[aysn_gngr] / 04.05.2008
Özet çok iyimserdi. Gelen haberle hepsi yerle bir oldu. Yarın akşam Asi-Demir birlikteliğini izledik izledik. Sonrasında gidişat belli oldu sanki. Demir mutlaka gerçeği öğrenir İhsan'a hesap soracağım derken olan Asi'ye olur. Halbuki, Süheyla Demir'e net olarak olanların İhsan'la ilgisi yok demişti. İhsan'da Cemal Ağa'ya hep ezberden gidiyorsun bir şey bildiğin yok diyordu. Çok karıştı biraz aydınlatsalar iyi olacak.
ersa / 7 Şubat 2008
Eğer bebek İhsan’dansa ortalık çok karışacak çünkü
1-Cemal Ağa bunu İhsan’a çok kötü ödetir 2-Neriman bu durum üzerine İhsan’a artık güvenmez 3-Kızlar özelliklede Asi babasının böyle bir şeyi sakladığı için ona artık nasıl güvenirler bilmiyorum 4-Demir bu yüzden İhsan’a karşı tekrar öfkelenir 5-Asi ile Demir arasında bu konu problem olabilir ki inşallah böyle bir şey olmaz daha yeni aşklarını yaşayacaklar, sakın bu olmasın. deniz123 / 7 Şubat 2008
Bir adam geçmişte bir başka kadınla birlikte olacak. O kadın geri gelecek ve çocuğumu bulacağım diyecek, hatta bu uğurda İhsan’dan bile yardım isteyecek. Ama İhsan oturup da düşünmeyecek, “Bu Çocuk Benden Olabilir mi?” diye. Bana ne yalan söyleyeyim saçma gibi geldi.
YONCA_ÇINAR / 7 Şubat 2008
Süheyla İhsan’a aşık ve nefret değil hayranlık duyuyor. Aslan İhsan’dan ise İhsan’a daha tepkili olmalıydı, en azından kendisini sahipsiz bıraktığı için. Şu aşamada ise çocuğu konusunda yardım isterken daha kırıcı, ısrarcı olmalıydı. Kaldı ki İhsan’ın bir ilgisi olmadığını Demir’e ifade etmişti.
Son bölümde kız isteme öncesinde yaşananlar da ise bana Süheyla’nın ahırda bir tecavüz olayı yaşadığını düşündürmüştü. Bu eylem gerçek ise İhsan’a ters rızaen bir birliktelik ise başka mekan mı yokmuş. Ayrıca o zaman mekan o duyguları uyandırmazdı. Bence Yusuf Ağa Aslan’ın babası. GULBEYAZ76 / 7 Şubat 2008
Bir kadın, hamile kalacak, bu hamilelik söylendiğine göre tecavüz ile olacak, 9 ay karnında taşıyacak, doğuracak, elinden alınacak, 25 yıl sonra arayacak, eski sevgilisine soracak, öldüğünü öğrenecek, mezarlıklarda arayacak, ebe için, yine eski sevgilisi ile irtibat kuracak. Tüm bunları yaparken, babası olan kişiye manevi baskı yapmayacak. O senin de çocuğun, bana yardım etmen lazım demeyecek. Saçma… çok saçma. Bu tüyo, bir kısım itibariyle doğrudur. Cemal Ağa, İhsan'ın baba olduğunu düşünüyor, elindeki kanıtlarında bu yönde olduğunu düşünüyor. İşte bu doğrultuda, İhsan'ı suçlayacak, belki de İhsan'da kızı gibi, şoke olup susacak, sükût ikrardandır dedirtecek. Süheyla, yalan söyledi mi bugüne kadar. Hayır, ben şahit olmadım, hiç anımsamıyorum. Neden Demir sorduğunda, "evet İhsan'dan" demedi. Bu da başka bir muamma. Onun çocukları var diye ince düşünmesi gerekmez. Soran yeğeni. Gidip, etrafa mı yayacak. Cemal Ağa’nın, durumu, "çok bilen çok yanılır" hesabı. Bildiğini sandıklarıyla yanılgıya düşecek. aksi halde. Yani baba İhsan ise, senaristler çıkmaza girmiş derim. Qsawe / 7 Şubat 2008 |
funda
Lord İhsan
Playboy İhsan İhsan’ın şimdiye kadar izlediğimiz karakterinden sapma olursa bunu hiç hoş karşılamam. Asi’nin tek dayanağı da yıkılır. Babasına aşık, ona tereddütsüz inanan bir kız böyle bir olayı kaldıramaz. Bu olay gerçek ise Demir’le de kolay kolay olamaz. GULBEYEZ76 / 7 Şubat 2008
Çocuğun İhsan’ın çıkması çok normal bence. Süheyla’nın İhsan Bey’den nasıl ayrıldığı çok önemli burada. Gururlu bir kadın çocuğun babasına söylemez asla. Hele başka kadınla evli bir sevgiliyse. Ben en başından beri kayıp çocuğun babasının (Aslan’ın) İhsan’ın çocuğu olduğunu düşünmüştüm.
turborobot / 7 Şubat 2008
İhsan'ın baba olma durumunda Süheyla'nın daha hırçın olmasını beklerdim. Süheyla normalde asıp kesiyor ama İhsan karşısında süt dökmüş kedi gibi. Ayrıca Demir ona sorduğunda düşmanlığı artırmak için evet İhsan diyebilirdi. Bence İhsan olasılık dışı. Ama Yusuf Ağa da olmaya bilir. Belki başka biri çıkacak. Ayrıca, Süheyla hamile bırakılmasından çok çocuğunun alınmasına tepkili gibi.
tarcin / 7 Şubat 2008
Bence; Öncelikle Süheyla samanlıkta, yaptığı doğumu hatırladı, o yüzden çok kotu oldu. Gençliği orada geçmiş, ablasıyla yaşadıkları aklına geldi, sonucunda çok kotu hissetti. İşçi olarak, kötü şekilde çalıştığı bir yere yıllar sonra Çok farklı bir konumda geldi. Onun açısından her anlamda zordu bu geri dönüş. Tecavüz diye bir şeyi hatırlamadı yani.
İhsan'ın Aslan'ın babası olmasına gelince, bunu daha önce söylemiştim zaten. Olayı bu şekilde gerçekleştirdiler. Süheyla, İhsan'a deli gibi aşık (hatta hala devam ediyor). Sevdiği adamın çocuğunu doğurmaya karar veriyor. İhsan'ın babasının bu duruma kesinlikle izin vereceğini zannetmiyorum. Muhtemelen tehditte etmiştir Süheyla'yı. Ve İhsan bu durumu kesinlikle bilmiyor. Süheyla ona söylemedi, hamileliği farklı bir şekilde aksettirdiler İhsan’a. Ökkeş, İhsan’ın babasının talimatıyla aldı çocuğu. Hem şimdi Teyze Hanım, sevdiği adamdan olan çocuğunu arıyor. İhsan'a da çok fazla kızmadan yapıyor. Yani kin güdüyordu ama İhsan'a değil asıl kin babasına. chagall / 7 Şubat 2008
Sabahtan beri nasıl İhsan Aslan'a baba olur dedik bir araya getiremedik. Sizin yazdıklarınız mantıklı geldi bana. İlla İhsan'ı baba yapacaklarsa böyle olsa gerek. Yine de İhsan'a yakışmadı olanlar ya da olacaklar . ersa / 7 Şubat 2008 |
kardelen2086 / 23.06.2008
İhsan'ın hamilelikten haberi olsaydı Süheyla’yı asla bırakmazdı ya da babası çok güçlü bir adam bile olsa Süheyla ile başka bir yerde çocuğuyla birlikte hayat kurabilirdi.
Ola ki Aslan gerçeği ortaya çıktığında… İhsan herkesten daha bir şaşırıp, hayatının şokunu yaşayacak. deren1970 / 7 Şubat 2008
Her şey iyi güzel de, bence tecavüz olayı oldu. Normalde Tecavüze uğrayan insanlar kendilerini kirlenmiş hissederler. Ya da Süheyla’nın yaptığı gibi kendilerine beyaz gibi temizliği, masumiyeti vs. simgeleyen bir renk yakıştıramazlar. İhsan’ın da Süheyla’ya böyle bir şey yapacağını sanmıyorum. Olsa bile aralarında geçen tecavüz olmaz, çünkü ikisi de birbirini seviyordu.
İhsan bunu nasıl bilmez? Süheyla’ya sormaz mı bu çocuğun babasının kim olduğunu. İhsan çocuğun babası değil ama kimin olduğunu biliyor. Ökkeş Efendi’nin bu kadar ince düşünülmüş planlar yapacağını sanmam. nicksiz / 7 Şubat 2008
Burada beyaz giymemeyi kirlenmekle bağdaştırmamışlar bence. Çünkü Süheyla, bizim gibiler dedi, yani ahırda - tarlada çalışan, çiftlik çalışanlarını kast etti. Bir yerde benzetmek gerekirse kendini köle yerine koydu ve bu yüzden öyle düşündü.
chagall / 7 Şubat 2008
Açıkçası bebeğin babasının İhsan olması düşüncesi bile benim tüylerimi diken diken etti. O zaman Asi Demir aşkının hem güzelliği gölgelenir hem de iyiden iyiye imkansız bir hale gelir. Bize gösterilen İhsan öyle dolambaçlı yolların adamı değil. Hem gerçekten de İhsan'dan hamile kalsaydı eğer İhsan bir yolunu bulur evlenirdi Süheyla ile onu ortada bırakmazdı. Demir'in annesinin öldüğü gün karnı burnundaydı Süheyla'nın, yani öyle hamileliğini saklama durumu da yok. O yüzden bana pek olabilir gibi gelmiyor ya da olmaması için dua ediyorum. Eğer öyleyse Demir'in geçmişe gömmeye çalıştığı bütün nefreti tekrar su yüzüne çıkar ve bu sefer aşk bile onun önüne geçemez bence.
alperim / 7 Şubat 2008
Demir’in Asi’yle arası bu kadar iyiyken bu kadar moralsiz olmasının bir tek sebebi olabilir: kesinlikle Cemal Ağa. Mutlaka henüz doğru olup olmadığını bilmediği ama kendisinden ve damadından oldukça emin olduğu çocuk olayıyla ilgili moralini bozacak bir şeyler söyledi Demir’e. Bazı arkadaşların yorumlarının aksine ben Demir’in bu konudan dolayı Asi’ye ters veya soğuk davranacağını düşünmüyorum. Onların aşkı alevlendi bir kere öyle kolay kolay Asi’ye olan tavrı değişmez Demir’in. Sadece şöyle olabilir Demir duyduklarından dolayı çok şaşkındır ne yapacağını bilememektedir. BestFan / 7 Şubat 208 |
asiyemm / 26.10.2011
İhsan Süheyla'yı unutmuş gibi durmuyor. ‘muş’ gibi yapıyor. Öyle de davranmak zorunda. Bilmem kaç yıllık eşinin yanında bile zafiyet göstermezken Süheyla'nın yanında gözyaşı dökmesi çok manidar.
Ağustos Böcüğü / 7 Şubat 2008
Ökkeş neden bebeği almış olabilir?
1) Karısı da az önce doğum yapmıştır ve bebek ölmüştür. Ökkeş karısına bebeğin öldüğünü söyleyemediği için, bu çözümü bulmuş olabilir. Zaten Süheyla tecavüz sonucu olan bebeğini istememektedir. Ökkeş de böylece kimse zarar görmez diye düşünmüştür. 2) Yusuf Ağa Ökkeş'e Süheyla'nın bebeğinden "kurtulmalarını" emretmiş olabilir. Ökkeş de çocukları değiştirerek, hem karısını üzmemiş, hem de patronunun emrini yerine getirmiştir. Alexia / 7 Şubat 2008
İkinci söylediğin daha mantıklı geldi. Ama eğer öyleyse Yusuf Ağa bebekten kurtulmak istediyse o zaman demek ki bu bebek Yusuf Ağa’yı zor durumda bırakacak olduğunu gösterir yani de. Yapan ya Yusuf Ağa’nın kendisi ya da ona yakın biri olmalı ki bebekten kurtulmak istesin.
MİHRİMAH / 7 Şubat 2008
Niye kafa yiyoruz biz burada yahu. Aslında çok basit, "İhsan yapmaz" dan vazgeçersek her şey bir güzel yerine oturur. Çok mu büyütüyoruz bu adamı ne? Hep İhsan'ın hata-free olduğunu düşünerek bir şeyler kurgulamaya çalışıyoruz. Gençliğinde feci hatalar yapmış olabilir, pişmanlıkla şimdilerin düzgün adamı olmuş olabilir.
Ağustos Böcüğü / 7 Şubat 2008
Sevdiği kadına yüz çevirmiş sahip çıkmamış, babasının hatalarına göz yummuş isyan edememiş, onun suçuna ortak olmayı seçmiş, kendinden hamile olan bir kadınla evlenmek için babasının yalvarmasını beklemiş.
Elini attığı her işi kurutmuş. Çevresinde olan her şeye gözünü kulağını tıkayıp masal dünyasında yaşamış. Hızımı alamadım nereye dalacağımı şaşırdım vallahi… daha saysak neler çıkar neler! Ee tabi kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayınca otomatikman çevre esnaf tarafından iyi bir adam etiketi de yapıştırıldı. eleren / 7 Şubat 2008
Forumdaki çoğunluk bence Asi'nin İhsan'a olan hayranlığından etkilendi, bu nedenle İhsan'ı Asi'nin gözüyle görüyorlar. Tabi Çetin Tekindor'un muhteşem oyunculuğunun da bunda etkisi olabilir. Bense her geçen bölüm, İhsan'a daha da sinir olmaya başlıyorum. Pek çoğunuz tam tersini düşünse de, ben İhsan'ın evlat ayrımı yaptığını, geçmişte de yani babası ölmeden önce de, çok pasif bir insan olduğunu düşünüyorum. Ayrıca 15-20 senede babasının tüm servetini eritmeyi başardığına göre, kötü bir işletmeci ve çiftçi olduğunu düşünüyorum. Tabi şimdi bu 20 yıllık kötü çiftçi, bir anda Demir'in çiftliğinde, kendi çiftliğinde hiçbir zaman yaratamadığı mucizeleri yaratacaktır, orası ayrı. Alexia / 7 Şubat 2008 |
[d] / 2008
Asi & Demir ilişkisinin önündeki en büyük engel Süheyla değil, İhsan olacak. Demir'in teyzesini çok da iplemediğini gördük. Asi ise babası için neredeyse Kenan denen o zat-ı muhteşemin zevcesi oluyordu.
Asi ikilemde kaldığında ilk tercihini babasından yana yapacaktır. Sonra kafasını duvara vura vura gerçeği görecektir. Ağustos Böcüğü / 7 Şubat 2008
Ben de başından beri hep böyle düşünüyorum. Asi-Demir ilişkisinde asıl büyük problem İhsan'ın geçmişi olacak.
Demir İhsan'ın yaptıklarını Asi'ye anlattıkça, Asi babasının yaptıklarına inanmak istemeyecek, Demir'e kızacak. Her evlat anasını babasını çok sever, ama Asi'nin durumu biraz daha farklı. Sonuç olarak, dizinin 2 sene sürebilmesi için, Asi-Demir ilişkisinin birkaç kez bozulması gerekecek, bence bu bozulmalar için Asi'ye aşık olacak bir adama, ya da Demir'e aşık olacak bir kadına hiç gerek yok. İhsan yeter de artar. Alexia / 7 Şubat 2008
Niye İhsan'a yüklendik ki. Adamın geçmişinde iki kadın var. Kerimle - Demir'in İstanbul mazisinden daha temiz adamın ki. Bu kadınlardan birine aşıkmış, diğeri de onun zayıf anından faydalanıp hamile kalmış. Neriman dedi ya evlendiğimizde Aşk yoktu diye, o orada İhsan'ın kendisine olan aşkını kastetti.
Aslan, İhsan'ın oğlu olmasa, Yusuf Ağa o kadar oyunla niye uğraşsın. Adam tomarla para vermiş sağa sola. Sonra, Ökkeş'e niye aldırdı çocuğu, sonuçta Aslan adamın torunu öyle veya böyle. Hem oğlu bilmeyecek, hem de çiftlikte onun yanında büyüyecek. Toruna sahip çıkıyor. İlerisini de düşünmüştür Yusuf Ağa. Ya Süheyla çocuğu alıp gitse (torun uzağa gitmiş oluyor) Veya bir gün canına tak etse İhsan bu çocuk senin dese. İkisini de göze alamamış. En temiz yol olarak (ne kadar temizse artık) bebeği öldü gösterip, yine de yanında tutmuş. Komplo teorisi gibi oldu! chagall / 7 Şubat 2008
Bu tüyoları getirenlerden şüphelenmiyorum fakat bu tüyoların yapım şirketi tarafından nabız yoklamak amacıyla ya da gerilim yaratmak için ortaya atılabileceğini düşünüyorum.
GULBEYAZ76 / 7 Şubat 2008
Topraktan anlamak başka bir şey o topraktan para kazanmayı bilmek ayrı şey bence. İstediğin kadar iyi üretim yap, eğer o ürünleri pazarlamayı bilmiyorsan veya kazandığın parayı tutmayı beceremezsen İhsan'ın düştüğü duruma düşersin. Finans olayı çok önemli ve genellikle eski babadan kalma yöntemlerle ticaret yapmaya kalkanların mali beceriksizlikleriyle dara düşmeleri çok sık görülür. Demir İhsan'ın toprak bilgisinden yararlanmak istiyor, işin maddi boyutunu kendi yönetecek. bimkolik / 7 Şubat 2008 |
funda
Şu İhsan konusunda endişelerim var. İhsan karakteri iyi bir insan, karısını seven ailesine bağlı bir adam ama geçmişinde suskunluğundan kaynaklanan, sorunlar yaşamış sevdiğini alamamış ama her şeyi geçmişte bırakmış, baba baskısıyla hayatına yön verememiş biri. Şu ana kadar gösterilen. İhsan karakterini seviyorum onun değişmesini istemiyorum. Sürprizler istemiyorum İhsan iyi bir adam, kızının birini diğerlerinden farklı görse de iyi bir baba. Dizi bitiminde de İhsan'ı böyle tanımak istiyorum
Asi’yeDemir / 7 Şubat 2008
Asi nişan sırasında Demir e açılmak için fırsat kollayacak anlaşılan. Ama açılmak için geç kalacak bence. Duygularını Demir’e söylediğinde Demir-Süheyla-İhsan-Cemal Ağa olayları ve ortaya çıkacak şeyler yüzünden kin dolu olduğu için Asi ye kötü davranacak. Kısacası yine Kozcuoğlu kinini Asi’den çıkaracak.
Belki o düşünceli gördüğümüz sahnede Asi’yle aslında hiç bir zaman gerçek anlamda bir aşk yaşayamayacaklarını düşünecek. Tam bu karara varmışken Asi duygularını açıklayacak. Demir orda "Kozcuoğlularına olan nefretim dinmedi, sanırım hiçbir zaman da dinmeyecek" vs. gibi bir şey diyerek Asi’yi kendinden uzaklaştırmaya çalışabilir. Vamos / 8 Şubat 2008
Tüyo vermeyecektim ama yine dayanamadım forum karışmış çünkü.
Öncelikle niveanın tüyosunu çürüteceğim için kusura bakmasın ama bundan sonra kesin şeyleri yazmayı öğrenir umarım. Nivea'nın da dediği gibi Süheyla'nın oğlu kesin olarak Aslan fakat babası İhsan Bey değil, Yusuf Ağa'dır. İhtimallere gelince önümüzde 3 ihtimal var; 1. si bir süre çocuğun babası Cemal Ağa yüzünden İhsan Bey zannedilebilir. 2. si bir süre başka birisi Süheyla'nın oğlu zannedilebilir. (başka birisi Asi - Demir için bir engel oluşturmayacak, en azından 3. bir kişi olarak) 3. sü Süheyla'nın gerçek oğlu yani Aslan olduğu artık ortaya çıkabilir. Ama kesin olan bir şey var ki, Süheyla'nın oğlu Aslan ve babası Yusuf Ağa. Neslihan17 / 8 Şubat 2008
Demek ki gözümüze soktukları şey doğruymuş, Süheyla'ya tecavüz eden Yusuf ağaymış ve de Süheyla'nın oğlu Aslan'mış.
Süheyla'nın Kozcuoğlu nefreti de böylece anlam kazanmış oluyor. Tabi bu Kozcuoğlu nefretinin, sadece Kozcuoğlu kızlarını kapsayıp, İhsan'ı kapsamaması da ayrı bir mesele. İhsan Süheyla'yı düşünerek, gerçeği Cemal Ağa’ya itiraf etmez. Sonuçta bu durum açıklanacaksa bu Süheyla'ya düşer. Cemal Ağa da Süheyla ve İhsan'ın sessizliğinden, çocuğun babasının İhsan olduğu sonucuna varabilir (çoktan vardı zaten). Nişan gecesi olan yüzleşmeden ne çıkacak bakalım. Alexia / 8 Şubat 2008
Aslan'ın gerçek kimliği ortaya çıktığında, en çok başı ağrıyacak kişiler, Ökkeş ve İhsan olacak. Aslan'ın Süheyla'nın oğlu olmasına en sevinecek kişi de kesinlikle Melek olacaktır. Alexia/ 8 Şubat 2008 |
ante / 2008
Aslan'ın nasıl bir tepki vereceği hiç belli olmaz.
Ama Ökkeş ve İhsan'ın vay haline. Öz ve üvey annelerine çok tepkili olmaz çünkü her ikisi de bu olayda kurbanmış. Ama Aslan'ın zaten pek yerinde olmayan psikolojisinin iyice bozulacağı da yadsınamaz bir gerçek. Aslan'ın öfkesinden nasibini alacak olanlar yandı. Acaba bir ihtimal Aslan öfkesini dışarı vurmak yerine, bir süre içine kapanır mı? Kendim söyledim ama kendim bile inanamadım buna Acaba Demir ve Kozcuoğlu kızları bu konuda neler düşünecek? Tabi bir diğer önemli konuda, İhsan'ın bebeğin akıbetinden haberdar olup olmadığı. Çocuğu değiştiren Ökkeş'ti ama İhsan bu durumu biliyor muydu? Göz göre göre kardeşinin yanında işçi olarak çalışmasına izin mi verdi? Yoksa gerçekten de kardeşinin öldüğünü mü sanıyordu? Ama İhsan ve Ökkeş'in konuşmalarından, İhsan'ın her şeyi bildiği sonucu ortaya çıkıyor. Yoksa Ökkeş neden İhsan'a ben buralardan gideyim mi diye sorsun? Alexia/ 8 Şubat 2008
İhsan sanki her şeyi biliyormuş gibi duruyor. Ancak şu var, olaylar olduğu zamandan beri mi biliyordu? Yoksa daha sonra babasının eski defterlerinden mi öğrendi?
Her iki durumda da İhsan'ın başı çok ağrıyacak. Cemal Ağa çocuk İhsan'dan biliyor. Bunun için uğraşıyor. Amaç İhsan'ı, çocuklarının ve ailesinin yanında düşürmek. Kardeşini yanında çalıştırmaya gelince, değişik huyları olan Aslan'a yeterince hoşgörü gösteriyor zaten. Ayrıca Aslan Ökkeşlere verilmiş fazla ilgi gösteremez. tarcin / 8 Şubat 2008
İnsanların karakterlerinin oluşmasında yetiştiriliş tarzlarının ve yaşadıkları sosyal ortamın büyük etkisi ve önemi vardır. Aslan Süheyla'nın yanında büyüseydi, çok daha farklı bir insan olabilirdi. En azından Demir gibi okuyabilir ve bazı komplekslerini yenebilirdi. Daha kültürlü bir insan olabilirdi. Ya da Yusuf Ağa’nın kâhyasının oğlu yerine, Yusuf Ağanın oğlu gibi de yetiştirilebilirdi. O zamanda baba figürü Ökkeş değil, İhsan olurdu. (Tabi Yusuf ağanın ne zaman öldüğünü bilmediğimiz için bunu söylüyorum)
Alexia/ 8 Şubat 2008
Aslan kuvvetle muhtemel elinden alınmış hakların öfkesini kusacaktır. Öfkesinin hedefi de İhsan olacaktır. Haklı mıdır? Bence haklıdır. İhsan gerçeği tümüyle biliyorsa tabi. Hiç bir gerçek gizli kalmaz. Nasıl olurda İhsan gibi bir adam (!) kardeşinin bu tarz bir yaşam sürmesine göz yumabilir. Acaba kardeşini kazanmak için hiç bir çaba sarf etti mi? Yoksa oluruna mı bıraktı her şeyi. Aslan sevgi isteyen, ilgi bekleyen bir karakter. Biraz sabırla çok rahatlıkla şekillendirebileceğin bir karakter. Bakınız Melek’e yaklaşımı. Ben İhsan'dan Aslan'a sürekli bir tavır alma durumları gördüm. Sadece Suriye dönüşü geçmiş olsun ziyaretinde bir sıcaklık gözlemledim o kadar. Acaba Aslan'ın geçmişte tutkuyla sevdiği kadının oğlu olması mı uzak tuttu İhsan’ı? Muhtemelen Aslan'a her baktığında geçmişin karanlık yüzünü görüyor ve kendi acizliğini hatırlıyordur. Çok hoş olmayan bir duygu olsa gerek. Ağustos Böcüğü / 8 Şubat 2008 |
funda
Süheyla kuyulara söyleyemediğini açık açık söyleyemeyeceğine İhsan da babasının böyle bir işe kalkıştığını, eski aşkının çocuğunun kardeşi olduğunu söyleyemeyeceğine göre İhsan'ın üstüne kalacağına şüphe yok. Adamda haklı… çıkıp nasıl desin, birini sevdim o da beni sevdi ama babamdan çocuk doğurdu, sevdiğim kadının çocuğu kardeşim. Funda sen söylemeseydim kesinlikle inanmazdım.
İhsan çocuğun alındığını biliyor. Acaba kardeşi olduğunu biliyor mu? Bu da bir sorun. Susmasının altında ki neden budur belki. sude9 / 8 Şubat 2008
Bu akşamdan tırsıyorum. Bu kadar romantizmin üzerine, olacak olanlar bayağı korkutuyor.
chagall / 8 Şubat 2008
Aklıma takılan bir-iki soru işaretini dillendirmek istiyorum.
Anlaşıldı ki Aslan Süheyla'nın Yusuf Ağa'dan olma oğlu. Bir sorun yok. Olabilir. Anlayamadığım ise Yusuf Ağa Aslan'ı neden Ökkeş'e vermiş bir ırgat olarak yaşamasına müsaade etmiş. Hele ki çocuk erkek. Ben Yusuf olsam param da var nasılsa, katarım çocuğun yanına güvendiğim birini yollarım bir büyük şehre, iyi eğitim almasını sağlardım en azından. Geleceğini güvence altına almak isterdim. Peki, İhsan'a ne demeli? Neden gerçeği Süheyla'dan gizledi. Nasıl bir annenin çırpınışlarını görmezden gelip başını kuma gömdü! Yusuf Ağa belki çok acımasız insanların hayatlarıyla oynayan bir adamdı. Ama İhsan'ında yaptığı çok mu farklı. Tek farkı var belki. O da zarafetle yapması. Baksanıza Süheyla dahi olayın içinde olabileceğini düşünmüyor. Dua edelim İhsan gerçeği bilmiyor olsun. Aksi takdirde bitmiştir. Son tüyo ayrıca beni hayal kırıklığına uğrattı. Daha ilk bölümden tahmin etmiştik baba ve oğulu. Sanırım senaristlerimiz, fragmancı ve özetçi arkadaşlar gibi ters köşeci değil. Benim gönlümden geçen tabloyu da hemen yazayım. Ben babanın İhsan, çocuğun ise Defne olmasını çok isterdim. Neriman'ın en sevdiği çocuğu Defne'nin aslında kendi çocuğu olmadığını öğrenmesi, Süheyla’nın ise Kerim'in yanlış tercihinin aslında kendi çocuğu olduğunu öğrenmesi pek manidar olabilirdi. Bu İhsan'ında suskunluğunu daha iyi açıklayabilirdi. Ağustos Böcüğü / 8 Şubat 2008
Yusuf ağa erkek çocuğu istememesinin nedeni Süheyla'nın yanında çalışan bir işçi, oğlundan ayrılmasına çalıştığı kadın olması. Ona değer vermemiş ki (insan olarak bile. Olsaydı böyle rezilce bir işi gerçekleştirmezdi) doğuracağı çocuğa değer versin. Bir de köklü aile ya. Çocuğunun annesi de aynı şekilde olmalı, geçmişi köklü bir aileye dayanmalı. Asi’ye de öyle biridir, o yüzden evlenmiştir. sude9 / 8 Şubat 2008 |
tugi_gs / 14.07.2008
Yusuf ağa bebeği ortadan kaldır diye Ökkeş’e talimat verdi. Ökkeş de o sabiye kıyamadı ve kendi ölü çocuğuyla değiştirerek hem bebeği kurtardı hem de karısını depresyona girmekten. Yusuf Ağa bebeği Ökkeş’e teslim etmiş olsa Ökkeş’in de hatırı sayılır bir parası olurdu. Ebeyi paraya boğan adam Ökkeş’e de yüklüce para verirdi bence. Ökkeş Yusuf’un has adamıydı ona bebeği ortadan kaldırtmak istedi. Bebeğin hayatta olduğunu Yusuf Ağa da bilmiyordur.
GULBEYAZ76 / 8 Şubat 2008
Zamanla Süheyla Demir ile Aslan arasında ayrımcılık yapmaya başlarsa ben artık hepten ifrit olurum. Aslan Demir'in işlerine müdahaleye başlar. Süheyla biricik oğlu Aslan'a destek verir. Bana kalırsa Demir için esas yalnızlık annesini kaybetmesiyle değil Aslan'ın ortaya çıkmasıyla başlayacak. Çünkü bu bilindik bir senaryo. Bir anne gerçek evladını buldu mu diğerlerini yok saymaya başlar. Umarım Asi de bu klişe Türk filmi senaryosu gerçekleşmez. Ha ama Demir kendini yalnız hissettiği anlarda kendini Asi'nin kollarına atarsa işte o zaman birşey demem. Hatta çok memnun olurum.
cave77 / 8 Şubat 2008
Aşk itirafı ve sevgili durumundan sonra birbirlerine ne şekilde hitap edeceklerini merak ediyorum. Bunları buldum da bunuyorum bende. Sadece yalnız oldukları kısımlarda birbirlerine farklı seslenebilirler.
GULBEYAZ76 / 8 Şubat 2008
Onlarda öyle konuşacak hava yokmuş gibi geliyor. En fazla ‘canım’ derler bence. Öyle aşkım, bir tanem, hayatım falan demezler. Yakışmaz zaten.
Znr / 8 şubat 2008
Bence Asi Demir’e her zamanki gibi Demir diye hitap eder ama Demir’i bilemem. Herhalde "canım, aşkım" falan der… yani en azından ben öyle demesini bekliyorum
bugs_buny / 8 Şubat 2008
Ben Demir’in ağzına aşkım, bir tanem tarzı sözcüklerin yakışacağını sanmam. Asi’ye hiç yakışmaz zaten. Belki özel durumlarda sevgilim diye hitap ederler.
TUBASI / 8 Şubat 2008
Tam 3 saat 1 dakika kaldı. Zaman geçmek bilmiyor koskoca hafta geçti şu son saatler geçmiyor.
*bahar* / 8 Şubat 2008
Arkadaşlar ben esas bu bölüm ne görmek istiyorum biliyor musunuz? Kerim'in Demir ile nasıl alay ettiğini. İkisi bir birinden çok farklılar ve Kerim arkadaşını çok iyi tanıyor. Demir'e yaptığı kinayeler çok hoşuma gidiyor.
tarcin / 8 Şubat 2008
Evet, ben de çok merak ediyorum Kerim'in Demirle alay edeceği sahneleri. Tabii Demir böyle bir şeye izin verirse. Ben Demir'in Asi'ye deli gibi aşık olmasını istesem de, o sert ve gururlu duruşunu kaybetmesini, aptal aşık hallerine girmesini asla istemiyorum. Sevgisi de yine Demirce olsun. Arada Kerim takılsın tabii ama öyle şamar oğlanına dönen esas erkek karakteri hiç olmasın. bimkolik / 8 Şubat 2008 |
|
funda
Aşk sevilen için bir hiç, seven içinse bir heptir.
Demir için aşk bir hep. Asi için de kendisinin bir hep olduğunu biliyor. Ama hep olduğunu Asi'den açıkça duymak, görmek istiyor. Onun içinde ulaşılmayı biraz uzatıyor sanki. Hep olduğumu gözlerinde görmek sözlerinde duymak istiyorum diye gözleriyle sözleriyle bağırıyor. CEYHAN / 12 Ocak 2010
‘Hep’ler... Duymalar… Görmeler… Birbirini tatmak için yanışlar. Asi-Demir’de ‘beş duyu ile sevme’nin peşinde. Bunu mu görmeliyim diye düşündüm bir an senin mesajın önüme gelince. Bu kazınmış gibi inceden inceden onlara. Sevgiliyi görme, işitme, tatma, dokunma, koklama. Tek tek her duyunun yeri var Asi-Demir aşkında. Bazen o kadar kör olabiliyorum ki sevgili CEYHAN, onlarla ilgili yazdıklarım aklıma hücum ediyor bir anda çılgınca.
İlk görüşleri.
Zamanlar, mekanlar, dünya yaşananları içinde Asi ve Demir ilk kez bu yolda karşılaştı. Burası, onların kesişme noktası olacaktı. Onlar bu kesişme için doğdular, bambaşka hayatlarda birbirlerinden habersiz yaşadılar. Ama o anda… o noktada… oradaydılar. Mevcudiyetlerinin sebebi buydu, olmak zorundaydılar. Demir’in onu ilk görüşü. ‘Ne bu?’, ‘Kim bu?’ Defalarca seyrettiğim bu kareler, bambaşka şeyler söylüyorlar bana bu sefer. Cam ardından bakan gözlere takılıyorum. “aman tanrım” diyorum, cam ardındanmış ilk bakışmaları. Sona varmadan anlamadım gerçeği. Oysa ağız arıyormuş Asi-Demir’e mal olacak hatıraları. Nasıl da orda, üşenmeyip art arda dondurunca kareleri. Olanca açıklığıyla ‘etki’. Ne tehlike, ne adrenalin, ilk etki noktasıymış bu nokta, gözlerinin cam ardından kesiştiği. Meğer ilk birliktelikleri.
İlk dokunuşları.
…dalıyor nehre. Kızı artık dibe kaymak üzereyken yakalayabiliyor ancak Demir. Kararlılıkla kavrıyor belinden. Nehir kıyısına kulaç atıyor. Kıyıya vardıklarında, kucaklıyor ve tümseğe taşıyor onu. Her ikisinin de üstünden sular akarken… Suni teneffüse başlıyor. Onu kaybedemez. Kaybetmemeli. Yaşatmalı. Her ikisinin de dudaklarında Asi Nehrinin tadı, yol bulup tek ciğerdeki havayı birlikte soluyorlar. Vazgeçmiyor. O Demir’e geri ‘gel’ene kadar, iki kişilik yaşıyor soluklarında. Hazırlıksız ne var ki, iki kişinin bir olduğunu tatmaya bu kızda. Şimdi değil. Şu anda değil. Böyle değil. Neler oluyor ona? Kızın öksürmeye başlamasıyla çekiliyor onun ağzından parmakları. Ama hala bir eli kızın boynunda. Birlikte verdikleri mücadeleden Asi habersiz ama bu yaşam savaşında, Demir her ikisi için soluk soluğa. Solukları sertçe yalıyor kızın yüzünü, beklenmedik yakınlaşmalarıysa ruhunu. Göz gözeler. Demir her zaman suskun suskun olmasına ama bunun dışında, fark ediyor ki, soluklarında yaşadı, yaşama tutundurmaya çalıştığı, hala ellerindeki bu sırılsıklam beden. Ölümcül mücadelenin artlarında kalmasıyla bu yakınlığın ruhuna dokunmuşluğunu fark ediyor. (e.min yorumlar 1.bölüm)
İlk duyuşları.
Demir’in Asi’ye ilk seslenişi. İlk sözel iletişimleri. Birbirlerinin dudaklarında, ruhlarında teklifsizce gezinmişliklerinden saatler sonra bir merhaba da geliyor birbirlerini ilk duyuşları. “Merhaba.” Bu muymuş diye düşünüyorum merhabanın sırrı. Defalarca irdeleyeceğim onların bu üç sözcüğü telaffuzunu. Hemen gidip bulmalıyım yazdığım versiyonlarını. (e.min yorumlar 1.bölüm)
İşte biri…
“Seni çok merak ettim. İyi misin? Dönüyor musun?” Demir’in merak ettiği ise çok daha başka bir şey. “ Dün gece aradım, neden açmadın?” Eşinin telefonu duymadığını söylemesiyle rahatlıyor biraz. Kasıtlı bir açmama yok. Çok da uzatmıyor meseleyi. sonrasında sorduğu soru çok basit ama ses tonu “bir kaçamağa davet”i çağrıştırıyor bana. “evde buluşalım mı?” diye sorarken kelimeleri yutuyor sonuna doğru. O “buluşma” kelimesinin ardına neleri, neleri saklıyor. Bu basit konuşmayı dönüp dönüp dinliyorum. Onların da birbirlerini o an için göremediklerini sadece hayallerinde canlandırabildiklerini düşünerek gözlerimi kapıyorum. İlk sözel iletişimleri beliriyor görüşümün karanlığında. Savoy Oteli’nin bahçesinde, Asi arabanın kasasındaki yem çuvallarını kontrol ederken Demir’in otelden çıkarak onunla ilk konuştuğu ana, birbirlerinin seslerini ilk duydukları ana dönüyorum. Gözleri güneşten mi kamaşmış, kısılmış. Yoksa Asi’nin saçlarındaki yansımasından mı, Demir’in? Sonraları öğreneceğiz ki o bir su çocuğu ama aşkı, referansı güneş toprak ve rüzgar olan bir kadında bulacak. Tabiatın döngüsünü en iyi ifade eden yağmurda buluşacaklar birlikte. Ama şu an fark ediyorum ki konuşabilmek dışında iletişimin her boyutunda inanılmaz başarılılar. Gözleri, bedenleri, mimikleri, sesleri… her enstrümanı inanılmaz başarılı kullandıklarını biliyorum. Bilmediğim şey ise neden bir ‘lanet’ gibi benim bunları inanılmaz derinden algılıyor olmam. (e.min yorumlar 53.bölüm)
Ve versiyonlarından biri daha.
Beş sene başkalaştıramamış özlemlerini. Akın ediyor ikisinin de gözlerine. Çırpınıyor serbest kalmak için. Mecnun bir ‘merhaba’ya bir aşk sığdırıveriyorlar. O ‘merhaba’yı… sessiz bir çift aşığı dinliyorum… tekrar tekrar dinliyorum onların bu hallerini yakaladığında ben. Bıkmadan usanmadan dinliyorum. Yüreklerinin sesi ulaşıyor o ‘merhaba’yla. Özlem gözlere sarıyor, seslere sarıyor, dönüşüyor bir ‘merhaba’ya. (e.min yorumlar 58.bölüm)
İlk tadışları.
Demir, Asi’ye ters gitmekten, yorgun onun kışkırtıcılığıyla mücadele etmekten. Vazgeçiyor, uzak durmaktan. Aşka karşı koymaktan. Tutuyor onu kolundan. Çekimse çekim işte, çekiyor Asi’yi Demir’e. Onu gördüğü ilk andan beri olmasını istediği yere… dudaklarına. Öpüyor ağzından. Çitleri aşıp yeşili, tadıyor en nihayet Demir’i. Hayallerin sarmalı bir masaldı yaşadıkları. Gerçekse masalları kıskandıracak kadar çarpıcı. Asi, Demir’den gerçeği istemekle ne kadar haklı. Güneşe, yağmura, rüzgara sahip olmak gibi Demir’in dudakları. Doğduğundan beri yaşadığı her şey, onu öpüşünün bir parçası. Kainatı başlatan da böyle bir şey olmalı. (e.min yorumlar 14.bölüm)
Birbirlerini koklayışları…
Asi’nin parmakları Demir’in yüzünde, boynunda, saçlarında... ensesinde. O kadar beklediler ki bu yakınlık için, birbirlerini koklayarak başladıkları temasları taşıp vahşi bir deniz gibi, dalga dalga vuruyor dudaklarına. Acele etmek istemiyor gibiler ama durmaya da güçleri yok. Bir ara Demir’in o güzel yüzü ihtirasla çirkinleşiyor. Dudaklarının bir dargın bir barışık hamleleriyle, aşklarının hikayesini yazıyor Asi’nin dudaklarına. Demir’in elleri, Asi’nin serbest bıraktığı saç örgülerinde, düğmelerinde, kemerinde. İlişkileri boyunca ilk defa aşkları gözlerinin, hayallerinin ötesinde artık, dudaklarında. Asi’nin dudakları nerede bitiyor, Demir’in dudakları nerede başlıyor… öpülmekten hırpalanmışlığına rağmen Asi’nin gözleri hala sevgilisinin dudaklarında. Daha fazlası için sessiz bir yakarış içinde. Asi toprağından ayrılıp, bilmediği sulara yelken açıyor bu gece. Rüzgarı aşk, suyu Demir. “Demir, durmaz seninle gelirdim” diyen kız işte tam da orada. Onunla gitmeye hazır. Belki ilk defa bu gece ona hiç itiraz etmeyecek. Belki bu gece ilk defa onun kendisine egemen olmasına izin verecek. Belki bu gece ilk defa sorgusuz sualsiz kendini emanet edecek. Bu gece, Asi toprak Demir su… bu gece tapınır gibi... yağmur sabaha kadar yağacak, toprak suya kanacak… bu gece Demir, suyun dördüncü hali olacak.
Fazla uzattım biliyorum ama kesemedim onları. O kadar dikkat çekici ki başkalıkları… bir seyircilerine yazdırabiliyorlar bunları. Bir ‘hiç’i ‘hep’ yapabildi aşkları. Ve çok daha fazlası… aynaya yansıttıkları. Değiştirilmesi mümkün olmayan… e.minim hepimizdeki, o ‘ilk intibalar’ı. Asi-Demir farkı. Hak etmiş bütün bu ulaşılmazlığı. e.min / 14 Ocak 2010 |