rozerin / 14.09.2010
"Senin mutsuz olmanı istemiyorum Asi, yalnız olmadığını görmek istersen kalkıp pencereden bakman yeterli"
Diğer cümlelerin çok önemi kalmadı bir anda... Bizi dans sahnesi kadar etkili sahneler bekliyor sanırım... Etkili ses tonu ile birlikte, içine işleyen bakışları gören Asi ne yapar? Ben olsam, çoktan hoşafın yağı kesilmişti ama Asi bu... adı üstünde. Terslemeyeceği kesin... bu kadar güzel bir yaklaşıma da ters yanıt vermesin... boynuna atlamaz ama itmez artık... (İterse, Leyla'nın gelinliğini ben seçicem) "Korkmasın diye kendi ışığımı açık tutardım, rahat uyusun diye ışığımı kapatmazdım, Melek karanlıktan korkardı... yalnız kalmana gönlüm razı olmadı bırak seninle kalayım biraz" Kal da dikkatli ol... öyle sessiz sessiz girince eve, millet korkar hırsız girdi diye... İnatçı keçinin teki Asi... Hem de erkek Fatma denilen cinsten... bu tarz hatunların en hoşlanmayacağı şey, acizlik hissettikleri durumda, karşısındakinin bunu anlaması. Uzatılan yardım elini genelde bu nedenle geri çevirirler. "Ben hallederim-Sana ihtiyacım yok" Demir bunun farkında, öyle bir yaklaşmış ki, kardeşinden örnek vererek, sadece yardımcı olmak istiyor... Tek üzülen tek korkan değilsin, baban yanında yokken onun kadar güvenebileceğin başka biri var... Güvenli liman benim, beni itme... " Sevgi sözcükleri yok ama, buram buram aşk kokuyor bu cümleler. Onu aklından çıkartamadığını, hep yanında olmak istediğini mükemmel iki cümle ile hissettirmiş yine... Bu diziye bu kadar bağlanmamın sebebi, gözlerin, sözlerin önünde olması... Bunlar duyduklarımız... duymadıklarımızdan "Görmesem olmazdı" gibi bir kaç cümle daha çıkar sanırım... qsawe / 10 Ocak 2008
Bir sürü dizi izliyorum bu sezon... hemen hepsi de komedi-romantik komedi... sadece 2 tane dram dizim var... gerçi Asi, aynı zamanda güldüren bir dizi... Hepsinde Yalancı Yarim'i arıyorum... her an oradaki, bakışmalar, laf sokmaları arıyorum... Bu diziye bu kadar bağlanmamın sebebi, gözlerin, sözlerin önünde olması. Yukarıda yorumladığımız cümleler, en az gözler kadar etkili olacak belli... ama, kötü bir ses tonu, ya da anlamsız bir bakış, tüm etkiyi yok eder... Bir başka dizinin bir bölümünde, çok duygusal bir sahnede, o kadar boş bakışlar vardı ki... Sahne bitsin de kurtulayım dedim... ama bu dizide, baksalar saatlerce sıkılmayacakmışım gibi geliyor... qsawe / 10 Ocak 2008 |
usayken - MBC
Benim anlamadığım Demir yalnız kalmana razı olamadım filan diyor ya. Asi evde yalnız mı yalnızsa neden yalnız? Ev halkı nerde? Mesela Asi’nin yanında neden Defne yok?
gülendam83 / 10 Ocak 2008
Acaba hepsi şehirde dedelerinin evindeler mi, yani bence öyle olabilir özette ona işaret bence.
e.L_a / 10 Ocak 2008
Mantıklı bu. Cemal Ağa aileyi alıp evine götürmüştür. Asi de ben evden ayrılmam demiştir. Bu yüzden evde kalmıştır. Bu olası. Ama Asi’nin yanında hiçbirinin kalmaması son derece mantıksız. Sanırım Asi ve Demir arasında bir sahne oluşturabilmek için böyle bir şey düşündüler.
Tamam, da Asi’nin ailesi de çok bencil oluyor bu durumda. Asi’yi yalnız bırakmış oluyorlar. gülendam83 / 10 Ocak 2008
Yalnız değil elbette... tüm ev dolu... annesi kız kardeşleri, çalışanlar kendi odalarında büyük ihtimal...ama ne fayda?
Bu öyle bir yalnızlık ki, etrafında binlerce insan olsa bile, kendini tek başına, terk edilmiş ve çaresiz hissedersin. Sevdiklerinle bile bu korkunu aşamazsın... tek bir el vardır seni o yalnızlıktan kurtaracak... Asi bu elin Demir'in eli olduğunu fark etti sanırım... Demir, zaten Asi'nin gözlerinde gördü, yanında istediği kişinin kendisi olduğunu. Asi, elleriyle itti Demir'i. Yüreğinden itmedi... Demir'de yüreğinde olanla geri geldi... iki yalnız kalp, yalnızlıklarını giderecek. (hemen değil... hemen olmasın...) Onlar, yudum yudum aşk şarabı içerken, bizlerde, boğazımızda kalan buruk tadı yudum yudum hissedelim... qsawe / 10 Ocak 2008
Beni de bu diziye bağlayan en önemli etken bakışların değme aşk repliklerinden daha etkileyici olması idi. Özellikle Demir 'seni seviyorum ' diye haykırıyor nerdeyse o bakışlarıyla.
Ben bir ara Beyaz Gelincik fragmanı uğruna Murat Yıldırım’ın oynadığı Büyük Yalan dizisine bakıyordum ve orada da farkı fark ediliyordu. Hatta kendimce bu çocuk niye başrol değil diye merak etmiştim. Çok iyiydi orada da, hatta fazla iyiydi. Tam dram oyuncusu. Sesi de çok etkileyici. bimkolik / 10 Ocak 2008
Yalnız olmadığını görmek istersen kalkıp pencereden bakman yeterli. Bence o cümleyi telefonda kuruyor. Çünkü tam pencerenin altında duruyor, o halde telefondan Asi'ye diyor ki ben aşağıdayım bak. Asi'de bakınca Demir'i görüyor. life_prenses / 10 Ocak 2008 |
nur(g) / 09.05.2011
Neden hep 2 fragman veriliyor? Salı günü verileni de sesli yapsınlar. Acaba dublaj sonra yapıldığından dolayı ne zaman hazır olursa o zaman mı veriyorlar bölüm resimleri de daha gelmedi.
Cansu* / 10 Ocak 2008
Benim sevindiğim diğer nokta sonunda aileden biri Cemal Ağaya isyan bayrağını çekti. Asi “babam gözaltında sen hiçbir şey yapmıyorsun” dedi.
Çocuğun İhsan’dan mı? İhsan bile olsa bir kadına öyle soru mu sorulur? Kimsin sen? Çok ayıp yani. Yaşını başını almış bir adama hiç yakışmayacak bir soru olmuş... crncrncrn / 10 Ocak 2008
Şımarıklığı ve sonradan görmeliği onu böyle davranmaya itiyor. Çok hazımsız bir adam aslında. Yaşadığı hayat ona sonradan verilmiş. Ve üstünden akıyor bu bana ait değil diye. Madam’ın evini alıp sonra onu kendisine hizmetçi yapmasından belli dangalak ve hazımsız olduğu. Bu bir kadına yapılacak en büyük hakaret.
narima / 11 Ocak 2008
Bu sabah, Avukat bir müşterim geldi ve ufak tefek sorular sorarak bilgi almaya çabaladım. Yanıtlar pek hoş değil. İyi haller, daha önce suç işlememiş olmak gibi durumlar ceza indirimi sağlarmış. Mesela, bir suçun cezası 3-5 yıl arası ise, en az 3 yıl verebilirmiş hakim... Ne 3 yılın altında ne de, 5 yılın üstünde ceza veremezmiş. İyi hali falanı filanı 3 yıla kadar çekmesini sağlarmış. Paraya çevirme ise, 2 yıla kadar olan cezalar için geçerliymiş... yine iyi hal, daha önce suç işlemiş olmak gibi durumları göz önüne alıyorlarmış. 2 yıl 10 gün ceza alsa paraya çevrilmezmiş... Şimdi kötü haber. Kaçakçılığın cezası çokmuş. (kız kaçırmanın değilmiş ama silah uyuşturucu vs.’nin ki çok... bu nasıl medeni kanun- bu nasıl ceza kanunu anlamadım) paraya çevrilemiyor bu durumda. Demek ki, Demir, İhsan'ın suçu sabit görüldüğü için araştırmaya başladı Türkiye senin Suriye benim geziyor. Fragmandaki ses de, suçlu kararı verir gibi konuşuyordu. qsawe / 11 Ocak 2008 |
usayken - MBC
Demir ve Familyasından
Asi(ye) ve Familyasına Bir erkek(Demir) için en korkunç şey hoşlandığı kadının kendisinden hoşlanıp hoşlanmadığını kestirememesidir. Ama bir kadın(Asi(ye)) için bu bir sorun teşkil etmez. Çünkü bu ilgiyi pek çok kadın kolayca sezinler. Kadın(Asi(ye)) istemediği sürece erkek(Demir) familyası kök sökmeye devam edecektir. Yazık şu erkeklere. Birileri şu Asi(ye)yi durdursun diyemiyorum tekstura / 11 Ocak 2008
Hoşlanmak, beğenmek, sevmek ve aşık olmak, hepsi o kadar farklı ki...
Bayanlar, bir bakıştan anlarlar karşısındakinin ilgisini/ilgisizliğini... Erkekler de anlar, göz süzen kadının ilgisini... Hoşlandıklarımıza ve beğendiklerimize çok rahat hislerimizi belli ederiz... Sevdiğimizi söylemekte çok zorlanırız, hem kadınlar hem de erkekler bunu itiraf etmekte beceriksizdir... Bu sevgi, aşık olunan kişiye ise, duygular daha da zor ifade edilir... Korkarsın karşındakinin aynı tepkiyi vermemesinden... "ya yanılıyorsam... ya altında yatan başka bir şeyse.... ya o beni sevmiyorsa! " sorular uzar gider. Sonra, dayanamayacağın noktaya gelir ve itiraf etmek istersin... İşte burada erkekler cesurlaşır... ilk hareket onlardan gelir... kadın erkeği o yola çekene kadar uğraşmıştır ama, naz yapmak için fırsat kollar. Hep acizi oynamak ister, sanırım biraz da erkeğin o zor anlarını izlemekten keyif alır... hem de kadınlar, korkularını aşamamanın verdiği rahatsızlıktan sıyrılmış olur... Sonra mı? Sonra kadında konuşmaya başlar... sevdiğini söyler... sevildiğini duymak ister... sonra yine sevildiğini duymak ister.... kesmez.... yine sevildiğini duymak ister... ta ki adamı sinir edene kadar.... İşte size... aşama aşama erkek-kadın sendromları. qsawe 11 Ocak 2008
Ezberi bozmakta bence faide var. Neden ilk adımı atan ne istediğini söylemekten çekinmeyen kadınların itirafı çirkin olsun?!! Güzel'in zıddı çirkin olduğu için çirkin sıfatını kullanıyorum. Yoksa senin çirkin olduğunu düşündüğünü sanmıyorum. İlişkide farklı cinsiyetlerin farklı davranması mı icab etmekte anlayamadım. Misal: Erkek yapar teklifini kadın kabul eder-ya da etmez. Erkek gelir evine gazetesini okur kadın mutfak temizler. Örnekler çoğaltılabilir. Rolleri bence keskin hatlarla çizmek hata. Diziye dönecek olursak, Asi "Asi" ya; aşkını ilk o itiraf etse… Kabul etmedi mi Demir, tutup kolundan kaçırsa, ben de “vayy anam böylesi de mi var bizim dizilerde” desem. Kih kih olmaz yaa hani olsa! Kız da güç kuvvet var maşallah baksanıza Demir'i nasıl itti… Çocukcağız iki üç metre rahat geriye savruldu. Ağustos Böcüğü – 11 Ocak 2008 |
Defne / 26.10.2011
Bence de ilk itirafın bayan tarafından yapılması çirkin değil ama yine de erkek yapmalı. Çünkü ilk itiraf bayan tarafından geldiği zaman erkeklerde nedense bir övünürlük söz konusu oluyor. Koltukları kabarıyor, tuhaf tuhaf havalara giriyorlar. Hele ki Türk erkekleri genelde böyledir. Ama bayanlar böyle bir itiraf karşısında övündükleri halde karşısındakine yansıtmazlar. Utanırlar, çok hoşlarına gider ama bunu övünerek, kabararak abartmazlar. Bu yüzden gelenek devam etmeli. Hele ki dizide. Asi, Demir'in neden Antakya'ya döndüğünü öğrendi. Demir içindeki kini (her ne kadar teyzesine bağlasa da) Asi'ye anlattı. Asi kendilerine düşman gözüyle bakan birine nasıl aşk itiraf edebilir ki, Demir bu kinden kurtulmalıyım dese de henüz Asi'nin gözünde, Kozcuoğlularının gözünde aklanmadı. Hal böyleyken Asi nasıl itiraf edecek, kendisine bile doğru düzgün itiraf etmedi. Demir durup düşünmeli, ben bu kinden neden vazgeçmek istiyorum, ya da vazgeçtim. İlk önce kendine, sonra Asi'ye itiraf etmeli. Yoksa kuru kuruya öpmesin.
Neslihan17 / 11 Ocak 2008
Neden Demir kendini aklamaya çalışsın ki. Henüz yaptığı bir fenalık yok. Bu zihniyetle gidersek ilk önce Kozcuoğluları Doğan ailesine kendisini affettirmeli. Bu tarafta bir ölmüş anne, kayıp bir bebek, annesiz büyümüş iki masum çocuk, sevdiği erkek tarafından korunmamış bir kadın var.
Geçelim diğer tarafa. Orada ne var… Kazayla ölmüş bir at var. Ben çıkamadım içinden. Çıkan varsa bir el versin bana ben de çıkayım. Ağustos Böcüğü / 11 Ocak 2008
Demir şurada birkaç bölümdür sessiz. Onun dışında Asi'ye babası konusunda imalarda bulunmadı mı? Sen hala babanı örnek al demedi mi? kızı yine çekiştire çekiştire köprüye getirip olanı biteni anlatmadı mı? Biraz daha geriye döneyim. Çiftliği cehenneme çevireceğim demedi mi? Asi, babasının geçmişte yaptığı şeyleri anlatmaya kalktığında Demir doğru düzgün dinlemedi bile. Ama Asi onu dinliyor. Hatta bunları babasına da anlatıyor. "küçük bir çocukken nefret aşılamışlar" dedi. Böyle bir durumda Asi de korkar, Kozcuoğluları da. Her ne kadar kötü bir şey yapmasa da, yapacağı sinyallerini hep verdi. Bu yüzden Asi'nin kendini geri çekmesi çok normal. Haaa Demir'i suçlama konusuna gelirsek, bu konuda Demir'e destek verdiğimi daha önce yazdım. Bu olanların tek sebebi İhsan'dır. Ama geçmişte olanların değil, şu an olanların. Neslihan17 / 11 Ocak 2008 |
funda
Gurur ana tema keçilikten ziyade… koskoca bir ailenin ferdi 300 yıldır toprakları ekip dikmişler keçilik den ziyade gurur diye bakıyorum ben olaya.
unutulmayan / 11 Ocak 2008
Gurur… Hmmm..Bu kelime benim için negatif anlam ifade ettiğinden çok sevdiğim bir kelime değildir. Yanlış mı biliyorum diye TDK ya baktım buyurunuz ne anlama geliyor.
Gurur; 1-Kendini beğenme, büyüklenme, benlik, kibir. 2-Övünme. 3-Kurum, çalım. Ben gurur kelimesi ile ifade edilmek isteneni anlıyorum ama o ifadenin yerine onur kelimesini kullanmayı daha doğru buluyorum. Ağustos Böcüğü / 11 Ocak 2008
Ben de Demir'in kendini aklayacak bir günahı olduğunu zannetmiyorum. Gerçek ve somut kötülük, annesi ve teyzesine Kozcuoğluları tarafından yapılmış ve onun tüm hayatını etkilemiş. Bir annenin gözleri önünde ölmesinden daha acı bir şey yoktur herhalde çocuk için. Ama geçmişin faturasını Asi'nin ödemesi yanlış. Bu kötülüğü tam olarak kim yapmışsa aslında cezasını onun çekmesi lazım. Ne teyzesinin Asi'ye olan düşmanca tavırlarını, ne de Demir'in bu faturayı Asi'ye ödetmesini doğru buluyorum. Ama Demir'in içindeki kini de anlayabiliyorum. Sonuçta o da masummuş ama bedel ödemiş. Küçücük bir çocuğun sulara gömüldükten sonra gözünü açtığında annesinin ölüsüyle karşılaşması ve kardeşiyle birlikte yaşamak zorunda oldukları hayat hiç te kolay olmamıştır. Ne kadar uğraşsa da o izleri silmek kolay değil. İşte burada aşkın gücü ortaya çıkıyor. Tüm nefretleri ve acıları silecek tek güç aşk. Demir yavaş yavaş duygularının farkına varmaya başladı. Kendisinde bir takım değişiklikler olduğunu ama sebebini tam olarak bilmediğini fark etti. Hatta ondaki değişim Süheyla'yı rahatsız edip, ona kinini hatırlatma ihtiyacını hissetti. Geçmişte yaşananlar Süheyla'yı acımasız ve duygusuz yapmış ama Demir'in içindeki vicdan ve şefkat hala yerinde. Süheyla kendini kaybedip Melek'e bile Kozcuoğlularıyla konuştuğu için çok ters davranabiliyor. Ama Demir ne Melek'e bu konu için kızıyor ne de kendisi direkt Asi'ye kötülük peşinde. Onun derdi kendisine ve ailesine bu acıyı yaşatanları cezalandırmak. İtirafa gelince, ben öyle hemen iki tarafında açılması taraftarı değilim. Bu kadar yaşanmış olay varken hissettiklerinin aşk olduğundan tam emin olmaları mümkün değil. Bence bu sevgilerinden emin olmak için biraz daha vakit geçmeli. Hem Demir hem de Asi birbirlerinden nefret etmeleri gerekirken neden edemediklerini önce kendilerine itiraf etmeliler. Demir bir Kozcuoğlu olan Asi'nin saçının teline zarar gelmesini neden istemediğini, Asi de ailesine bu kadar kin güden bir insana neden sırtını çevirip gidemediğini kendine itiraf etmeli. İkisi de birbirlerine olan duygularını zapt etmekte zorlanıp, karşı koyulamaz hale geldiği anda patlamaları bu aşkın büyüsünü daha çok hissetmemi sağlar gibi geliyor. bimkolik / 11 Ocak 2008 |
CAPTAN(Ö)
İntikam yeminleriyle gelip, savaş baltasını gömmüş aşık bir yanda, borç batağında olduğu halde burnu kırılmamış biri diğer yanda. Hem de bu diğer yanda, elini sallasan borca çarpıyorsun...
Demir, sadece ve sadece borcun erken ödenmesine sebep olduğu için kendini suçlayabilir. Ben en baştan beri bu işte en büyük suç İhsan'da, sonrasında da 6 bin küsür lira maaşı beğenmeyen Asi'de diyorum... Kızım kal orada çalış, öde borçları, ne baban dertlensin, ne sen, “Demir nerede ne yapıyor?" de, ne Demir, şirkete gitmek için yol masrafı yapsın... (bakınız: her Asi'nin çiftlikte olacağını bildiği gün, toplantı adresi çiftlik oluyor) qsawe / 11 Ocak 2008
İyi de Demir bu konuda tam olarak suçsuz sayılmaz ki. -İntikam almak için tefeciden senetleri aldı. Amacı Kozcuoğlularının çiftliğine sahip olmaktı. Biliyorsunuz sonra bu senetler karşılığında Asi'yi çalıştırmaya başladı (zoraki). Bunu Kozcuoğlularını küçük düşürmek, onlardan intikam almak için yaptı, mesele para değildi (Sonra aşık oldu Asi'den ayrılmak istemedi o ayrı ) -İhsan ilk senedin taksitini ödemek için tefeciye gittiğinde senedin başkasına devredildiğini öğrendi (Demek ki her şeye rağmen ödeyebilecekti) Sonra Demir senetlerin fiyatını katladı. -Demir iyi niyetli de olsa Asi'nin atını alarak anlaşmayı bozdu. O zamanlar intikamdan da vazgeçmemişti. Asi işi bırakmakta haklıydı Demir'in niyetini bilmiyordu. İhsan kızı için endişelenmekte ve onu bir an önce onları düşman olarak gören Demir ve ailesinin yanından almak istiyordu. Tamam Demir aşık oldu, yaptıklarından pişman oldu, intikamdan vazgeçti ama bu ilk baştaki niyetini ve yaptıklarını değiştirmiyor ki. İhsan baştan beri onun ne niyetle geldiğini biliyor ve kızlarını ondan uzak tutmaya çalışıyordu. İhsan'a da gıcığım aslında. Ne biçim adam bu ya toprak işinde başarısızsa, hukuk diplomasını kullansaydı bildiği işi yapsaydı bari. Boşuna okumamış olurdu! İhsan gurur deyip dursun babasının sözünden hiç çıkmamış, ne sevdiğine sahip çıkabilmiş, ne mesleğine, hiç bir halt olamamış… peh! Bir de şimdi sahip çıkamadığı eski sevgilisine “seni hala unutamadım” diyor gururlu İhsan. Yine de iyi bir baba olarak kızlarını korumaya çalışmasını anlıyorum Bu konuda tek hatası defalarca uyarılmasına rağmen Bülent'e kayıtsız şartsız güvenmesi. gerçek_aşk86 / 11 Ocak 2008 |
vyk968 / 19.12.2011
Taban tabana zıt düşünüyoruz anlaşılan. Senetler tefecide kalsa ve sonuç Kozcuoğluları için daha kötü olsa bile, konu bu değil! Belki iyice iflas ederlerdi. Maldan, tarladan olurlardı ve fakir bir hayata merhaba derlerdi ama İhsan Bey Bülent Bey’le ortak olmazdı, bu işlere bulaşmazdı. İhsan Bülent Bey’e ondan aldığı parayı, Aslan’ın sözlerinden sonra iade etti, ne zaman ki kızı Asi’nin atı Demir’in çiftliğinde öldü ve kızı çok üzüntülü bir halde ona artık o çiftlikte çalışmayacağını açıkladı, İhsan Bey kendi elleriyle gönderdiği parayı yine kendi elleriyle geri aldı ve şimdi bu duruma düştü. Kozcuoğullarının senetlerini tefeciden almak, onlara geçmiş yüzünden ders vermek istemek, kızlarını borçların karşılığında çiftliğinde çalıştırmaya mecbur etmek, kendi yaptığı anlaşmayı bozmak (Asi’nin atını isteyerek) tüm bunlar Demir tarafından o aileyi incitmek, onların gururunu kırmak için yapıldı. Bunu Demir kendisi de itiraf etti. Demir’in senetlerle ilgili tefeciden daha olumlu davranmış olmasına İhsan veya Asi teşekkür mü etmeli? Demir’in niyeti intikam almaktı ama Asi’ye aşık oldu, insafı da bu yüzden. Yoksa bir kazaya ve kızın sözlü bir tepkisine tokatla cevap verdiği zamanı da iyi biliyoruz. Demir’in intikam planlarına Asi’ye duyduğu aşk engel oldu ve bu aşk onun insaflı ve adil olmasını sağladı. Asi’nin şu sıralar Demir’e inanamamasından, onu kendinden uzak tutmak istemesinden daha doğal hiçbir şey olamaz. Demir Asi’ye dokunuyor, ona onu öpecek kadar yaklaşıyor, peki bunu hangi sıfatla yapıyor? Ona onu savdiğini söyledi mi? Burada zayıf olan, duygularına yenik düşen Demir’den çok Asi. Asi “Sen böyle konuşmaya, bana dokunmaya nasıl cüret edersin” diyeceğine, yere kök salıyor ve ancak “Beni bırak lütfen” diyebiliyor ama gözleriyle “bırakma lütfen” diyor. Asi hem babasını hem Demir’i seviyor ve acı çekiyor. Demir hatasının farkında zaten ve bu hatasını da telafi edeceğini umuyorum ama dediğim gibi Asi’nin verdiği ve vereceği tepki çok normal. Tüm Kozcuoğluları değil İhsan Bey’in babası Süheyla ve Demir’in annesine kötülük yaptı. Ne Neriman, ne de kızları. Oysa Süheyla, İhsan’dan intikam almayı düşünmüyor bile, onun canı yanınca kendi canı da yanıyor ama bu konularla ilgisi alakası olmayan Asi’nin ya da Defne’nin canı yanınca hoşuna gidiyor. Demir’in annesi çiftlikten kovuldu ama Asi nehrine atılmadı, kendi atladı ve çocuklarını da beraberinde götürdü. Ne Süheyla’yı ne Demir’in annesini anlayamıyorum. Anlaşılır gibi de değil zaten. Demir’in intikam duygusuyla Kozcuoğlularına yaklaşması yanlıştı bence ve Demir’de bu yanlışın ve suçunun farkında. Demir’i ben de seviyorum ama Asi’ye aşık oldu ve insafa geldi, çok da güzel bakıyor diye de yanlış yapmadı diyemem… demem. fatma-1721 / 11 Ocak 2008 |
rozerin / 14.09.2010
Demir, Antakya’ya geldiğinde, Kozcuoğlu ailesi, zengin, borcu harcı olmayan bir aile miydi? Hayır. Demir, Kozcuoğlu ailesinin batmasının sebebi mi? Hayır. Demir kim? Annesinin acısı, teyzesinin dolduruşuyla yaşamış, kin ve nefret olgularıyla büyütülmüş, eniştesinin imkanlarını kullanıp daha da arttırmış, varlıklı, intikam almak için fırsat kollayan biri... Asi, Demir gelmeden önce kimdi? Borç batağına düşmüş bir ailenin, bunun farkında olan tek ferdi (babayı saymıyorum), veteriner, diploması var ama çiftliklerinde çalışıyor... Çok gururlu, ilk intibası kötüyse değiştirmek zor... haksız mı ( Demir konusunda) hayır... Ama kararlarını çok düşünmeden, ölçüp biçmeden veriyor. İhsan... Tüm kararları hatalı desem yalan olmaz. Eskiden de öyleymiş... bu kadar borç yapacak, konak sattığı halde ödeyemeyecek, bir konak parası daha borcu olacak, borcu ödemek için, tefeciye gidecek kadar hatalı düşünüyor... gurur... gurur... gurur... (ben artık aptallık da diyorum ama çok kaba kaçmasın yine gurur demeye devam edeceğim) Hiç düşünemiyor... hesap-kitap bilmiyor... Ailesine bile içinde bulundukları durumu anlatamamış biri... Kim haklı? % 100 haklı olan yok... sıralanabilir bir haklılık haksızlık var... Düz mantıkla bakılamayacak kadar çapraşık bir hayat. Şimdiki düşüncelerim, yukarıdakilerden biraz daha farklı. Yukarıda duygular yok... sadece kin nefret ve gurur var. Şimdi ise, aşk var... ve aşk her şeyi değiştirebilecek kadar büyük bir duygu. qsawe / 11 Ocak 2008 |
|
funda / 04.11.2009
Aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen hala canlı tutabiliyoruz değil mi sevgimizi? İlk gün ki gibi... Bıkmadan, usanmadan, vazgeçmeden.
Flora / 11 Aralık 2009
Bir şeyler söylemek geldi içimden ama sözcüklerim yetersiz kaldı... bakışlara Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bir şiiri eşlik etti kendiliğinden...
Bir Adın Kalmalı...
bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde aynaların ardında sır yalnızlığın peşinde kuvvet evet nihayet bir adın kalmalı geriye bir de o kahreden gurbet
sen say ki
ben hiç ağlamadım hiç ateşe tutmadım yüreğimi geceleri, koynuma almadım ihaneti ve say ki bütün şiirler gözlerini bütün şarkılar saçlarını söylemedi hele nihavent hele buselik hiç geçmedi fikrimden ve hiç gitmedi bir topak kan gibi adın içimin nehirlerinden evet yangın evet salaş yalvarmanın korkusunda talan evet kaybetmenin o zehirli buğusu evet nisyan evet kahrolmuş sayfaların arasında adın sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı bu sevda biraz nadan biraz da hıçkırık tadı pencere önü menekşelerinde her akşam
dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdam ve ben seni sevdiğim zaman bu şehre yağmurlar yağdı yani ben seni sevdiğim zaman ayrılık kurşun kadar ağır gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın yine de bir adın kalmalı geriye bütün kırılmış şeylerin nihayetinde aynaların ardında sır yalnızlığın peşinde kuvvet evet nihayet bir adın kalmalı geriye bir de o kahreden gurbet beni affet Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç
kim_lik / 6 Aralık 2009
Bu bölüm benim için asidemir aşkının su yüzüne çıkmaya başladığı, ne yapsalar da engel olamadıkları, aşkın sarıp sarmaladığı, yüreklerinin seslerinin duyulduğu sahnelerle dolu bir bölümdü… çook güzeldi.
Demirasiii / 6 Aralık 2009
Çok harika, çok güzel, enlerle dolu bir bölümdü. Tarlada Demir’in Asi’nin ellerine inatla bakması, eldiveni çıkartması, sonra “görmesen olmazdı” demesi, halen bana tebessüm ettiriyor. Kaç kere izlediğimi bilmiyorum bile… hele balkon dansı neydi öyle? Orada resmen birbirlerini öpmemek için direndiler ama aslında birbirlerini deliler gibi öptüler. O bakışların o yutkunmaların başka bir açıklaması olabilir mi? Birbirlerini deli gibi istediklerini gösterdiler hem kendilerine hem bize… haksız mıyım asi dostlar?
akgul / 6 Aralık 2009
Herkes nasıl da coşmuş, yorumları ve görselleriyle. Ama Asi ve Demir de hak ediyorlar bu coşkuyu.
kıvırcık / 8 Aralık 2009
burada…
sen, ben, o, yok… biz varız... dahası hepimiz için... "asi" var… dostluk var... en güzel sözcüklerle bezenmiş yorumlar var. çok kez tekrar etmişliğim vardır bir kez daha yazayım. ah, keşke… bu diziyi, yapan, yazan, yöneten ve oynayanlar burada yazılanları… okuyup dikkate alsa. ekranda yer almayan bir dizi hakkında hala yorum yapılabiliyorsa… ilk günkü heyecanı ile… daha ne diyelim! eyyy yapımcı(lar)... sesimizi duyun... tabii birileri de… naile / 9 Aralık 2009
Takılıp kalınan o eller var ya... o eller kendi başlarına yaşar. Onlara söz geçirebilmek Demir’in bile harcı değil. Hep gerçekleri söyler. Şu an da yine kendi kendilerine ‘Ben de... ben de’ diyorlar ya... daha da ele avuca, ceplere... sığmaz olacaklar. Asi’ye uzanacaklar. Bir Demir... bir elleri... Asi’yi coşturacaklar. e.min / 10 Aralık 2009 |