sevdiği kızının geleceği, diğer yanda gururlu İhsan Bey’in meşhur gururu.
İhsan Bey’in gururu, tabi ki Asi'nin geleceği kadar kıymetli değildir.
Normal olanda budur zaten.
İhsan Bey’in Asi'yi diğer kızlarından çok üstün tutması, ilk bölümlerde beni sadece rahatsız ediyordu, ama artık çok rahatsız ediyor.
Bir baba 4 kızı arasında nasıl bu kadar belirgin bir ayırım yapar, hala anlayamıyorum.
Asi ne kadar "harika" bir insan olursa olsun, bir baba için evlatları eşit olmalıdır.
Birini içten içe, kendisine daha yakın hissetse de, bunu sadece içinde yaşamalıdır.
Bu bölümdeki defne yaprağı sahnesiyle, Defne'nin de aslında İhsan Bey için önemli olduğu imajı verilmeye çalışıldı ama ben hiç etkilenmedim.
Alexia / 24 Ocak 2008
 
İnşallah Asi’nin Demir’in çiftliğinde yeniden çalışması gibi bir durum olmaz. Leyla’nın bakışları, Asi’yi küçümsemeleri hiç çekilmez.
Çoğunluğu rahatsız eden diğer bir konu İhsan Bey’in Asi’ye olan aşırı düşkünlüğü. İlk bölümlerde bu kadar rahatsız etmiyordu beni de ama şimdi gözüme çok batıyor. Asi İhsan’ı ziyarete geliyor, sarılıyorlar, özlüyorlar birbirlerini. Diğer kızlar onun evladı değil sanki. Arada bir Defne’yi hatırlıyor, diğerleri yok sanki. Sadece Asi varsa yoksa onun için.
Sımarık Cadı / 24 Ocak 2008
 
Asi bir yana , dünya bir yana İhsan Bey için.
Ve İhsan Bey sağolsun bu durumu fazlasıyla ihsas ettiriyor çevresine. Şahsen ben İhsan Bey'in diğer kızlarından bir tanesi olsaydım bu duruma çok üzülürdüm.
Bir annenin veya babanın birden fazla çocuğu olabilir ve bu çocuklar bir elin parmakları kadar birbirlerinden farklı olabilirler. Hatta bazen gece-gündüz kadar bile farklı olabilirler. Ama bu durum annenin ve babanın kendilerine benzeyen evlatlarını, diğer benzemeyen evlatlarından ayrı değerlendirmesini gerektirmez.
Mesela ben Defne'nin, İhsan Bey’in gömlek cebine koyduğu defne yaprağı olayına bayıldım. Gözlerim dolu, dolu oldu. Kahroldum.
Ama buna karşılık İhsan Bey'in Defne'ye yönelik bir teşekkür mesajını göremedim. Bu duruma daha çok kahroldum.
Asi onu hapishanede ziyarete geldiğinde, Asi ile Defne'ye bir selam, bir teşekkür mesajı yollayabilirdi. Bizler de bu biçimde İhsan Bey'in diğer kızlarını da bir biçimde takdir ettiğini ucundan kıyısından da olsa anlardık.
Ben böyle düşünüyorum.
ipekaziz / 24 Ocak 2008
 
Aslında Defne İhsan Beyi ziyaret edebilirdi bu sahneyi bize gösterebilirlerdi. Asi ve diğer kızlar arasında bir ayrım varda ben bu kadar büyük olduğunu düşünmüyorum (yani) Asi bir yana dünya bir yana olacak şekilde. İhsanla diğerlerinin sahneleri çok az bu yüzden öyle geliyor. Neriman içinde Defne diğerlerinden önde gibi görünüyor ama onun diğer kızlarla da sahneleri olduğu için bu konu göze batmıyor.
sinem* / 24 Ocak 2008
 
Genel olarak dizilerde, esas karakterleri ön plana çıkarmak için yan karakterler biraz geri planda tutulur. Aslında bunda mantıksız bir tarafta göremiyorum. Çünkü dizide ki bütün oyuncular sivri bir karakter yapısı çizerlerse olayların daha çok kimin etrafında döndüğü konusunda sorun yaşanabilir. Aynı zamanda her karakterin kendini gösterebilmesi için senaryonun çok geniş tutulması gerekir ki bunu da izleyicinin tercih edeceğini zannetmiyorum. Çünkü daha şimdiden Asi-Demir sahnelerini özledik nidaları yükselmeye başladı.
İhsan Bey'in Asi'yi diğer çocuklarından ayırması konusuna gelince, bunun altında, Asi'nin babasının üzerindeki yükün altına kendisini sürmesinden dolayı, İhsan Bey'in vicdani rahatsızlık içerisinde olması yatıyor bence. Kızının başkaları gibi hayatını yaşayamadığı, hayatını bu çiftlik için hiçe saydığı, kendi mutluluğunu ailesi için arka plana attığı düşüncesi üstelik bunu hiç bir beklentisi olmadan isteyerek yapması babasının kendisini sorumlu hissetmesine ve bu sorumluluk duygusu da Asi'ye olan sevgisini daha çok ön plana çıkarmasına neden oluyor. Ama ilerleyen bölümlerde bunun altından başka bir olayda çıkabilir. Bekleyip göreceğiz artık.
Kara İnci / 24 Ocak 2008
hoffmania / 01.12.2010
 
 
Fotoğraflardaki bakışlardan, bir yorum yapacak olursak; Büyük ihtimal Demir ile konuşmaya gitmeden önce, dolayısıyla Asi "Neden onların evine gidiyoruz, ben gitmek istemiyorum." demiş olabilir, Demir'le araları bozuk olduğu için. Babası da ondan kızmış olabilir.
tarik_naz / 24 Ocak 2008
 
Bence bu proje tuttuğu için istediğimiz gibi diğer karakterleri de aktifleştirecekler. Onlarla ilgili olaylar olacaktır. Dizilerin tutma durumları biraz riskli olduğu için, bence ilk başta yardımcı karakterler yerine başrol oyuncularına ağırlık veriyorlar.
pas.si.on79 / 24 Ocak 2008
 
İzleyiciyi memnun etmek gerçekten bu dönem çok zorlaştı. İlk bölümlerde başrollere ağırlık verilmesi son derece normal. Dizi de tuttu. İlerleyen bölümlerde muhakkak diğer karakterler üzerinde ağırlık olacaktır. Yoksa onları niye koysunlar diziye.
tarik_naz / 24 Ocak 2008
 
Dizinin devamlılığı açısından yan karakterlerin de güçlü olması gerektiği konusuna ben de katılıyorum. Ama şunu da söylemeliyim ki dizide ki yan karakterler zaten güçlü. Fakat bu güçlerini hikayenin gidişatına göre zaman zaman öne çıkarıyorlar, zaman zaman da geri planda tutarak dizide ki varlıklarını sürdürüyorlar. Örneğin senin silik bir profil çizdiğini düşündüğün Defne'nin dizinin ilk bölümlerinde Kerim ile olan yakınlaşmasıyla ön plana çıkması ama şimdi diğer olaylara nazaran biraz daha geri safhada durması gibi. Hikayenin gelişimi ile bahsettiğin karakterler de bir anda dizide sivrilebilir aslında. Misalen Melek'i, ilerleyen bölümlerde Arslan'ın da dahil olduğu ve dizinin gidişatını etkileyebilecek sahnelerde izleyebiliriz.
Üstelik doğru yerde ve doğru zamanda yeni kanların girmesi de diziye canlılık ve heyecan katabilir. Ama bunların dozuna ve diziye katkılarına iyi karar vermek ve amaç olarak sadece diziyi uzatmak düşüncesini benimsememek kaydıyla.
Kara İnci / 24 Ocak 2008
 
Benim Defne'nin silikliğinden kastım, Defne'nin çok az gösterilmesi değildi ki.
Defne'nin hiçbir işe yaramayan bir insan gibi gösterilmesiydi.
Defne dışarıda çalışmaz, Defne ev işi yapmaz, peki ne yapar bu Defne?
Defne'nin tek fonksiyonu, ev halkını Adana'ya ya da Antakya şehir merkezine taşımaktı.
Defne'nin tarlada çalışmasını istemiyorum ama, bu kadar da işe yaramaz bir karakter gibi gösterilmesine gerek yoktu.
En azından Ceylan'ın derslerine yardım etse Kenan’ın yerine
Alexia / 24 Ocak 2008
 
Aslında bu durumu işe yaramamazlık olarak adlandırmak yerine içe dönüklük olarak adlandırsak olaya doğru yaklaşmış oluruz. Yapı itibariyle Defne kendini gösterebilen bir tip değil. Sıkılgan bir tavrı var. Olayların içinde çok aktif görünmemesinin sebebi de bu bence. Ama yavaş yavaş onu da kendi düşüncelerini daha rahat ifade edebilen hatta çevresindeki olaylara etki edebilen biri olarak izleyebiliyoruz. Kenan'ın Asi'yi evliliğe mecbur etmek için oynadığı oyunu bozmak için Kerim den ve Demir den yardım istemesi de bunun en büyük göstergesi.
Kara inci / 24 Ocak 2008
 
Epey bir kızlar arasında ayrımdan bahsedilmiş…
Çocuklar arasında ayrım yapılmaz dense de, bariz ayrımlar yapılır. Bunu yanlış anlamayın. Birinin canı yansa, muhakkak ki üzülürler ve aynı derece de üzülürler, ama yaşam standartlarında bazı çocuklara bakış açıları farklıdır. Burada, en küçük kardeş, öğrenci olması, üzülmemesi anlamında olayların biraz daha dışında tutuluyor. Çok mantıksız değil bence. Dersleri olumsuz etkilenmesin. Etki en aza indirilsin. Mantıklı.
Staj yapan, Gonca, artık belli sorumlulukları alabilecek durumda, ama ne yazık ki diğer kardeşler kadar ön plana alınamıyor. Daha hayata atılmadığını düşünürsek, yine çok kızamıyorum. Henüz yolun çok başında.
Defne, ağır başlı bir kız. Olaylara daha yeni yeni vâkıf olmaya başladı. Son iki haftadır, yaptıkları, söyledikleri, görev insanı olduğunu, ama naif bir yapısı olduğunu gösterdi. İlk başlardaki, alışveriş meraklısı durumundan çıkartıldı. Hatta 1. bölümdeki, Asi ve babası ile işlere katışma uğraşısı, bunu epeydir yapmak istediği ama yapısının uygun olmadığını gösteriyor.
Asi Dizisi, çocukların doğumlarından başlasaydı, bu karakteri, evin her şeyi ile ilgilenmeye başladığı 7-8 yaşlarından itibaren tanırdık. (belki daha bile erken) Bazı çocukların yapıları bu. Vericiler. Aile her şeyden önemli. Kendi istekleri hep 2. hatta 3. planda kalabilir. Ailesi üzülmesin kırılmasın, bir şeyden mahrum kalmasın diye aç kalsa da ekmeğini başkasına verebilir.
Çok doğal olarak, anne ve babalar bu çocuklar arasında, kendilerine yakın bulduklarını daha çok kayırır gözetir. Ama asla daha az sevdiklerini düşünemem. Sadece sevgilerini o çocuklara daha fazla gösterirler.
Dizide bu duygular, bana göre, çok abartılı yansıtılıyor. Baba-kız ilişkisi, çok çok yüksek dozajda veriliyor. Asil sorun burada bana göre. Diğer çocuklarla olmayan bu tarz sahneler, onları sevmiyormuş gibi bir his uyandırıyor. 1. bölümdeki salıncak sahnesinde, İhsan'ın Asi ve Defne'ye olan tutumu oldukça adilane.
qsawe / 24 Ocak 2008
[duygu] / 25.01.2008
 
 
Arkadaşlar biliyorum konuyu tamamen dağıtacağım ama bunları yazmazsam çatlarım. Şimdi Asi’nin 1.bölümünü tekrar izledim. (artık kaç oldu saymıyorum)
“Oofff off” dedim, “Ne bölümmüş!”
Demir’in o eskide sakladıkları… acılar. Gözünden belli olan hüzünleri, acıları, anne acısı, baba acısı. Nasıl belli oluyordu. Nasıl sert bir karaktermiş. Her o bölümü izlediğimde içim burkuluyor. Karakteri o kadar güzel ki, tam gurur duyulacak bir karakter. Onca öfkeye ve hüzünlere rağmen dürüst ve adam gibi bir karakter oluşturmuş.
asicik / 24 Ocak 2008
 
Geçmişe döndük madem benim aklımda kazınan bazı sahneleri de ben söyleyeyim.
Öncelikle Demir ile Asi’nin şu araba sahneleri. İlk bölümde orda Asi’nin işçi olduğunu söylerken bir sırıtması vardı çok güzeldi. Demir’in onu yolda bırakması çok yanlıştı. Orda Asi’nin yerinde olsam bir yerde arabasını gördüğümde çizerdim valla.
Sonra şu ağılda Demir’in Asi’yi gördüğü sahne orda gözleri olduğundan da kocaman oldu. Ki zaten benim diziye bağlanma sebebim oldu.
Beraber atla yağmur altında konuşmaları. Ne hikmetse her bir araya geldiklerinde yağmur yağıyor. Sırf küresel ısınmaya engel olmak için Demir ile Asi’nin bir araya gelmesi lazım
Tokat ve kırbaç sahnesini hatırlatmak istemiyorum. Ben orda bakakalmıştım. Ve de o muhteşem dans. Neydi öyle yaa Demir’in bakışaları Asi’nin duruşu! Benim gözüm genelde Demir’in yanağındaki o izdeydi. Orda gerçekten çok yakıştıklarını anlamıştım.
Allah aşkına yaa Demir ne zaman Asi’ye aşık oldu? Sanki hep seviyor gibiydi. Yani şu oldu da aşık oldu diyemiyorum. Tabi Demir için “nerden nereye” lafını cuk diye oturduğunu düşünüyorum
TUBASI / 25 Ocak 2008
 
Önce arabAsi’nin önüne Ceylan gibi sekerek atladığında, gözü takıldı. Sonra nehirden çıkarttığında, sardı ince belini. Bir de hayat öpücüğü verdi. Dudakları da takıldı (bu arada bu öpücük 1. Bölümdeydi, hala ikinci yok) sonra araba üstünde, çuval taşırken falan derken. Baktı kafasını nereye çevirse Asi. Eee ne yapsın başka kız görmedi gözü o da aşık oldu. Gerçi hala anlamadı ama…
qsawe / 25 Ocak 2008
 
Bana göre de o ilk olarak Asi’yi sudan kurtardığında keşfetti. Asi de orda etkilendi. Eee sonuçta bir bakıma Demir’in nefesini aldı. İkinci hayatı Demirle başladı bir yerde.
TUBASI / 25 Ocak 2008
 
Eklediği resimlerde iki tane Demir resmi var birinde telefonla konuşuyor diğerinde de kızgın duruyor. Bence orda telefonla haber alıyor ve bu haber de İhsan Bey'in salındığı yönünde. Sonra sinirleniyor, o tam Bülent'i getirecekken; Asi, Kenan'ın teklifini kabul etmiş ve İhsan Bey de bırakılmış oluyor.
Riyankaa / 25 Ocak 2008
 
Antakyalı arkadaşların tüyolarını yazalım hemen (benim tüyolarımdan değil)
14. bölüm ve 15. bölüm Defne ve Kerimin nişanı oluyormuş. Çekimleri dün akşam Harbiye’de (lüks bir restaurant) gerçekleşmiş.
Neslihan17 / 25 Ocak 2008
 
Nişanda Asi’nin ne giyeceğine takmış durumdayım
Şöyle bir kere de bizi ve Demir’i şaşırtsın giyimiyle ne olur
archeologue / 25 Ocak 2008
 
Eğer gene aynı kıyafetleri giyerse… artık sadece gülerim.
cave77 / 25 Ocak 2008
Asi Resmi Sitesi / Bölüm Ardından
 
[d] / 10.04.2008
 
 
Demir Asi’yle gülüşerek arabaya binerken sadece acil kısmı doğru diyor. Evet, Demir'in durumu acil onu bir tek Asi iyileştirebilir... Bir tek Asi yaralarını sarabilir...
Ya bizim Asi yaralarımızı...
CEYHAN / 21 Aralık 2009
 
Biz de birbirimizin yaralarını sarıyoruz…
Ve biz biliyoruz ki, bu kesiğin izi kalacak... Aldırmıyoruz... Hatta sevgiyle, minnetle dokunuyoruz o yara izine... Şanımızdandır bu iz... Soranlara aşk meselesinden deriz... Ne de olsa hepimizde aşk için savaşacak 'delikanlı' havası var... e.miniz buna...
Birbirlerine hışımla gelişleri o kadar etkiledi ki beni son sahnede... Hele de müzikle birleşince... İnanılmaz bir enerji dalgası ile birbirlerine koşturuyorlar... Yine aynılıklar... Yine tıpkılıklar... Karşılıklı yaklaşıp, bir çemberin etrafında döner gibi çizdikleri yarım daire... Vücutlarının salınımları...
usayken 21 Aralık 2009
 
Bölümün son sahnesi ama tüm hikayeyi bir çırpıda özetleyen sahne... ikisi de bir fetih yürüyüşüne çıkmışlar gibi hissettim ben de, sonsuz evreni kucaklayacaklar gibi... ve mecburlar zaten birbirini fethetmeye o 'çemberde', hem de bir ölüm kalım savaşı gibi… var olabilmek ancak ötekiyle...
psikofat / 21 Aralık 2009
 
Gözlerimi kapattığım zaman bu bölümden gözümün önüne gelen ilk sahne sağlık ocağı... Sevdiceğinin yaralarını saran Asi ve ona hayran hayran bakan ve bakışlarını kaçırmadan Asi'yi seyreden Demir. İkisi de çok güzellerdi. Demir ilk defa Asi'ye iltifat ediyor, onun güzel olduğunu söylüyor. Demek ki Demir oğlanın dilinin çözülmesi için küçük te olsa bir bıçak darbesi alması gerekiyormuş.
Asi kızımızda,
"Dilber'de bir kurum, bir eda. Bir de güzelleşti hınzır."
S. F. Abasıyanık.
şairin dediği gibi daha bir güzellik geldi sanki yüzüne.
Zor zamanlarda sevdiklerimizi yanımızda hissetmek... bu çok güzel bir duygu. Defne'nin babasının gömleğinin cebine koyduğu bir dal defne yaprağı... İşte bu biz yanındayız... yalnız değilsin mesajı, sıcaklığı.
Cemal Ağa’nın hinliğinin üstünde olduğu bir bölüm. İhsan için hiçbir şey yapmaması, bu durumun hem kızı hem de torunlarının gözünden kaçmaması… Eh görmemek için kör olmak lazım zaten. Adam yıllardır böyle bir fırsat bekliyormuş şimdide tadını çıkartıyor.
Ya şu sevimsiz Kenan'a ne demeli. Yapmadığı işlerin faturası için teşekkürü alıyor utanmadan. Bir de kefalet için ne yapabilirmiş onu soruyor Asi'ye.
Öde babamın kefaletini al beni diyecek sanki Asi kız ona.
Leylacığımı Demir’le gören Asi kızın kıskançlığı... ''acıyan yerim başka... acıkan yanım başka'' hesabı. Babası için üzülüyor, kurtulması için çareler arıyor ama Demir'i Leylacığımın yanında görünce duygularına gem vuramıyor. Kıskanıyor… ancak seven insan kıskanır sevdiğini Leyladan.
Süheyla, Cemal ağa ve Neriman ihsanın ziyaretçileri... ama hiç birisi memnun ayrılmıyor İhsanın yanından. Akıllarında bir soruyla giriyorlar görüşe bin soruyla çıkıyorlar. En çok da Neriman... olmadık sorular var şimdi aklında.
Demir daha fazla beklemek istemez ve Cemal Ağa’nın konağına gelir. Cemal Ağa’dan öğrendikleri hiç hoşuna gitmez. Kenan Asiyle evlenmek istiyormuş artık o yardım edecekmiş Asi ve babasına...
Bunları bir de Asi’den duymalı ve vazgeçirmeli Asi’yi ama Demir'de başarısız oluyor. Tamam, ben seni seviyorum benim yanım senin yanın demiyor Asi. Babama sormam lazım diyebiliyor yalnızca.
Tabi İhsan Bey’de kabul etmeyecek Demir'in yardım teklifini. Geriye yalnızca başlarına bu belayı açan Bülent’i bulmak kalacak.
Bülent’i aramaya giderken Demir Asi’ye ''bekle beni '' diyecek... bekle ben gelmeden bir şey yapma...
Asi Demir'i bizler her ikisini de bekleyeceğiz sabırla... başka yolu yok.
Buket Damla / 21 Aralık 2009