funda / 14.11.2009
Dört yanlış bir doğruyu götürüyor. İş işten geçtikten sonra çıkmış Demir'in karşısına hesap sormuş ne yazar. Sebep olan kendisi değil mi? Üstelik ben Cemal Ağa'nın Demir ve Süheyla kadar sağlam sebepleri olduğunu sanmıyorum intikam için. Vardıysa da kızını vermiş İhsan'a sulh olmalıydı. Kaldı ki Cemal Ağa kendi ailesine zarar veriyor. Hasımları ise bir başka aileye. Bilmem anlatabiliyor muyum? Karşı taraf kartları açık oynuyor. O ise hile yapıyor.
Torunlarına önem vermesi kafi değil. Onlar için bir şeyler yapması gerekiyor. Geçmişte İhsan’la hesabı neyse onu da sineye çekmesi gerekiyor derim ben. İhsan'dan da fazla emin olmayalım derim ben. Cemal Ağa'ya Neriman’ı sevdiğini söyledi ama sevmek başka aşık olmak çok başka. Köprü açılışında Süheyla’ya bakışları pek hayra alamet değildi. Sanki onunda vaktin zamanı ilgisi varmış gibi. Garibim Süheyla kime niyet kime kısmet. Ağustos Böcüğü / 11 Aralık 2007
Şimdi ister misiniz bir de İhsan - Süheyla aşkı çıksın!
Eski küllerin içinden kıvılcımlar çıtırdasın... sarsın ortalığı… ısıtsın İhsan’la Süheyla’nın kalplerini... Neriman tırmalar tırmalar gerçi ama aşk bu… söz dinlemez. söğüt / 11 Aralık 2007
Aslan orda elinde bıçakla Demir’in yanına gidiyor. Tam Asiy’le yaklaşacaklar, o sırada Aslan girecek bence. Belki de Demir’i yaralar. Aslında güzel olurdu… Siz ne diyorsunuz?
ciciler_68 11 Aralık 2007
İhsan geçmişinde bir şey yapmamıştır. Olan tek hatası var o da babasına karşı koyamaması. Gaddarlığı ile ünlü Yusuf Ağa’ya kimse karşı koyamadığı gibi zavallı İhsan da sesini çıkaramamış, çaresizce susup olanlara seyirci kalmıştır. Tek hatası budur ve onun yükünü hala omuzlarında taşımaktadır. Ne garip değil mi Demir İhsan'ı geçmiş yüzünden suçlar, İhsan ne yapmış babasına karşı koyamamıştır. Şimdi ise Demir teyzesine karşı koyamamaktadır.
sude9 / 11 Aralık 2007
İhsan niye haklı? Sonuçta borç yapmış, kızı senet karşılığı sevdiği atı senet sahibine vermiş. Artık at onların değildir. Atın yeni sahibine çıkışacağına, kızına atı verme, bu benim meselem, borcu ben yaptım, ben bir çaresini bulacağım deseydi. Karışma benim işim deseydi. At öldü, her şeyden suçlu ve sorumlu Demir mi oldu? Dede sözde! Torunların babasına nasıl davranıyor; ilk yanlış hareketi yan çiftliği satmak ile oldu. Sonra senetleri söyledi Süheyla’ya, bombanın fitilini çekti. Ama planladığı gibi gitmedi olay, çocuğun ismi, nerde yaşadığı ya da çiftlik için kullanılmadı senetler. Asi’nin atı için kullanıldı ve sonra gördük neler oldu. Demir’e karşı sinirlenmesini gayet normal buluyorum çünkü Demir kendisinden daha akıllı çıktı; -Damadını batırmak için elinden geleni yaptı. Hatta mahsulleri yarı fiyatına sattı yabancı işadamlarına ama Demir kurtardı, -Elektrik Santrali için taşlı topraklara (kendi deyimi) bir sürü para verdi ama Demir ortaklığı kabul etmedi, -Traktör sırasında en sona koydu ama Demir yeni traktör aldı, -Süheyla’yı kışkırtayım dedi ama Demir oyuna gelmedi, kendi bildiğini yaptı. Cemal Ağa sinirlenmesin de ben mi sinirleneyim? *sultan* / 11 Aralık 2007 |
murat yildirim / 06.07.2011
Zengin olan istediği her şeyi alabilme olanağı bulunan biri gidip de atı istiyorsa, bu durum ‘senet karşılığı aldı nasılsa’ diye geçiştirilemez. Hangi koşulda aldığı ortada. Kaldı ki anlaşma teklif eden, ödeme planı hazırlayan ve kendi anlaşmasını bozan kişidir Demir. İhsan atın ölümüne üzülmüştür tabi ama çıkışının sebebi bu değildir. Sorun Asi'ye yaşattıklarıdır. İhsan Demir'e senin derdin benimle ben çalışırım bir senede fazla çalışırım üstelik diyen biri. Demir’in kendisine yapacaklarını kabullendi, sadece ailesine dokunmasını istemedi. Kaldı ki ailenin geçmiş ile ilgili en ufak bir etkisi payı yok. Dediğin gibi söyleyebilirdi kaldı ki Asi ye atını ne yapacak diye sert bir ifade ile söylendi ama İhsan'ın durumu ortada. Yapabilecek bir şeyi yok.
sude9 / 11 Aralık 2007
Süheyla Hanım ile İhsan Bey bu bölümde müzede buluşacaklar. Fragmandan bana yansıyan; ikisinden birisi ya da her ikisi de geçmişte bir elektrik yaşamış ancak konumları gereği bir araya gelememiş izlenimini uyandırdı. Hem bu durum neden İhsan Bey'e, Neriman'a ve onun kızlarına bu kadar kötümser yaklaştığını gösterebilir. Geçmişte kaybettiği bebekte ne Neriman ne de kızlarının bir hatası vardı ama bu sebep neden Süheyla'nın da onlara karşı bir kin beslediğini açıklayabilir.
Süheyla'ya kimin de tecavüz ettiği meçhul... Bu olay yaşanırken Süheyla 17 yaşındaydı ve o aralar İhsan üniversitede okuyordu. Karamsar bir ihtimal dahi olsa İhsan ve Süheyla'nın arasında bir ilişki yaşanmış olabilir tıpkı Neriman'ı da evlenmeden önce hamile bırakması gibi... Asil, soylu ve zengin bir ailenin yakışıklı çocuğu Antakya'daki birçok kadının gönlünü fethetmiş olabilir. coffee / 11 Aralık 2007 Demir intikamımı zorbalıkla almayacağım demişti ya o lafına çok takılmıştım ben Demir teyzesinden daha ince düşünüyor. Süheyla “Al çiftliği, sokağa at Kozcuoğlularını, İhsan’ı zorla konuştururuz” diyor ama düşününce bu plan çok basit kalıyor gerçekten. Peki, sonra ne yapacak Süheya? Başka bir şey gelmeyecek elinden. Alıp başını gidecek. P53 / 12 Aralık 2007
Demir kesinlikle çok ince düşünüyor. Daha önce Cemal Ağa ile olan konuşmalarında bunu gördük. Tongaya gelmiyor. Asi’yi kesinlikle üzmek istemiyordu, hatta düşüncesi şöyle olabilir;
Asi çiftliğimde çalışıyor ve çalacak. Atı alırsam bir senet ödenmiş olur, Asi benim çiftlikte atı ile ilgilenmeye devam eder. Böylelikle hem çiftlik kurtulur hem Asi atından uzak olmaz, hem de teyzesine söylediği ‘yalan’ı yerine getirmiş olur. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. *Sultan* / 12 Aralık 2007
Bir tek Demir susuyor farkındasınız değil mi? O patladığı zaman ne olacak acaba? narima / 12 Aralık 2007 |
asiyemm / 26.10.2011
Kerim'le Demir'i oturdukları kütüğün üstünden zıplatan sahnede, bence Cemal Ağa geliyor.
Gelirken de "Demirrrr" diye bağırmıştır, Cemal Ağa’nın sesini duyan Kerim ve Demir de oturdukları yerden zıplayarak fırlamışlardır. Alexia / 12 Aralık 2007
Bir anne ile Teyze’nin farkı burada işte (gerçi her teyze Süheyla gibi olmaz ama). Anne çocuğunu, mutsuz edecek şeylerden korumaya çalışır. Böyle eline kılıç verip meydanlara sürmez. Çocuğunun katı yönlerini törpülemeye çalışır, böyle bir intikam duygusuyla yaşamasına, kendisini hırpalamasına, acı çekebilme ihtimali olduğunu görüp izin vermez... Hele bu yaşanılan ortamda çocuğunun başına kötü bir şeyler gelebileceğini de düşünüp korkar, endişelenir, kızıştırmaz.
siyah-beyaz / 12 Aralık 2007 Fragmanda Asi'nin dedesine sarılıp, ağladığını gösteren ufacık bir sahne var, sahne bile denmez küçücük bir an. Ben o görüntüden çok etkilendim. Zaten Tuncel Kurtiz'e bayılıyorum. O müthiş oyunculuğuyla kâh müşfik bir dede olup, torunlarını bağrına bastığı sahneleri, kâh korkunç ve acımasız bir iş adamı olup Demir'e kükrediği sahneleri olsun. Her birinden ayrı, ayrı zevk alıyorum izlerken. ipekaziz / 12 Aralık 2007
Arkadaşlar ben Asi’nin maaşını merak ediyorum. Acaba hangi iş kolundaki kimse 2 yıl çalışması karşılığında bir çiftlik ve çiftlik evi alabilir. Düşünüyorum ya çiftlik fiyatları çok ucuz ya da Asi’nin yıllığı 100-200 bin lira olmalı. Biraz mantık dışı olmalı. Eğer öyle ise Ökkeş'in günahı ne? Bedava çalışıyor. Yıllarca Kozcuoğullarının kahyası. Tarlada, ahırda her yerde çalışıyor. Garibim bir oda bir yerde yaşıyor. Asi diplomalı olduğu için mi yoksa bu kadar özel fiyata çalışıyor.
necnur / 12 Aralık 2007
İhsan’ın borcu çiftliğin fiyatı kadar değil. Senetler daha az bir miktar için imzalanmış. Ödenmemesi durumunda gecikme faizleriyle birlikte çiftlik satılarak alacak tahsil edilir kalan kısmı İhsan’a verilir diye tahmin ediyorum.
GULBEYAZ76 / 12 Aralık 2007
Demir dans ettikleri sahnede ne diyordu O senetlerin değeri bir tefeci için paradır, benim için konu para değil, para ile satın alamayacağım bir şey.
sude9 / 12 Aralık 2007
Asi atını Demir’e teslim ederken “….. ama unutma benim atım parayla değil sevgiyle yaşar. Hiç kimsenin onu benim kadar sevemeyeceğini o da biliyor ve bunu sana her zaman gösterecek” diyor… At birden koşmaya başlıyor sonrada pat küt sesler geliyor. Bir bakıyoruz ki çite çarpmış ve yerde yaralanmış. Hani diyorum ki çok duygusal hayvanlar ya atlar, Asi’ye olan sevgisinden dolayı intiharı seçmiş olabilir mi? ayşe ıraz / 12 Aralık 2007 |
Askoyunu_ekin / 12.07.2010
Dizi başlamadan evvel cast açıklandığında ben Murat Yıldırım'ın Demir'i çıkaramayacağından çok endişelenmiştim. Çünkü genelde naif rollerde izlemiştim Murat Yıldırım'ı. Ama ilk bölümü izleyince bu teorim tuzla buz olmuştu. Gerçi sevgili senaryom yedi bölümde Demir'i pelte kıvamına getirdi ama Murat Yıldırım'ın bu dizide Tuncel Kurtiz ve Çetin Tekindor'u takiben performanslar sıralamasında ilk üçte yer aldığını düşünüyorum.
forever_bim / 12 Aralık 2007
Cemal Ağa hangi hakla bağrınıyormuş? Bu duruma hatta atın ölümüne o yol açmadı mı, senetleri Süheyla'ya söyleyerek? Dede halleri bana hiç sevimli gelmiyor. Bir insanın intikamdan nasıl bu kadar gözü kör olabilir? Asi'nin, Demir'e mahkum olmasının suçlusu da aynı dede değil mi? Mahsullerin yanmasından çok mutlu olan bu sayın dede değil mi? Yardım etmeyi bilmeyen de bu dede. Ama yanında çalışana çok kıymetli bir yüzük almayı biliyor aynı dede. Ben Asi'de bu konuda zaaf görüyorum. Demir’e kızgınken de bir şey olmamış gibi davranabiliyor, dedesine de kızması gerekirken kızmıyor, tavır almıyor. Ya babasının düştüğü durumdan dedesinin haberi olduğunu biliyor, acaba hiç mi “bu dedem niye bize yardım etmiyor?” diye düşünmüyor? Bence dedeye en davranması gerektiği gibi davrana Demir'dir.
Siyah-beyaz / 12 Aralık 2007
Cemal Ağa’dan bahis açılmışken, hatırladığım bir şeyi daha söyleyeyim: Cemal Ağa, kurtların kurdu, çakalların çakalı, süper uyanık ve akıllı bir adam. Her türlü üçkâğıda, hinliğe kafası zehir gibi çalışıyor. Hayatı boyunca hep bu sivri zekası ile etrafındakileri bir anlamda keten pereye getirmiş ve istediği her şeyi elde edebilmiş. Fakat, ömründe ilk kez karşısına yenemeyeceği bir rakip çıkıyor; Demir. İlk kez bir rakibiyle başa çıkmakta zorlanıyor. İlk kez açtığı üç kağıdı yutmayan, yutmadığı gibi ters döndürüp, kendisine çeviren dişli bir rakip. Daha da acısı bu rakip gencecik bir adam. Nerde Cemal Ağa’nın yıllarla yaşadığı olaylardan edindiği engin deneyim, nerde iki gün önce oralara gelmiş, torunu yaşındaki Demir denen genç adam. Ama kazın ayağı zaman, zaman öyle çıkmıyor ve bazen Demir galip geliyor, bazen Cemal Ağa aralarında sürüp, giden bu soğuk savaşın etaplarında... Ve biz seyirciler için Murat Yıldırım'ın ve Tuncel Kurtiz'in oyunculuğuyla bu şahane sahneleri izlemek çok keyifli oluyor. ipekaziz / 12 Aralık 2007 |
Askoyunu_ekin / 12.07.2010
Özet yok… Fotoğraflar yok… ben de aşağıdakileri ekleyeyim…
Murat YILDIRIM, Asi'de çok başarılı. Performansı harika. Çetin Tekindor ve Tuncel Kurtiz’in yanında bende buralardayım diyor. Sadece sesiyle değil gözleriyle de konuşuyor. Farklı biri, sanki gerçek hayatında da Demirvari. Ses tonu çok etkileyici ve çok hoş. Daha öncede yazmıştım Demir karakteri, Antakya’da yaşıyormuş gibi geliyor bana (tabi Asi’si de yanında kıyamam ben onlara). Birinci bölümde o kadar başarılıydı ki diziyi izlemeye karar vermemin en önemli nedenlerinden biri. Gelecek bölümlerde senaristler umarım gücü elinden alınmış bir Demir karakteri yaratmazlar. Tuba BÜYÜKÜSTÜN, öyle böyle değil cidden çok çok güzel… çok masum yüzlü. Daha önce Çemberimde Gül Oya ve Babam ve Oğlum’da izlemiştim. Umarım bundan sonra da doğru projeleri seçerek starlarımız arasında ki yerini sağlamlaştırır. Türk Sinemasının bu yüze ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. (Bayan olduğu için biraz iltimas geçeyim ve güzelliğinden söz edeyim. Gerçekte ekrandan göründüğünden çok çok daha güzel ve çok narinmiş, incecikmiş, kırılacak gibiymiş, tablo gibi ve aşık olunası bir yüzü varmış). Asi Dizisi’ndeki oyunculuk gücüne gelirsem… başarılı buluyorum ben. Ara ara silik bakıyor ama olsun… bakışlarını, yutkunmalarını seviyorum. Dizinin tekrarını izlerken özellikle büyük ekrandan izliyorsanız sahneler daha da belirginleşiyor. Aaaaa burada çok iyi oynamış dediğim çok oluyor. Asi’nin dizide/senaryoda sönük kalmasının nedeni biraz da babasının borçlarından dolayı ezikliği sanki. Çetin TEKİNDOR, Kral Lear… Bay Karizma… O hep oynasın bizde izleyelim… Asi’de ara arada olsa Shakespeare’in tragedyalarını oynayan halini izlemek ve sesini dinlemek çok hoş oluyor… Aslında evrensel olması gereken ama iyi ki Türkiye’de yaşıyor dediğim, bize ait olan ve sesini çok seksi bulduğum Tuncel KURTİZ’in seyredeni kendine hayran bırakan zat-muhteşem hali… Ve tabi Murat Yıldırım… Yarattığı Demir karakteriyle Aşık olunası ‘Demir Adam’… ayşe ıraz / 12 Aralık 2007
Fragmanda İhsan amcamız Demir’imize çemkirirken arka fonda havanın aydınlanmaya başladığını görüyoruz. Bu durumda Asimiz "bu saate kadar hiç uyanık olmamıştım"ı Demir’le bir kez daha yaşamış oldu bir nevi... Süheyla’nın İhsan’a aşık aşık bakıp kızlara çemkirmesi ailenin diğer fertlerine kötü davranması canımı sıkıyor biraz. Hani şunu düşünüyorum... İhsan’la ben evlenmeliydim benim çocuklarım olmalıydı tarzı bir hava sezinliyorum kendisinde... yani İhsan’a hiç laf söylememesi ve bakışlarıyla birlikte. Neriman’la kızlara tavrı böyle bir kıskançlıktan kaynaklanıyor sanki... asnim / 12 Aralık 2007 |
Askoyunu_ekin / 12.07.2010
Özet… Cemal Ağa, Demir’in çiftliğine gelerek Süheyla ve Demir’i tehdit eder. Süheyla korkuya kapılır ve Cemal Ağa’yla işbirliği yapmak konusunda istekli olduğunu söyler.
Süheyla'nın korkuya kapılma sebebi ne olabilir acep? Tüm çıplaklığıyla gerçeklerin ortaya çıkması mı? Yoksa Cemal Ağa'nın gücünden korkması mı? İlginç! Bu aklıma gelmezdi doğrusu! Ağustos Böcüğü / 12 Aralık 2007
İnanmıyorum, Süheyla’yı korku almış! Ne etti bu Ağa da Süheyla onunla işbirliği yapmaya istekli hale geldi. Korkulur bu Cemal Ağa’dan. İhsan’ı daha da zor günler bekliyor demektir.
sude9 / 12 Aralık 2007
Süheyla’nın tek korkusu, çocuğunu bulamamaktır.
Cemal Ağa, ancak bu konuda tehdit edebilir. Demir’i neyle tehdit edebilir? Sadece gülerim… En büyük koz, aranan Süheyla’nın kayıp çocuğudur. *Sultan* /12 Aralık 2007
Arkadaşlar dizimize Mehmet Aslan girmiştir. Onu da bu bölüm görecekmişiz. Alın size tüyo.
Neslihan17 / 12 Aralık 2007
Demir, Asi’ye kendini affettirmek ister ancak Asi, Demir’den uzak durmaya başlar. Eeeee aşk budur işte... Demir artık ağzı ile kuş da tutsa, o yarı tanrı olan atın yerini dolduramaz. Yıllarca annesizliğin verdiği burukluğu, ıstırabı anlatamaz. Hele hele gözünün önünde can çekişerek boğulan annesinin o halini, o günkü çaresizliğini özelliklede Asi gibi birine hiç ama hiç anlatamaz. Çünkü asil ailelerin atı fakirin annesinin canından daha kıymetlidir.
Demirde Asi’den uzaklaşsın bence... söğüt / 12 Aralık 2007
Asi için atının ne kadar değerli olduğunu anladık, daha doğrusu anlamaya çalışıyoruz, üzüntüsünü de paylaşıyoruz ama fazla uzatılmaz umarım. Asi çok sevdiği bir şeyi belki ilk kez kaybetti. Demir ise tersine akan Asi’de annesini kaybetti ama acısını hala unutamadı. Asi o zaman Demir’in acısını anlamaya çalışmalı, onun ne kadar zor bir çocukluk geçirdiğini anlamalı atının ölümünü fazla abartmamalıdır.
patasana dilek / 12 Aralık 2007
Asi’nin şuan yaşadığı kolay bir şey mi? tabi ki biraz surat asıp tavır yapacaktır. Nasıl güvensin Demir’e. Karşılarına yıllar sonra intikam hissiyle çıkmış bir adam. Ve hayatlarına girdiğinden beri onlarla uğraşıyor. Asi’nin ne yapmasını bekliyorsunuz boynuna atlamasını mı? Tabi ki bu yorumum Asi açısından baktığımda böyle. Yoksa Demir’in aslında nasıl biri olduğunu Asi’ye ne kadar değer verdiğini hepimiz biliyoruz. Bu dargınlık çok fazla uzamayacaktır. Bir dahaki bölümde çok romantik bir sahne bekliyorum ben şahsen. Ama bu olayın üzerine Asi’den hemen yumuşamasını beklemek haksızlık olur. gülendam83 / 12 Aralık 2007 |
Askoyunu_ekin / 12.07.2010
Umarım senaristler Asi’ye şunu düşündürür; Demir tüm acılarına rağmen duyguları veya insanlığı sebebiyetiyle hala nasıl az zararla atlatabiliyorlar diye düşünüyor ve uyguluyor. Asi de kendi başına oturup düşünmeli ve Demir’i anlamalı.
sycamore / 12 Aralık 2007
Demir’de büyük acısının yanında, insanca bir taraf da gördük... yüreğin iyilikle çarpması bence çok özel bir şey. Demek ki, iyilik insanın hamurunda varsa en kötü şartlarda bile tezahür edebiliyor. Asi eğer Demir’i anlamaktan uzak kalacaksa, gitsin dengini bulsun. Çünkü Demir’in o mangal gibi yüreğinde sevdanın ilk harlı ateşi ile büyük bir yer kaplasa da, zamanla çok küçük kalır.
söğüt / 12 Aralık 2007
Asi’nin kararını şimdiden tahmin ediyor gibiyim. Galiba işi bırakacak. Kaç bölümdür “benim sabrım sonsuz, yıldıramayacaksın beni” dedi. Ve şimdi de “Sen kazandın” diyor. Galiba dayanamayıp işi bırakmak isteyecek ama Demir engelleyecek. Demir, zavallım, suçu yok ama suçu var gibi. Asi’ye de böyle bir tavır sergilemesinde hak veriyorum.
karafitina / 13 Aralık 2007 Asi’yi izlerken dilim damağım kuruyor, ellerim titriyor, heyecandan kalp krizi geçirtiyorum bu yaşta! E özge E / 13 Aralık 2007
Süheyla’nın İhsan adı geçer geçmez suratından hafif bir dalga geçiyor. Bakışları farklılaşıyor ve değişiyor. Hatta ses tonu bile değişiyor. Ama sonuçta onun canını acıtan onun ailesi olduğu ve tek yaşayan görgü tanığı İhsan olduğu için, direk nefretini ona kusturuyor, kendisi yapmıyor, Demir’e yaptırıyor.
Neden bencil davranıyorsun Süheyla Hanım? Sen kendin yapmazsan suçsuz mu olacaksın? Ha Demir ha sen… ne fark eder ki? Sonuçta kabak yine sana patlayacak. Gerçekler bir bir ortaya çıkacak. Bakalım ne yapacaksın? Demir’i de bulamayacaksın artık. Demir seni Asi’ye aşık olduğunu fark ettiği anda terk etti ve terk edecek. Ruhu, bedeni, ayakları her şeyi ile Asi için yaşıyor. Peki, bu aşk karşılığı bulduğunda ne yapacaksın. Acımasız mı davranacaksın. Sen de aşık oldun. Belki de umarsızca seviyorsun. Çünkü bakışlar onu gösteriyor. Aşka engel olamazsın. Aşk affeder, aşk acı çektirir… ama engel olunamaz. Narima / 13 Aralık 2007
Asi başı dik Demir’in karşısında… Demir’de masum çocuklar gibi atı istiyor. Yani biz bile Demir’in gözlerindeki acıyı görüyoruz ama Asi göremiyor. Demir’in her şeyi onun için yaptığını anlaması lazım artık. Yani Demir ona kör kütük aşık… belli ediyor. Neden Asi bunu anladığını hiç belli etmiyor ya da Defne’yle konuşmuyor… sır küpü vallahi. kumralim19 / 13 Aralık 2007 |
rozerin / 15.09.2010
Gerçekten artık Demir’in aşık olduğunu anlıyoruz ama Asi’de hiç bir belirti yok! Tamam, arada yani Demir’in ona baktığı sahnelerde o da çok güzel bakıyor Demir’e ama o kadar. Demir başka zamanlarda da belli ediyor… uzaktan izliyor… arkasından gülümsüyor. Ben artık Asi’de de bunları görmek istiyorum, en azından birazcık.
ipek_ / 13 Aralık 2007
Hadi diyelim Demir’in o delip geçen bakışlarından anlamadı veya anladı da utandığı için bir şey diyemedi… güzelll… peki bakışmaları bir kenara bırakalım, biraz da icraatlara bakalım
şimdi ; 1-Asi üniversite mezunu bir kız olarak ve babası da hukuk mezunu yaşını başını almış bir beyefendi olarak bilmiyorlar mı, o kadar yüklü borç, iki yıl çiftlikte kahyalık yapmakla ödenemez. Eğer öyle olsaydı, 10 yıl kahyalık yapan bir adamın ultra süper zengin olması gerekmez mi? 2-Peki Demir intikam almak istediğini de açıkça belirtmişken, bunu Asi bir üniversite mezunu kız iken, bu nasıl intikam almaktır, bu hesapta bir yanlışlık var, bu intikam değil, basbayağı büyük bir jesttir. İyi de neyin yüzü suyu hürmetine yapılıyor bu jesti sorusunu nasıl sormuyor kendisine! 3- Bu gün atının ölümü ile kara yaslara girecek kadar ince ruhlu bir kız, anne babasının ölümü ile kesin aklını kaybeder. Hem bu kadar güçlü bir kız olarak tarif edilecek, hem bu kadar hayattan ve gerçeklerden soyutlanmış olacak... burada bir çelişki var. Ailesi ve dedesi büyük ihtimalle Asi’nin üzüntüsü nedeniyle Demir’e fırça üstüne fırça atıyor. 4-Bu durumda Kozcuoğlu ailesi benim nazarımda, Süheyla’nın nefretine layık oluyorlar. Demek ki kadın malını biliyormuş da o nedenle, geçmişin hesabını bu gün yaşayanlara sormaya kalkışıyormuş. 5- Kahramanlık yapıp, köprüden -hadi hakkını yemeyelim son derece safiyane bir niyetle- intihar etme teşebbüsünde bulundu. Demir onu ikinci defa mutlak bir ölümden kurtarırken, "bu adam neden bana sarıldı, peki ben neden izin verdim" sorgusunu kendi içinde hiç yapmadı? Ooffff anca biz düşünüyoruz bunları! söğüt / 13 Aralık 2007
Bir maddeyi unutmuşsun o da; Asi’nin Demir’e battaniye götürüp onunla sabaha kadar orda oturması. Hangi insan sevmediği bir insana battaniye götürür üşümesin diye ve onunla orda oturur. Hani bu adam onun babasından intikam almak istiyordu, neden Demir’e bu kadar yakın o zaman?
kumralim19 / 13 Aralık 2007
Evet, Asi de Demir’in hislerini aslında anlamış ve kalbi ile de kabullenmiş. Yani kalp kalbe karşı. Şimdi ben bekliyorum ki; Asi atı için tabi ki çok üzülecektir, bu çok doğal, ben de olsam üzülürüm. Ama eğer Asi denildiği gibi güçlü ve çok akıllı bir kızsa; Bu üzüntüsünü iyi idare edip -ki buna kriz yönetimi denilir,- artık iki taraflı hale gelen bu düşmanlığın harlanan tansiyonunu sakinleştirecek tek kişi olduğunun farkına varır ve bu doğrultuda hareket ederek, Demir’in atın ölümünden sorumlu tutulamayacağını ailesine anlatabilir. Çünkü her borçtan önce Demir’e, gönül ve can borcu var. Ailesi ile Demir’i, usta manevralarla sakinleştirebilir. Acısını yine yaşar kalbinde ama üzüntüsünü dışa çok belli ederek yaşarsa, yandı gülüm keten helva. Burada Asi’nin mantığının (muhakeme yetisinin) ve kalbinin ne kadar sağlam olduğunu göreceğiz. söğüt / 13 Aralık 2007 |
rozerin / 15.09.2010
Asi'nin Demir'e yaklaşması elbette kolay olmaz, Demir’in halinin farkında olsa da şüpheler ve tereddütler kafasında olacaktır hep, acaba bu yaklaşımı da intikamın parçası mı diye ve bunları aşmadan Asi kendisi de sevmesine rağmen bunu ifade etmez. Bunlar ortada iken Asi’den aşk belirtileri görmek için henüz erken.
sude9 / 13 Aralık 2007
Asi kesinlikle Demir'e karşı boş değil ama bu yaşadıkları ve gördüklerinden sonra içinde korku var. Bu korkularında haksız değil şuan için Demir'e güvenemiyor.
sevda123 / 13 Aralık 2007
Asi ve Demir arasındaki aşkı bakışlarından anlıyoruz. İkisi de öyle bakıyor, Demir de tek bir fark var; bu aşkını sözlerle ima etmeye çalışıyor, o kadar. Yoksa ki bence Asi de bakışlarıyla belli ediyor ama sözleriyle aralarına mesafe koyuyor, tam tersi.
Cansu* / 13 Aralık 2007
Demir’in yaptıklarıyla, konuştukları birbirini tutmuyor. Bir yandan Asi ve ailesini Süheyla Teyzesinden koruyor, bir yandan da teyze merak etme intikamımdan vazgeçmedim diyor. Bence bu durum çok tezat.
Yoksa Demir’in niyeti başka mı? Asi’yi kendine aşık edip, hamile bırakıp, kaçacak mıydı? Çünkü Asi’nin İhsan’ın en gözde kızı ve Cemal Ağa’nın en gözde torunu olduğunu biliyor ve geçen bölümlerde de söylenmişti. pelikan / 14 Aralık 2007
Yok artık! Özge:(:( / 14 Aralık 2007 |
rozerin / 15.09.2010
Dizinin ana teması geçmişin intikamını almak ve düşmanın kızıyla her şeye rağmen aşk yaşamak değil m? Zaten her şey süt liman olsa idi biz bir aşk hikayesi seyrederdik. O zamanda böyle usta oyunculara ihtiyaç duyulmazdı. Koyarlardı Asi’yle Demir’i, biz de ha bu bölüm öpecekler, yok bu bölüm kahve içmeye gidecekler, yok diğer bölüm nikah olacak diye konuşurduk.
İhsanın ofisine çekilip kendi kendine serzenmesiyle, Asi’nin Demir’in çiftliğinde iki sene çalışmasıyla, bu intikam olayı kapanmamalı. Önce gönüler fethedilmeli, sonra bağlanılmalı daha sonra kırılmalı ki bedeller ödenmeli… pelikan / 14 Aralık 2007
Bence dizide kavga ve nefretin aşka dönüşmesi çok güzel verildi. İçime sindire sindire hissettim. Darısı başımıza aşk anlamında elbette, kavgayı gürültüyü kimse istemez. Bunun dışında şimdi bence sırada olması gereken şey kıskançlık. Karşılıklı yoğun bir kıskanma ve aslında kıskanılacak bir durum olmadığını birbirlerine anlatma sahneleri olmalı. Böylece kendilerini sorgular ve aşklarının farkına varırlar diye düşünüyorum. Hem zaten Demir’le Asi’nin bütün günü birlikte o bakışmalarla geçiyor. Biz iç seslerini bilemediğimiz için bekliyoruz. Belki de onlar kendilerine çoktan itiraf ettiler aşklarını.
mervenil / 14 Aralık 2007
Nedense iki bölümdür Demir teyzesine daha bir tavırlı gibi istediğin oldu mu, bak canlarını acıtıyorum, öldürmeden mezara koyuyorum onları, der gibi bakışları tavırları değil mi? yoksa ben mi yanılıyorum sanki Demir artık intikam almak istemiyormuş da teyzesi kardeşi annesi yüzünden kendini mecbur hissediyormuş gibi bence. İhsan’ı da sevmeye başladı Demir, zaten başka türlüsü de beklenemezdi. İhsan sevilmeyecek insan değil, muhteşem bir baba, muhteşem bir koca ve muhteşem bir adam. Bence Demir artık zorlanıyor… hem de çok. GÜL GÜZELİ / 14 Aralık 2007 |
|
rozerin / 15.09.2010
Asi dizimizin tekrarlarını birçok kez seyretmişliğim vardır ama bu bölüm en çok izlediğim bölümlerin başında geldi –her zaman da öyle olacak - Ne çok duygu saklıydı bu bölümde ama. Birbirlerine olan doğal akışlarını zaptedemez duruma geldiklerinin en çok belirginleştiği zamanlardan biriydi bu da. Demir'in gözleriyle dudaklarına takılan öpüşleriyle başlayıp köprü üstünde sırılsıklamken bırakmamacasına kucaklayışıyla devam eden ve de traktör sahnesinde içimizi sıcacık eden bakışlarıyla -sonradan sanki bu sahnede yarım kalmış bazı şeyleri fark etmemiş olduğumuzu bize göstermişlerdi ya- muhteşem bir bölümdü.
Hani demişsin ya 'yanağındaki çamur lekesi aslında dün akşamdan verilemeyen öpücüğün olamayan lekesi gibi ' diye bana da hep Asi’nin ona bu nedenle kızgın olduğu gelmişti -nedense - diyordum ama hissettiğim doğruymuş demek ki. Her bir sahne soluğumuzun kesildiği dolu dolu bir bölümdü çünkü hemen hemen en çok bir araya gelebildikleri nadir günlerdi. Her sabah elinde kupasıyla Demir'in yol gözlemesinden başlayıp gece geç saatlere kadar bin türlü vesileler yaratılarak göz göze gelinebilmeyi ikisinin de ve hatta hepimizin de delice istediği bir şölendi bu bölüm. Hala daha da tadı damağımızda kalabildiği için buradayız… alina/ 14 Kasım 2009
Yedinci bölüm benim sevdiğim bölümlerden, hoş hepsini seviyorum ya… Köprüdeki o itiraf, Demir’in acı dolu bakışları, dolu dolu gözleri… Ardına gelen AsiDemir’le bütünleşmiş yağmur altındaki sarılış. Zaten yağmurlu her sahne başka bir seyirlik, başka bir güzel. Demir’in dediği gibi yağmurda ıslanmak iyi geliyor AsiDemir’e. Asi’ye sarılırken, “Seni kaybetmek istemiyorum” derken duygularının esiri olmuş, artık yüreğine sığmayan aşkını belli eden bir Demir vardı.
Çamurlu yanağıyla giden Asi’yi seyrederken ki bakışları o kadar güzeldi ki, hayran hayran sevgiyle bakıyordu. Traktör sürme sahnesi ise ayrı bir güzellikti. Acemi Demir’in kendini Asi’nin ellerine bırakışı yakınlıkları gülümsemeleri o kadar yerindeydi ki sanki gerçekti. Zaten beni alıp götüren bu diziye böylesine tutkuyla bağlanmamı sağlayan bu gerçeklik değil mi? Ahh o at sahnesi… keşke olmasaydı. Asi’nin çaresizliği, acısı, Demir’i tüketti. Sevdiğine bunu mu yaparsın” derken irkilen Demir’in acı dolu bakışları, dizleri üzerine çökmüş Asi’nin yıkılışı! Oyunculuklarının zirvesinde bir muratuba dedim. AsiDemir gerçekti, bunu muratuba da biliyordu ve onlarla yaşadılar, bize de yaşattılar… onlar benim kahramanlarım. DemirAsiii / 14 Kasım 2009
Dizimizi tekrar tekrar seyrettik. Bilmiyorum kaç kere? Bıkılmayan bir görsel şölen… delice. Deliliği... deliliğimi sever oldum Asi-Demir’le. Kahramanlarımız ise alelade oyuncular olmanın ötesinde. Artık oyunculuklarıyla ilgili fikrimi yazmak bile zor geliyor. Yaşayan bir şeyi eleştirebilir misiniz? Performansın ötesinde. Eleştiremiyorum bu bölümlerde ben de.
İlk bölümlerin tadını daha bir iyi hissediyorum Yazılı Asi’ye ulaşmaya çalışırken. Değişik vesilelerle seyrediyorum onların farklı bölümlerini ama analizlerini yapmak, yazmak niyetiyle bilgisayar başına oturduğumda değişiyor her şey. İlk bölümler ne çok şey saklamış, aşkla yıkamış beynimizi adeta. O susuşlarda, o söyleyemeyişlerde... nasıl büyütmüşler aşkı içlerinde ve bizde. Köprü, yağmur, traktör, çamur bölümlerinde... hele son sahnelerde! Acıyı hissedişlerinde ve bize geçirişlerinde, alaşağı etmişler ‘dizi’ denen kavramı, başka bir şey olmuş artık bu. Yol boyu o kadar detayla gelmişler ki, neredeyse her kareleri ileride bir şeylere uzanıyor. Can alıcı senet sahnesindeki ‘kağıt’ detayını da atlamışım neredeyse seyrederken hep. Onlar çok çektiler o kağıt parçalarından… e.min / 14 Kasım 2009
6 ve 7 benim de en çok seyretmekten zevk aldığım bölümlerdi. Daha hiçbir şey başlamamış ama aslında bir sürü şey de başlamıştı. Yaşanacak çok şey vadediyordu, yaşanacakların ne muhteşem olacağını da o zamandan anlıyorduk. Bizim ve onların bekleyişleri had safhadaydı sanırım. serapSU / 14 Kasım 2009 |