Sample picture
 
Uzun bir aradan sonra Asi’nin elleri Demir’in elleriyle ve yüzüyle buluşuyor. Ama bu sefer aşkla değil... korkuyla... Demir’in boynunda gezinen parmakları nabız almak için... yaşayıp yaşamadığına dair bir belirti duymak için... Kızgınlıkla, öfkeyle odasında bıraktığı Demir’in yaşiyor olması bile şükretmesi için yeterli o an... herşey unutulmuş... “Bir anda insanın duyguları nasıl değişebiliyor”.

Asi “yardım edin” diye feryat ederken, Demir kendine geliyor... Acıyı duymaya başlamış... Rahat nefes alamadığını, kesik kesik soluklarından ve inlemelerinden anlıyorsunuz .... Asi ona kımıldamaması gerektiğini söylerken bedeniyle onun üzerine eğilmiş durumda. Bir an için o kareyi donduruyorum ekranımda... Asi’nin dalgalı saçları Demir’in yüzüne doğru sarkmış, elleri Demir’in alnını saçlarını okşuyor, konuştuğu için dudakları öne doğru kala kalmış... Bu kare bana her şeyi unutturuyor... Hayal kurmaya başlıyorum... Demir hiç hapse girmemiş, birbirlerine güvenlerini hiç kaybetmemişler, boşanma konusu ise gündemde bile yok. Asi ve Demir, çayirda uzanmışlar... Ne kadar şanslı olduklarını söylüyorlar birbirlerine... Asi biraz sonra eğilip sakıncasızca Demir’i öpecek ... onlar evliler... Bu kare hayallerimi zorluyor... Derhal ‘oynat’a basıp görüntüyü hareketlendiriyorum... Asi’nin sesi devam ediyor “... kırık varsa iç organlarına batar, tamam mı ? “... beni kendime getiriyor.

Kerim yetişiyor... O, İhsan Bey’e telefonda kazayı haber verirken, Asi hala Demir’in üzerine eğilmiş durumda, kocasının koluyla gövdesi arasındaki boşluğa sahiplenici bir yakınlıkla sokulmuş... dizleri Demir’in gövdesine dokunur durumda. Onlar sair zamanda boşanmayı konuşa dursunlar bedenleri birbirlerini çoktan sahiplenmiş... tanıdık, alışık bir yakınlıkla sokulmuşlar birbirlerine... Asi “canım, ben şimdi geliyorum” diyerek sedye yapmak için yanından uzaklaşiyor. Daha biraz evvel resimlerini onun gözlerinin içine bakarak yırtan kız o değil... Gerek Kerim gerekse ambulanstakiler karısı olarak onun görüşünü alıyor ve dediklerini yapıyorlar. Demir bunu yapacak durumda değilken onun için, onun adına kararlar veriyor Asi... Portatif bir sedye hazırlanıyor, yol bozuk olduğu için Demir çiftlige getiriliyor.

Demir’in kaza geçirmiş ve acı içindeki rolü nasıl inandırıcı. Erkek adam, gıkını çikarmaz gibi bir derdi de yok. Canı yandığı zaman inleyen hatta yatağa hızla konduğunda acı ile bağıran bir erkek görüyoruz. Yanakları, dudakları, kaşları sanki gerçekten sancı gelirmiş gibi ara ara kasılıyor. Kendi kendime düşünüyorum yine “bu adamın başarıyla altından kalkamaycağı bir rol olacak mı ?” M. Yıldırım nasıl da kaprissizce rolünü oynuyor.

Asi elinde, ılık olduğunu düşündüğüm bir tas su ve sargı bezleriyle odaya giriyor. Demir’in çamurlanmis şakaklarını, alnını şefkatle temizliyor... Demir’in gözleri önce Asi’nin gözlerinde, ardından tavana kayıyor... En son ne zaman böyle bir ilgiye maruz kaldı sizce? Demir’in çamurlu gömleğini çikarmak için düğmelerini açıyorlar birlikte... Demir yine itiraz halinde... Ama Asi de kararlı “izin falan vermiyor”. Bir ara Demir’in düğmelerini çözmeye çalisan eli Asi’nin avucunun içinde kalıyor... İlk bölümden beri bu ayrıntı düzeyinde işlenen temaslar nasıl alıp bizi götürüyor başka dünyalara? Demir’in Asi’ye atını hediye ederken, yelede buluşan parmakları geliyor gözlerimin önüne... Asi’nin parmakları keyifle gidip geliyor, Demir’in zaten açılmış düğmeleri ve ilikleri arasında... yapabilseler biraz daha oyalanacaklar orda...

Asi’nin yardımıyla Demir gömleğini çikariyor. Temiz bir t-shirt’ü avuçlarının içine toplamış, Demir’in kafasından aşağıya geçiriyor Asi... Ellerini kılavuz yapıp tek tek kollarını sokuyor... sırtında katlanan t-shirt’ü aşağıya doğru çekistiriyor. O bir çocukmusçasina ihtimam göstererek... Demir’le böylesine ilgileniyor olabilmekten haz alıyor... mutlu... .o kadar belli ki... Demir’in gözleri .... nereye bakacağını bilemez durumda... halinden şikayetçi gibi duruyor ama içten içe bu yakınlıktan sonsuz keyif alıyor o da... Asi her bir devinimiyle ona biraz daha yaklaşiyor. O kadar yakınlarki birbirlerine normal sesleriyle konuşsalar bağırıyor olacaklar birbirlerine ... Demir fısıldar gibi... “seni çok mu korkuttum?” diye sorarken gözgözeler... aslında Asi’nin cevbını biliyor... Onun tarladaki yardım isteyen çigliklari hala kulaklarında olmalı... Başka bir sahneden başka bir zamandan “ Bana ne olduğunu hiç mi merak etmiyorsun. Yaralanmış olabilirdim, ölmüs olabilirdim?” diyen sesi de benim kulaklarımda şu an .... Demir şimdi alıyor cevabını... Tekrar yatağa uzandığında, Asi kazaya sebep olmakdan dolayı pişman, özür dilerken, elleri yine Demir’in yüzünde.... Bu sahne bizi umutlandırıyor ama sonlara doğru yanıldığımızı göreceğiz...

Kerim, Demir’in “ifadesini almaya” geldiğinde söylediği her şeye yürekten katılıyoruz. Lafları ağzımızdan alıyor Kerim’in replikleri.... Ama faydasız.

Akşam olmuş... Demir yatağında, bir yanında laptop, terlikleri yerde ... Asi ise kendi yatağında, kucağında kitabı. Ne kadar sakin bir görüntü. Sessiz geçirilen bir akşam.... Ancak bir evlilikle uzun seneler sonra varılacak dingin bir akşam görüntüsü... Demir’in hafif bir hareketlenmesinde, Asi’nin başi hemen ona doğru dönüyor... Demir’in aniden kalkmaya çabalamasi ile yerinden fırlıyor Asi’de... Demir tipik bir huysuz erkek hasta görüntüsü veriyor bu sahnede artık... hasta olmadığını söyleyen.... yardım kabul etmeyen... doktorun dediklerini dinlemeyen... kısaca kendi bildiğini okuyan. Başina buyrukluğu, yardımını kabul etmeyişi Asi’nin sabrını taşirıyor... Bir alınganlık içinde “ kimi istiyorsan söyle...” diyerek itiraz ediyor. Demir’in bir “gel” deyişi ve elini uzatışı var ki hiç ummadığımız o anda... Asi’yi bile şaşirtıyor... Elimizde bir güç olsa Demir’in “şaşkın sevgilim, ben sadece seni istiyorum” repliğini buraya getririp koyacağız...

Demir ve Asi’nin girişiyle hareketlenen salon... Asi, Demir’in oturduğu koltuğun sırtına dayanmış... ayakta... Benim algım mı seçicileşmiş bilmem ama nedense onların bir arada oldukları her karede emsalsiz bir “çift” olma duygusu yansıtıyorlar bana. Daha dizinin ilk bölümlerinden beri böyle bu... Belkide bu duyguyu bu kadar kuvetli verebildikleri için 26 bölüm bekleyebildik... sabırla... onların sevgilerini birbirlerine açıklamaları için... bir öpücük için...

Daha Demir’in “gel” repliği ile Asi’ye el uzatışı aklımdan çikamamisken başka bir beklenmedik sahne geliyor.... Sessiz sinama oynuyorlar... Asi mimikleriyle anlatmaya başlıyor... Demir çayini yudumlarken, kalabalığın içinde olmanın verdiği rahatlıkla karısına özgürce bakıyor... Asi’nin anlatmaya çalistigi ilk kelime “bir”... burada İhsan’in karşi takıma verdiği destek ile herkesin yüzünde kocaman tebessümler var... Asi’nin yüzü ışıl ışıl bu tebessümle hala... derken ikinci kelimenin anlatımı geliyor Asi’den... ve topu topu 7 saniye süren o muhteşem bölüm gözlerimizin önünde... Demir’in sesini duyuyoruz “sen”... Asi, Demir’in yakaladığı bu noktaya biraz da inanmazlık ile bakıyor... O anda ikisinin etrafla bağı kopuyor... Demir devam ediyor... “vahşi”... Asi artık oyunu bırakmıştır. Dudaklarında bir beklenti, gözleri sevdiği adamda, gelecek kelimeleri bekliyor... kendisinden artık esirgediği sevgi sözcüklerini telaffuz ediyor Demir... “ vahşi bir kız sevdim”... T. Büyüküstün ve M.Yıldırım’ın göze çarpan Asi-Demir yorumlarından biri.

İhsan’ın çalisma odası... Eczane dönüşü, Asi dayanamıp babasının yanına giriyor... Avludan görüntü veriliyor bize... her zaman kapalı duran kapının kanatları sonuna kadar açık... Sağ ve sol yanda saksılar içinde yeşillikler... simetrik... birtek minik bir saksıda açmış beyaz çiçekler bu simetriyi bozuyor... Odada olup bitenler ısrarla bu uzak açıdan yada baba-kızı çok yakın plandan alan, görsel bir denge ve sadelik içinde bize aktarılıyor. Belkide İhsan’ın söylediklerine ve Asi’nin tepkilerine odaklanalım diye çevre faktörü özellikle bu kadar sade tutuluyor... geleceğe olan inanç... sabır, sevgi ve saygının önemi... zor günlerden birlikte güçlenerek çikmak... hepsi başlı başina bir dünya olan bütün bu konular ayaküstü bir konuşmaya sığdırılıyor... T.Büyüküstün’un buradaki performansıda son derece gerçekçi , gözyaşlarını silerken ki hali çok doğal.

Asi’nin yokluğunda Demir yırtık resmin parçalarını yatağa yaymış... onun geldiğini duyunca telaşe ile bu parçaları cebine sokuşturuyor... Asi’ye söylediği “Sen yokken odanda olmak bana çok tuhaf geldi” sözlerini Demir’in ağzından duymak beni gülümsetiyor. Tuhaf geldiğini biliyorum... Düşünüyorum... kendisi o odada bıraktığı izlerin farkında mı acaba... Yıllarca birbaşkası yattığı halde iki günde o yatak Demir’e mal oluyor... Demir yokken o odada olmak Asi’ye nasıl gelecek?.. Asi iğneyi yaptıktan sonra hemen kalkmıyor yataktan... eli gayri ihtiyari okşar gibi Demir’in saçlarına gidiyor... Hayal gücüm bu bölüm inanılmaz faal... delicesine çalisiyor... Demir’in başinı Asi’nin eline doğru döndürüşünü hayal ediyorum... yüzünü Asi’nin avucuna gömüşünü... hatta minik bir öpücügü... ama olmuyor işte... bilinç reflekse müdahale edebilecek kadar zaman kazandığında Asi’nin eli geri çekiliyor.

Aslan’ın ziyareti ile birlikte aralarındaki güven bunalımına neden olan şeyler tekrar gündeme geliyor... Demir, Asi dışında herkesi anlıyor... Sadece Asi’yi affedemiyor... hiç kimse onun hayatında Asi’yi koyduğu yerde değil çünkü.... Yakın zamanda benzer bir ikilemde kendisinin ve kardeşinin kalacağından habersiz, büyük konuşuyor...
Göletteki pergoladalar... uca kadar yürüyüp trabzana tutunuyorlar. Asi direkt olarak gölete bakarken Demir, Asi’ye dar bir açıyla duruyor... Elini omuzuna atıverecekmiş gibi... Bir müddettir Asi’yi bedensel reddedişi yok şu anki durşunda... Kaza onun bu tabusunu yıkmışa benziyor... Bilinçli bir şekilde elini kaldırıp Asi’nin saçlarına doğru uzanıyor... bir sonunu getirebilse.... o da çekiyor elini... özür diliyor... Asi genç kızlık hayallerini onunla paylaşirken, Demir’in gözleri suya odaklanmış, Asi’nin anlattıklarını canlandırıyor... Asi “kocamla buraya gelmeyi hayal ederdim” dediğinde dönüp ona bakıyor... soluklarının sıklaştığını boynuna doladığı atkının göğsünde inip kalkmasıdan anlıyorsunuz... Birinin “hayali” olmak... nasıl bir şey?.. Kaçımız bunu başarabildik ?.. ama ne ağır bir yük aynı zamanda... Bu “hayalleri tuzla buz etmek” ise Demir’in kaldırabileceği bir şey değil... İnkar ediyor...

Bölümün son sahneleri... Arazi pazarlığı... Gelenlerin onların ilişkileri hakkında “enişte bey”, “ senin hanım” gibi üstünkörü sarfettikleri sözler... Asi’nin taviz vermez konuşma tarzı karşisında Demir istem dışı olarak, büyük ihtimal de alışkanlıkla, pazarlığa müdahale ediyor... Asi’nin tepkisi malum.... Adamlar yanlarından uzaklaşir uzaklaşmaz patlıyor... “neden kocammış gibi davranıyorsun”... İki şey farkediyorum... İlki; Asi’nin artık bu duruma hiç bir şekilde tahammülü kalmadığını, geri dönülmez bir şekilde ruhunun hırpalanıyor olduğunu, ellerinden kayıp giden aşkına bukadar yakın olmanın, ona hissettirdiklerinin, Asi’de bıraktığı derin izler... o kadar acı dolu ki gözleri... İkincisi de Demir’in Asi’nin bu haykırışları ile kendine geldiği... gerçekten onun kocası gibi davranıyor olduğunu hatta kocası gibi hissettiğini o an idrak edişi... yüzündeki şaşkınlığa bakın... Nutku tutuluyor... tek bir söz bile yok dudaklarından dökülen... Olan bitenin üzerinde düşünmeye de çok vakit yok... Kavgalarının üstüne İhsan Bey geliyor... Ve boşanma kararlarını açıklıyorlar...

Ozan ne doğru söylemiş... “..ayrılık , o ikiz kardeşi ölümün...” diye.